Cumhuriyetin 84. yılında, gelinen noktanın hiç de iç acıcı olmadığını hepiniz takdir edersiniz. Ağız tadıyla bir bayram kutlamaya hasret kalır olduk. Yürekler buruk, ellerimiz böğrümüzde, yokluk ve yoksulluk almış basını gitmiş. Tam da Mustafa Kemal'in gençliğe hitabesinde ifadesini bulan şartlar gelmiş, ülke gündemine oturmuş.
Vurgunculuk, hortumculuk, kayırmacılık...
Halkın vergileri ile vücut bulan KİT’ler özelleştirme adı altında ulusal ve uluslararası tekellere peşkeş çekilmiş. Sağlık, eğitim paralı hale getirilerek, halk sağlığı tehlikeye, yoksul çocukları cehaletin kucağına atılmıştır. IMF politikaları sayesinde, ülkenin tarımı bitirilmiş, buğday ambarı Konyamız çoraklaştırılarak, Başta ABD olmak üzere yurt dışından buğday ihraç eder hale getirilerek, emperyalistlere el açar duruma getirilmiş.
Ülkemizi Mustafa Kemal'in de işaret ettiği çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkarmak şöyle dursun, karanlığa sürüklemişiz. Vurgunculuk, hortumculuk, kayırmacılık, yolsuzluklarımızla; Dilim varmıyor ama neredeyse Cumhuriyeti "Çalmuriyete" çevirmişiz.
"Vatan, millet, Sakarya"
Yabancılara, mülk satışı adı altında vatan toprakları parsellenirken "vatan-millet-Sakarya, çakıl taşı “edebiyatçıları adeta arazi… Ortalıkta görünmezler. Hiçbir zaman IMF, Dünya Bankası gibi uluslararası sermayenin temsilcileri karşısında ayranlarının kabardığına tanık olmuş değiliz... Yaşımızın elverdiğince şahit olduğumuz, geçmiş zamanlarda, yani 12 Eylül öncesinde bugünkü çakıl taşçılar geçmişte emperyalistlere karşı çıkanları, onları istemiyoruz diyenleri,
"6. FİLO DEFOL" diyenleri "Karaş Çarşambalarda" ellerinde bıçak ve satırlarla; "Maocu", "Komünist", "Allahsız", "Vatan haini", "yıkıcı", "anarşist" gibi söylemlerle saldırıp katlediyorlardı. Gencecik fidanları dar ağaçlarına gönderdiler.Son günlerde “Türkiyem, Türkiyem cennetim benim eşsiz milletim” vb.12 Eylül le özdeşleşen, marşlar, savaş tam tamları ekranlardan düşmüyor.
Anlaşılan köhne filmler, tarihin çöplüğünden çıkarılarak tekrar gösterime sunulma çabasında... Bir farkla figüranlar ve argümanlar biraz değişik. Emekçi halka vaad edecek bir şeyi kalmayanların çaresizliği…
Kürtlerin istediği "demokrasi"
Empatiyle olayları sağduyulu bir bakışla ele alan her vicdanlı insan gibi; Kürtlerin sesini dinlediğimizde ve duymak istediğimizde; çakıl taşı falan istemedikleri, vatanı da bölüp bir yere götürmedikleri görülecektir ( zaten onlarda bu çakıl taşlarının, bu vatanın sahiplerinden).
Onların istediği "biraz demokrasi", "bir yudum barış, "bir tutam nefes"… İşitmek istersek eğer; dedikleri, "bizi insan yerine koyun. Biz de bu vatanın çocuğuyuz. Bu cumhuriyetin eşit ve özgür vatandaşı olmak istiyoruz.” aş-iş -ekmek- barış- kardeşlik, özgürlük istiyoruz. Kendi kültürümüzü yaşamak, anadilimizi yazılı sözlü yasaksız baskısız kullanmak istiyoruz" O kadar. Özlemleri bizim özlemlerimiz gibi bağımsız, üniter, demokratik bir cumhuriyettir.
