Erzurum’da çeşitli meslek dallarından bir araya gelen beş arkadaş “Artı Zaman” adıyla bir rock grubu kurdu.
Artı Zaman, ikisi makine mühendisi, biri iş güvenliği uzmanı, biri iç mimar ve biri de elektrik mühendisi olmak üzere beş arkadaşın bir araya gelerek Erzurum’da kurdukları çiçeği burnunda bir müzik grubu.
Artı Zaman Gümüşhane Üniversitesi’nde öğretim görevlisi Ahmet Tahir Kalkışım, Oğuzhan Albayrak, iş güvenliği uzmanı Yalçın Bağatır, Atatürk Üniversitesi’nde öğretim görevlisi, mimar Fırat Sırma ve elektrik mühendisi Burak Boyabat’tan oluşuyor.
Meslekleri farklı ama müzik her birinin ortak noktası. Onların bir ortak yönü de birçoğunun evli ve çoluk çocuk sahibi olmaları. Hem buna hem de asıl işlerinin müzik olmamasına rağmen gönül verdikleri bir alanda bir rock grubu kurmuşlar. İşlerinden arta kalan zamanı böyle değerlendirdiklerini ve müziğin onlar için bir terapi olduğunu söylüyorlar.
Bakmayın siz tevazu gösterdiklerine, stüdyoya girdiklerinde seslendirdikleri parçalarla insanı hemen sarıp sarmalıyorlar. Müzik onlar için âdeta bir tutku. Grubun bateristi Yalçın Bağatır, para kazanmak ve ünlü olmak gibi bir dertlerinin olmadığını ifade ediyor. Konsept olarak barda çalıp söylemek gibi bir amaçlarının olmadığını söyleyen Bağatır, “Biz sahnede olduğumuz sürece evvela keyif alacağız. Biz keyif almazsak, karşımızdakinin havalara zıplaması ki, mümkün değil, hiçbir anlam ifade etmez” diyor.
Artı Zaman’ın üyeleri, bir araya gelmelerini, yapmaktan keyif aldıkları bir şeyi insanlarla paylaşmak olarak tanımlıyorlar. Bir de müzik ve tiyatroyu köy okullarına ulaştırmak için bir proje üretmişler. Grubun bas gitaristi Ahmet Tahir Kalkışım, projeyi şöyle tanımlıyor: “Fizikî olarak imkânları kısıtlı ve sanatın ulaşmadığı ilk, ortaokul ve liselere müziği ve tiyatroyu götürebilmek.”
Artı Zaman ekibiyle, Erzurum’da oda tiyatrosu olarak faaliyet gösteren Medya Sanat’taki stüdyolarında görüştük.
Grubun tüm üyelerinin hazır bulunduğu Artı Zaman stüdyosu yeni açılmış. Her bir şeyi kendileri tasarlamış ve uygulamışlar. Stüdyonun bir kayıt bölümü bulunuyor. Bir de çalıp söyledikleri bölüm. “Önce” diyorum, “repertuvardan bir parça dinleyebilir miyiz?” Kırmıyorlar bizi. Enstrümanlarına kısa biri ısınma turundan sonra sevdiğimiz parçalardan, Pilli Bebek’ten “Olsun”u seslendiriyorlar. Yaptıkları işe tutkularını bu sırada keşfediyoruz. Dinlerken yüreğimize dokunuyorlar, içimizde kıpırdanmalar oluyor.
Parça biter bitmez, Artı Zaman’ın ne zaman ve nasıl kurulduğunu soruyorum. Söze önce grubun gitaristi Oğuzhan Albayrak başlıyor. “2014’te müzik yapma isteğimiz doğrultusunda Tahir hocayla harekete geçtik. Bir bateriste ihtiyacımız oldu. Birçok isim vardı ama biraz da yaşımıza uygun ve bir süre sonra bıkıp gitmeyecek birileri olmalıydı. Burak’ı (grubun diğer gitaristi) aradım. Yalçın (grubun bateristi) ağabeyin ismini verdi. Sonra onu arayıp meramımızı anlattım. ‘Grupta davul çalar mısınız?’ diye sordum. Dedi ki, ‘Grupta ergen var mı?”
