Hürriyet gazetesi, Doğan Grubu'nun işine son verdiği eski yayın yönetmenlerini kırpıp kırpıp köşe gazetecisi yapıyor ya, bunların sonuncusu İsmet Berkan -ötekiler Ertuğrul Özkök, Yalçın Doğan, Sedat Ergin- Cumhurbaşkanı'nın uçağına binmiş İngiltere'ye gitmiş. Tayyip Erdoğan çatlasın, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Chatham House'un "uluslararası ilişkilerin gelişmesine bu yıl en çok katkıda bulunan kişi" ödülünü alacakmış Kraliçe'nin elinden. Doğan Grubu'nun "batmamak istiyorsan AKP'yi yağlamalısın" ilkesine sıkı sıkıya sarılma mecburiyeti dolayısıyla olsa gerek Berkan kardeşimiz Abdullah Bey kendini aklamak için ne sallarsa bize virgülüne dokunmadan aktarmış. Bu da yılın gazetecilik olayı yani!
Çok malumat edindim bu gazetecilik olayından gerçekten. Ama en çok dikkatimi Abdullah Bey'in sadece Twitter üstünden halkla ilişkiler kampanyası yürütmekle kalmayarak rektör ve yargıç atamalarına imzayı atmadan evvel mutlaka Google'a göz atması çekti. İnternet çağını yakalamak diye buna derim ben. "Çetleşme"nin boşanma sebepleri arasına girdiği bir ülkede devletin başı bu gelişmenin gerisinde kalamazdı gerçekten...
Cumhurbaşkanımız atamalarda taraf tutmadığına, kılı kırk yardığına inanalım diye demiş ki, "Atamalarda bazen çok zorlandığımız oluyor. Hangi avukatla alakalı internette bir şey yoktur. Google’a girersen her avukat hakkında bir şeyler çıkar. Tam işin ehli bir ismi atamak istiyoruz ama bakıyoruz Google’da zamanın birinde hakkında bir haber çıkmış. Araştırıyoruz haber iftira. Ama orada duruyor. Bu kullanılabilir diye atamayı yapamıyoruz.
"Google’da kaydı çıkınca: Atamalarda bazen adam bulamıyoruz. İsimler geliyor, bir bakıyorsunuz adı Google’da çıkıyor. Elbette bakılıyor, araştırılıyor, güvenlik soruşturması yapılıyor, en layık insanlar bazen haklarında çıkan ve Google’da gözüken haber ve yazılardan dolayı eleniyor."
Şu adalete bakar mısınız? MİT, JİTEM, Emniyet, Devlet Denetleme falan yetmiyor bir de Google'a soruyorsunuz "bu adamla ilgili bir açık bulamadık, söyle Google sende ne var" diye. O da ne "[...] Google’da zamanın birinde hakkında bir haber çıkmış. Araştırıyoruz haber iftira. Ama orada duruyor. Bu kullanılabilir diye atamayı yapamıyoruz." Şu devlet ciddiyetine bakar mısınız?
İsmet Berkan'ın herhalde aklına gelmemiş sormak -ya da gelmiş de şimdi sırası değil diye düşünmüş olmalı- o zaman ben sorayım: Seçim ölçütü buysa, herkes Google aramalarında görülecek şekilde rakipleri için internette iftira yarışına girmez mi bu durumda? Cumhurbaşkanı'nın bir kişiyi atamak istemediği tüyosunu alanlar interneti onun adının geçtiği pislik torbalarıyla doldurmazlar mı?
Verilmiş sadakası varmış gerçekten Abdullah Gül'ün. 2007'deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Google'a bakıp da oy kullanmaya kalksa milletvekilleri, Abdullah Bey kardeşimiz hiç Cumhurbaşkanı olabilir miydi bu memleketin başına...
Abdullah Bey henüz ufukta Cumhurbaşkanlığı görünmezken The Guardian gazetesinde bakın neler yazılmış kendi ağzından:
" 'Bu Cumhuriyetçilik devrinin sonudur' diyor Bay Gül dobra dobra. 'Ankara nüfusunun yüzde 60'ı gecekondularda yaşıyorsa laik sistem başarısız olmuştur ve biz de kesinlikle bunu değiştirmek istiyoruz'."
Abdulah Gül dese ki, "bu iftiradır", biliyorsunuz "Cumhurbaşkanlığı dijital atama ilkeleri" bakımından bir şey fark etmiyor. Ne diyor Cumhurbaşkanı: "Haber iftira ama orada duruyor."
Bu da Abdullah Bey'in ağzından bir başka demeç:
"Avrupa Parlamentosu'nda, Türkiye'de bölücülüğün, otonom idarelerin nasıl istendiğini, Türkiye'de Ermeni davasının nasıl savunulduğunu göreceksiniz veya Türkiye'de, Salman Rüştilere hürriyet istenecek. Fakat Türkiye'de, bu milletin, bu devletin, bu ülkenin gerçek sahiplerinin, Müslümanca yaşaması söz konusu olduğunda 'köktendincilik' denilecek; Avrupa budur."
"Artık saklanamaz gerçekler var. İslamın yalnız ahireti değil, dünyevi düzeni de içerdiği bir gerçektir. Ben bir Müslümanım ve buna inanıyorum. Türkiye'de geçerli kanunlar arasında, İslama aykırı olan da var, olmayan da. Aykırı olanlar baskıdır. Baskı kalkacak. Bu hakkı kullanacağım. Halka bu imkânı vereceğim. Düzen Türkiye'de İslamı, caminin içine hapsetti. Biz İslamı hayat tarzı olarak görmek istiyoruz."
"Kendine Müslüman" olmak bu değilse nedir? (AH/EK)