Cumhuriyet kadınla kaynaşmadı
Ve yine Cumhuriyet ile birlikte seçme ve seçilme hakkı alan kadınlarımızın, meclisteki sayısı hala 50'yi geçmiyor. Hala yasalarda kadınlar aleyhine problem teşkil eden maddeler bulunuyor. Hala kadınlar aile içi şiddetle birlikte toplumsal şiddete maruz kalıyorlar. Kadın intiharları ve kadın katliamları hala acımasızca sürmekte. Hala toplumsal cinsiyet eşitliğini yakalayabilmiş değiliz. Sanki kadın olmak özür sebebiymiş gibi, hala kadınlarımız, yeni anayasa taslaklarında özür grupları ile birlikte ele alınarak kategorize edilmeye çalışılıyor. Hala bir kadın bakanımız var. Evlere şenlik. O da, kadın ve çocukların bakımından sorumlu.
Yani kadının geleneksel mesleği gibi görülen bir işten sorumlu. Bir kadın milli eğitim bakanlığına içişleri, dışişleri, maliye bakanlığına, sanayi bakanlığına layık görülmez. Hala siyasetin erkek işi olduğu zihniyeti aşılmış değil. Gerçi, bir kadın başbakan geçti bu ülkeden. Ama o da, erkekten daha erkek olduğunu ispatlamak, “erkek gibi kadın” imajını çizmek için yumruğunu vurdu masaya, kükredi, "Irak savaşını en iyi ben yaparım “diye.
Anlayacağımız üzere, cumhuriyetimiz henüz kadınla, bayram tadında bir tanışma, kaynaşma gerçekleştirmiş değil. Cumhuriyetimiz sapına kadar erkek. Yurtta barış, dünyada barış ilkesi adeta unutturularak, komşuyu, komşuya düşman etme politikaları referansımız oldu .”Bölücülüğe karşı” görünümle başka bir "bölücülüğü" meşru kılar olduk. Kim "vatansever", kim "vatanhaini", kimin eli kimin cebinde bilinmiyor.
Ortalık toz duman. Adını verdikleri Anadolu yarım adasında tüm analar kan ağlıyor. Irkçılık, şovenizm, milliyetçilik pompalanarak, komşular, akrabalar birbirine düşürülmeye çalışılmakta. "teröre" karşı bir görünümle sokaklarda, başka bir "terör" estirilmekte, Kürtler, ilericiler, demokratlar, solcular, muhalifler,saldırılara maruz kalmakta binaları kundaklanmakta, insanlar linç tehlikesi ile karşı karşıya.
"Terör" bahanesiyle emek hareketi ezilmeye çalışılmakta. Türk-Telekom grevini neredeyse “Mehmetçiği arkadan vurma” gibi çok çirkin ve bir o kadar talihsiz değerlendirmelerle haklı ve bir o kadar meşru grevleri, karalanmaya, kırılmaya çalışılmaktadır. Anlaşılan sel gelmişken herkes küpünü doldurmaya çalışıyor, karanlıktan vurduğunu kar sayıyor. Yarını hiç düşünmeden… Oysa bu günü kurtarma hamlelerinin en büyük felaket olduğunu bilmeden, anlamadan ve de hiç sorgulamadan.
Özelleştirme modası esti ya memlekette. Vatan-bayrak da bundan nasibini almışa benziyor. Vatan-bayrak özelleştirilerek, bir kısım vatandaşların tekelindeymişçesine, bir kısım vatandaşlara karşı kullanılarak istismar edilmektedir… Kendi kanımızı birbirimize karşı kullanmaktan vazgeçelim artık.
Giden canlar hepimizden. Gelin canlar bir olalım. Bu ahval ve şerait içerisinde dahi; sağduyuyu elden bırakmadan, gecelerinde aç yatılmayan, gündüzlerinde işsiz gezilmeyen, hürriyetin işçi tulumunda kadın renginde özgürce dolaştığı, dağlarında silah seslerinin değil, tüm dillerden barış türkülerinin yankılandığı, ovalarında, köylerinde, kentlerinde tüm anaların acı-kan gözyaşının durduğu, Mehmetçik ve Memo’nun kucaklaştığı, ve kardeşlik halayına durduğu bağımsız demokratik, üniter bir cumhuriyet özlemi ile hepinizin her günün bayram tadında geçmesi dileği ile…
Biraz sağduyu, biraz empati !
Barış! Kardeşlik! Özgürlük! (KA/NZ)