Kısa bir gülüşmeden sonra Yalçın Bey giriyor söze: “Ergen diyoruz kimse alınmasın. Amiyane tabir olduğu için böyle diyoruz. Sıkıntı şu: Üniversite öğrencisi arkadaşlarla bizim kaygılarımız farklı. Biz bir buçuk yıldır stüdyodayız, yaptığımız program sayısı iki elin parmaklarını geçmez. Ama üniversiteli arkadaşların para kazanma gibi bir kaygısı var; barda çıkayım, en azından sigara paramı kazanayım diye. Bu çok doğal. O yaşta biz de öyleydik.”
“Sizinki biraz daha bunun dışında değil mi?” diye sorunca, Yalçın Bey “Sahnede olduğum zaman evvela ben keyif alacağım” diye devam ediyor söze: “Ben keyif almıyorsam, dinleyicinin de keyif alması mümkün değil!” Barda, örneğin istek parçaları söylemenin tarzları olmadığını vurguluyorlar. Bundan dolayı para kazanma kaygısı gütmedikleri için üniversiteli gençleri düşünmemişler.
Müziğe ise bağlama çalarak başlamış Yalçın Bey. Bateriyi çok geç keşfettiğini söylüyor. “Nasıl oldu?” diyorum. Anlatıyor: “Solo enstrümanlarda bir kalıba bağlısınız. Meselâ Oğuz, elektrogitarda çaldığı akoru (üç veya daha çok sesin bir arada tınlaması) yeniden çalmak zorunda. Ama benim öyle bir zorunluluğum yok. Ritmi değiştirebilirim, senkop (beklemedik yerde ritim koyma) atabilirim.”
Artı Zaman’ın bas gitaristlerinden Ahmet Tahir Kalkışım giriyor söze: “Herkes farklı müzik türlerini dinleyerek büyümüş aslında; bir nevi popüler ama müzikalitesi olan parçalar… Repertuvarımıza da genelde müzikalitesi olan parçaları koymaya çalışıyoruz. Özellikle de kendi parçalarımızı üretirken farklı türleri dinleyerek buraya gelmiş olan insanların bir harmonisi (armoni, uyum) oluyor. Herkes aynı türü dinliyor olsaydı, özgün ve bizim buraların yerel müziğini bir araya getirmek olamazdı. Dolayısıyla her şeyden, bütün kurallardan bağımsız çaldığımız için güzel şeyler çıkıyor ortaya.”
“Doğaçlama yaptığınız oluyor mu?” deyince, aynı zamanda iç mimar da olan vokalist Fırat Sırma heyecanlanıyor. “Bestelerimizi öyle yapıyoruz. Diyelim ki, ben yükseliyorum. Sonra davula pas atıyoruz. Daha sonra da hep beraber bir şeyler yapıyoruz. Bu bize büyük bir keyif veriyor.” Provalarının atışmalı geçtiğini söylüyorlar. “Bir görseniz, burası savaş alanı oluyor. (gülüyorlar) Belki biraz yüzümüz asılıyor ama çıkınca her şey düzeliyor.”
Parçalarını bestelemeleri sürecinde birbirlerinden aldıkları sinerji çok etkiliymiş. Bunu bir anıyı hatırlatarak anlatıyor Sırma: “Gümüşhane’de prova yaptığımız bir stüdyo daha var. Bir gün orada prova yaparken içerden sesler geliyor, arkadaşlar doğaçlama yapıyorlar. Yalçın ağabey çağırdı. ‘Çabuk söz söyle’ dedi. Nasıl dedim? ‘Söyle işte’ dedi. Söyledim. Benim söylememe göre gitar değişti, gitara göre bateri, bateriye göre bas değişti. Derken, ortaya parçalar çıktı. O gece 7 tane parça ürettik. Çocuk gibi bunun heyecanını yaşadık o akşam.”
İnsan yaptığı güzel bir şeyi paylaşmak ister başka insanlarla. Müzik biraz da böyle bir alan. İnsanların Artı Müzik’e ilgisini soruyorum. Yalçın Bey şöyle yanıtlıyor: “Bir işi, hangi iş olursa olsun, iyi yaparsanız insanlara ulaşır. Biz yaklaşık bir yıldır stüdyodayız. Bu süreçte ekstra yaptığımız programlar, illa gidip yapmamız istenilen programlar oldu; TRT Radyo’dakiler olsun, konserler, projeler vs. Öncelikle yaptığımız işi içimize sindirmek istiyoruz. Eğer böyle olursa zaten alıcısına ulaşıyor.” Bu yüzden stüdyoda çalışmalarının önemli olduğuna dikkat çekiyorlar. “Bizim için nicelikten öte nitelik önemli” diyorlar.
