Başbakan Tayyip Erdoğan Ankara'ya ilişkin çılgın projelerini de nihayet açıkladı. Doğrusu Ankaralılar olarak biraz hayal kırıklığına uğradık. Zira biz çılgın projenin hasını, yerel seçimlerde Melih Gökçek'ten dinlemiştik. Mesela, şehrin girişine dev bir semazen heykeli yapacaktı. Semazenin eteklerinde yurdumuzun muhtelif yörelerindeki kebap çeşitlerini yapan kebapçılar bulunacaktı. Semazen döndükçe biz de döne döne kebap yiyecektik. Bir başka köşede dev bir "eşeğine ters binmiş Nasrettin Hoca" heykeli olacaktı. Asansörle eşeğin ayağından hocanın sarığına kadar çıkabilecektik.
Tayyip Erdoğan Orta Doğunun en büyük hayvanat bahçesini yapmayı vaat ediyor. Oysa Melih Gökçek peluş hayvanların olacağı bir hayvanat bahçesi yapacağına söz vermişti. Hayvanat bahçesinde dolaşırken bir peluş hayvanın önüne gelince öttüğü, hırladığı, kükrediği falan duyulacaktı.
Tayyip Erdoğan'ın projeleri pek çılgın değil ama yine de bazıları Ankaralıları çıldırtabilir. Örneğin Çayyolu, Keçiören, Sincan metrolarının tamamlanacağını müjdelemekle yetinmiyor, bir de Esenboğa'ya raylı sistem kurulacağını duyuruyor. Ankara'yı 1994 yılından beri, 17 yıldır yöneten Melih Gökçek'in bu sürede bir metre ray döşemediğini ve her seçim döneminde metroları birkaç ay içinde tamamlayacağını söylediğini bütün Ankaralılar bilir. Şimdi bu hatlara bir de Esenboğa eklenmiş. Üstelik başbakan Melih Gökçek'ten söz almış.
Başbakan Ankara'nın güneyine Güneykent adıyla yeni bir kent kurmayı planladığını da açıkladı. Sanki, 17 yıldır yapılamayan metrolar ola ki hükümet desteğiyle falan yapılırsa, Ankara'nın trafiğini yeniden içinden çıkılmaz hale getirmek için hazırlanmış bir proje gibi. Ankara'nın güneyi derin vadiler, göller ve yıllarca süren çabalar sonucunda yetiştirilen ormanlar ile çevrilidir. Bu bölgeden kent merkezine raylı sistem inşa etmek son derece zordur. Bölgeyi kente bağlamak için, zaten çok yetersiz olan orman alanlarını otoyollarla delik deşik etmek gerekecektir. Atatürk Orman Çiftliği de mahkeme kararıyla belediyeye teslim edildiğine göre, artık Ankara'da rekreasyon alanı kalmayacak demektir.
Oysa Ankara için hazırlanmış Doğukent projesi mevcuttur. Türkiye'nin ilk uydu kent projesi olan Batıkent örneğinden sonra hazırlanan Doğukent'in uygulanması yalnızca kentleşme değil, sosyal sorunların çözümünde de yararlı olabilecektir. Doğukent projesi kentin en yoksul ve en varlıklı semtlerini yakınlaştıran bir projedir.
Tabii ki kimseye bir zararı olmayan, hatta varlığı ile yokluğu farketmeyen projeler de hazırlanmış. Örneğin, Ankara'nın savunma sanayii merkezi yapılacağı açıklanmış. İyi bir şey tabii ama Ankara zaten İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana savunma sanayii merkezidir. MKE'nin fabrikaları 1940'lı yıllardan beri Ankara ve Kırıkkale'de çalışmaktadır. Başbakan'ın böbürlenerek sözünü ettiği Aselsan 1975, TAİ (Tusaş adıyla) 1984 yılından bu yana Ankara'da faaliyet göstermektedir.
Benzeri bir durum botanik parkı için de geçerli. Başbakan Ankara'ya bir botanik parkı kuracaklarını söylüyor. Oysa Ankara'nın merkezinde, başbakanlık konutuna çok yakın bir park var. O park, belediye tarafından mezbeleliğe çevrilmeden önce, gerçek bir botanik parkı olarak kurulmuştu.
Başbakanın şehri iyi tanımadığı belli. Ankara'yı sağlık ve eğitim merkezi yapmaktan söz ediyor. Ankara çok sayıda hastanesi ve tıp fakültesiyle yıllardır Orta Anadolu'nun sağlık merkezidir. Başbakanın sözünü ettiği yatırımlar Ankara'ya değil çevre illere giderse, hem o kentlerin sakinleri hem de Ankaralılar için daha hayırlı olacaktır. Benzer bir durum eğitim konusu için de geçerlidir. Ankara bir üniversite kentidir ama Türkiye'nin en önemli ve en büyük üniversitelerinin çoğuna sahip olan Ankara'ya başbakan üniversite vaat etmektedir.
Tayyip Erdoğan'ın Ankara'yı bir taşra şehrine dönüştürmeye kararlı olduğu anlaşılıyor. Vaatlerinin okul, hastane, stadyum, toplu konut çevresinde dönmesi de başkente nasıl baktığının göstergesi. Aslında bu bakış açısı Melih Gökçek'in kasaba estetiği anlayışıyla tutarlı. Birçok önemli kurumdan sonra Merkez Bankası'nı da Ankara'dan çıkarmak için uğraşan hükümetin genel tavrıyla da uyumlu. Ankara yıllardır içi boşaltılan, niteliksizleştirilen, yaşanması eziyet haline getirilen bir yerleşime dönüştürülüyor.
Başbakanın, belediye tarafından bir çöküntü alanı haline getirilen Kızılay meydanı ile ilgili çözümü müthiş. Kızılay'daki binaların bulvara bakan cepheleri yenilenecekmiş. Hem de "Selçuklu mimarisi" tarzıyla. Bunu bir şaka olarak kabul edebilirdik ama başbakan Esenboğa yolundaki toplu konutların da Selçuklu mimarisine göre yapılacağını söyledi. Başbakanın projeleri giderek yerel yönetim seçimlerindeki projelere benziyor.
Aslında 2009 yerel yönetim seçimleri ile 2011 genel seçimleri arasında bir benzerlik daha var. 2009 seçimlerinde Ankara'da Melih Gökçek ve Turgut Altınok AKP'den belediye başkan adayı olmak için çekişiyorlardı. Günün birinde Turgut Altınok ile ilgili bir seks kaseti internete düştü. Turgut Altınok apar topar istifa etmek zorunda kaldı ve Melih Gökçek AKP'nin adayı oldu. Bu seçimde de seks kasetleri belirleyici olacak gibi görünüyor. Üstelik daha gelişmiş, daha çeşitlenmiş olarak. Ankara öncü rolünü sürdürüyor. (BD/ŞA)