Aldatmak neden var? Bilimsel olarak pek çok açıklama getirilmiştir bu konuya eminim. Hele de ‘yolunda’ giden bir ilişki ise kimse bunun ne ifade ettiğini bilemiyor. Ya da bilmek kimseye iyi gelmiyor.
Aldatılan tarafından baktığımda çok yüksek ihtimalle bir hayal kırıklığı, şaşkınlık ve öfke duygusuyla karşılaşırım. ‘Şimdi bu adamı/kadını terk mi etmeliyim yoksa ilişkiyi devam ettirecek güce sahip miyim?’ sorusuyla da. Nedenler aranır ve bulunan hiçbir neden tatmin etmez çoğunlukla. Sadece haz almak ya da heyecan arayışı dahi olsa bu sebep yeterli ve tatmin edici midir? Araştırılıp bulunduğunda aldatılan kişi memnun olur mu bulduğundan? Olmaz. Hem kuşkusuz ki bunların hepsi aldatmaya verdiğimiz anlama bağlı olarak değişir. Aldatmak partnerini sevmemek midir, eşinin sana yetmemesi midir, istememek midir, arzu etmemek midir, eksik hissetmek midir, tatmin edememek midir? Nedir aldatmak? Her ne ise karşılığındaki duygu da onunla orantılı bir etkidedir herhalde.
Aldatılan için aldatılmış olmak karşısındaki kişiden ziyade kendisiyle ilgilidir, aldatılmanın ve aldatmanın kendi içinde nereye dokunduğuyla. Halbuki tam tersini yaparız daha çok; aldatan için ne anlama geldiğiyle ilgileniriz. ‘Beni yeterince sevmiyor mu, beni kaybetmeyi mi göze alıyor?’ sorularında boğuluruz. Yaşananın bizde ne manaya geldiğine bakmaya vakit kalmaz ezber değerleri tekrarlamaktan. Çünkü biliyoruz ki aldatmak elalem için sakızdır, toplum için aforoz sebebi. Aldatılmış olmak acınma gerektirir! Dolayısıyla kim bunun karşısında durabilir? Toplum kayıtsız şartsız aile kurmayı emreder çünkü, bu ailenin sağlıklı olup olmamasıyla da ilgilenmez. Gizli kapaklı yapılanlar bir yanıyla toplumsal baskının da yansımalarıdır. Yani aldatma meselesi sadece bireysel değil toplumsal da bir konu.
Aldatan kişi için ise yine benzer bir gerçek var; aldatmanın kendisiyle ilgili olduğu gerçeği. Aldattığı kişiden bir yanıyla bağımsız bir eylem bu... Dürüst bir biçimde kendi gerçekliğiyle yüzleşememe sonucu oluşan bir eylem… Aldatmada tüm konfor alanının içinde yine kendi oluşturduğun ikinci dünyadan taviz vermeden, herhangi bir bedel ödemeden yaşayıp gidersin. Bu sebeple sorumluluktan kaçınmış olursun. Yani aldatan adam ya da kadın bir yandan bir ilişkiyi devam ettirirken öte yandan üçüncü bir kişi sokmuş oluyor devreye. Ve bu yeni kişi ile olan ilişkisini aldattığı kişiden saklıyor olması, aldatmanın ‘normal’ ve masum bir şey olmasına dair soru işareti oluşturuyor. Aldatan kişinin gerçekte ne istediğini kestiremiyoruz. İnsan gibi pek çok dinamiği içinde barındıran bir canlının gerçekte ne istediğini çözmek de öyle kolay değil tabii. Aldatmak biri için ‘kendini kanıtlamak’ken diğeri için ‘nefretini bu yolla kusmak’ olabiliyor. Yine de tüm bunlara rağmen kişi aldatmaya ihtiyaç duymadığı bir ilişki halini de seçebilir. Evlilik hayatının sağladığı konforun yanında birtakım sorumluluklar getirdiğinin ayırdında olabilir ya da ütopik de görünse evlilik eşittir ‘kapalı’ ilişki mottosuna uymak zorunda olmadığı bir evlilik modelini de oluşturabilir. Romantik ilişkisini toplumun kalıplarının dışına taşıyabilir.
Yasaklı ‘nesne’lerle ilişkide hazzın daha kuvvetli olduğunu biliriz fakat aldatmayı bir yasak haline getirenin bizler olduğunu düşünmeyiz. Yasaklı bir şeyse; bu yasağın neden konulduğunu, neye göre şekillendiğini… Bunların hepsi her bir ilişki için en baştan yorumlanması gereken meselelerdir belki. Aldatmanın ne olduğu da, spesifik olarak o ilişki için ne anlama geldiği de. Uyandırdığı birtakım duygular olacağı aşikardır. Ancak bu duyguların herkes için ve her ilişkide aynı olması gerekmez.
Aldatmanın yaşandığı birliktelik, sonrasında ayrılığa varacağı gibi hiç olmadığı kadar gerçek bir ilişkiye de evrilebilir. Bu sebeple aldatmayı bir ‘acı son’ olarak görmek ve olduğundan fazla trajikleştirmek, ilişkisel derinlik açısından bizleri geriletiyor yalnızca. Aldatmaya yüklediğimiz büsbüyük anlamın altından kalkamıyoruz. Bir alışkanlık haline getirilmedikçe aldatma, ‘sağlam’ bir ilişkide, diğer ilişki krizleri gibi üstesinden gelinebilir bir konu olabiliyor. Dolayısıyla aldatmanın kendisinden ziyade nasıl bir bağlam ve ruh hali içerisinde gerçekleştiğine bakmak bizi daha gerçekçi bir yere taşır. (BK/EA)