Önümüzdeki aylarda Medya Sanat’ta sahnelenecek olan “Işık Varsa Hayat da Var” adlı oyunun müziklerini de yapacakları bilgisini veriyor Ahmet Tahir Bey. Parçaların düzenlenme aşamasında olduğunu söylüyor Yalçın Bey. İşin yasal boyutunu da belirterek “Noterden onayla bu iş sabitlenecek” diye de ekliyor.
Artı Zaman ekibinin bir de projesi var. İçişleri Bakanlığı ile Gençlik Konfederasyonu’nun ortak düzenledikleri projenin yazılmasında birebir rol almışlar. Ahmet Tahir Kalkışım’ın belirttiği üzere “Fizikî olarak imkânları kısıtlı ve sanatın ulaşmadığı ilk, ortaokul ve liselere müziği ve tiyatroyu götürebilmek” için hazırlanan proje geçen yıl hazırlanmış. 2015’in ekim ayında ise Trabzon-Maçka, Bayburt-Aydıntepe, Gümüşhane-Tekke, Erzincan-Üzümlü, Erzurum-Pasinler ve Köprüköy’deki okullarda hayata geçirilmiş.
Proje kabul görünce belli bir bütçe almışlar ama yine de tüm yük sırtımızdaydı diyor Ahmet Bey. “Okullardan bir şey beklemeden 7 kişilik müzik ve tiyatro ekibimizle dekorundan kostümüne, ses sisteminden çalgılarımıza kadar yüklenerek kendi araçlarımızla gittik. Her şeyi kendimiz yaptık. Oyunlar oynandı, konserler verildi. Böylece 5 bin civarında öğrenciye ulaşmış olduk. Öğrencilerin yüzünde gülümsemeden daha çok bir heyecan vardı. Çalgılarımızı, özellikle de bateriyi çok merak ettiler.”
Ahmet Bey bu sözlerine şöyle bir ekleme de yapıyor: “Proje olup olmaması önemli değil ama kendi imkânlarımızla da olsa bu okullara bir kere daha gitmemiz gerek.” Artı Zaman’ın projesi imkânsızlıklar içinde eğitimin devam ettiği köy okullarında öğrencilerin müzikle, tiyatroyla tanışmaları için önemli bir fırsat niteliğinde.
Söze albüm konusuna geliyor. Albüm için kendilerine bir rota belirlediklerini ifade ediyorlar. Yalçın Bey “Biz yıllarca müzik yaptık; sahnede, barda, kafede. Ama bir şeyi fark ettik ki, böyle yapınca olmuyor. Bir laf vardır, çok severim: Her gün aynı şeyi yaparak hayatından farklı bir şey bekleme. Biz hep aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar bekledik. Albümü kaydı ile yeni bir şey yapmış olacağız” diyor. Ahmet Bey ise albümü içlerine sindire sindire kaydetmek istediklerini söylüyor.
Anlaşılıyor ki yaptıkları işten emin olmak ve en iyisini yapmak istiyorlar. Sanatın doğasında olan daha iyiyi, daha güzeli arama aslında gayeleri. Bu kez grubun vokalisti Fırat giriyor söze: “Repertuvarımızda en az yüz tane parça var. ‘Gözümüzü kapattığımız zaman çalabileceğimiz kaç tane var’ diye baktık. Bu da bir özeleştiri. Belki her birini söyleyebiliriz ama bizim amacımız bu değil. Hep daha iyisini…”
Artı Zaman ekibinden son sözleri Ahmet Bey’den alıyoruz. Sahnede duracakları yerden, ışığın etkisine kadar her şeyi düşünmek durumunda olduklarını ve stüdyonun olmazsa olmaz bir anlam taşıdığını ifade eden Ahmet Bey, “İddia olarak Türkiye veya Erzurum’un en iyi rock grubu olduğumuzu söylemiyoruz. Ama şunda iddialıyız: Biz kendi parçalarımızı, dinleyenlere keyif verecek, onlara hitap edecek şekilde yapacağımızın garantisini verebiliriz” diyor. (SE/NV)