Gerçi Resul Bey'in tek kusuru bu olsa Kamu-Sen'e yazılırdı bütün memurlar ama gene de bakana sendikacı beğendirilecek diye bir kural yok. Sendikacıyı memur beğenecek, Bakan da umduğuyla değil bulduğuyla görüşecek.
Ama Mehmet Ali Şahin baktı ki bu sendikacıların hepsi para istiyor dün de sendikacıların hiçbirini beğenmediğini ifşa etti: "Bunların hepsi yüzde 78 zam istiyor".
Arada havucu da gösteriyor gerçi. "Bakın grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı vereceğiz ama şu anda en büyük engel olarak bazı sendika ve konfederasyonlarımızın anlayışlarını görüyorum."
Neden derseniz çok komik olacak ama Bakan dediği için tekrar etmekten alıkoyamıyorum kendimi: "Bize grev hakkı verirseniz devleti kilitler çalıştırmayız," diyormuş sendikacılar.
İnsan merak ediyor tabii "sahi ya grev neye yarar" diye. Eğer hem işçiler grevde olsa hem fabrikalar çalışsa patronlar neden 200 yıl grev hakkını önlemek için canla başla savaşacaktı. Grev olunca fabrika durur. Kamu emekçisi grev yapınca devlet bakanının şoförü çalışmaz. O da "daireye" yürüyerek gider. Dairede de grev sürdüğünden spordan sorumlu bakan olarak "dart" oynar. Bu kadar basit.
Ama Şahin şöyle istiyor herhalde: İşçiler greve çıksınlar o da kendisini evden almaya gelen şoförüyle resim çektirsin: "Greviniz mübarek olsun. Biliyorsun bu hakkı size biz verdik. Şimdi Bakanlığa çek. Devlet bizden görev bekler."
Ama Bakan bey burada da durmuyor: Kamu emekçilerinin grev ve toplu sözleşme hakkından yoksun olarak oturdukları toplu görüşme masasının öbür tarafında milyonlarca insanın bulunduğunu hatırlatmak üzere konfederasyon liderlerinin üyelerine "Ankara'ya gelin çağrısı"nı da ayaklanma "tehdit"i diye anlıyor ve bu sefer o tehdit ediyor:"Bak fena olur!"
Mehmet Ali Bey bu işlerde yenidir daha bilmez. Bizden tavsiye etmesi. İşçiyle savaş olmaz. Bunu deneyen başbakanların hepsi de en büyük kavganın arkasından koltuk, şapka ne varsa bırakıp gittiler. Sayayım mı? Demirel, Çiller vs.
Mehmet Ali Bey onlarla aynı kaderi yaşamak istemiyorsa şu dizeleri hatırlamalıdır: "Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime..." (AH)