Bundan yıllar önce açlık grevleri sonucunda cezaevlerinden ölüm haberleri yükselirken Türk Tabipleri Birliği yaptığı bir basın açıklamasında John Donne’nin dizelerinden bir alıntıyla şöyle diyordu:
“hiç kimse bir ada değildir
tek başına,
birinin ölümü beni de azaltır.
parçası olduğum insanlık adına,
sorun kimin diye sormayalım.
hepimizin…
çözümü de elde”
Dünya Tabipleri Birliği (DTB) ‘Açlık grevi bir kişinin kendi iradesiyle belirli gıdaları 72 saatten daha uzun süre almamasıdır’ şeklinde tanımlıyor ve bu tanım Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından da kabul ediliyor. ‘Açlık grevi herhangi bir tutum, davranış, uygulama ya da olayı benimsemediğini göstermek ya da bazı isteklerini yetkili kişi ya da makamlara kabul ettirmek ya da belirli bir meseleye dikkat çekmek için vücudun gereksinim duyduğu besin maddelerini kısmen ya da tamamen almayarak aç kalma esasına dayanan bir protesto yöntemidir’. Bu eylem süreli, süresiz, dönüşümlü ve dönüşümsüz olabilir.
Tıbbi etik tutum belgesi niteliğindeki Malta Bildirgesi’nde de ifade edildiği üzere: Açlık grevi eylemi intihar değildir, açlık grevcileri çoğunlukla ölmeyi istemezler ama bazıları amaçlarını elde etmek için buna hazırlıklı olabilir. Başlangıcı tıbbi bir nedene dayanmasa da sonuçları tıbbi boyut kazanan açlık grevleri, hangi koşullarda ve hangi taleplerle yapıldığından bağımsız olarak tıbbi ve etik boyutlarıyla sağlık emekçilerinin gündeminde yer alır. Ancak! Açlık grevcisi hasta değildir. Açlık grevleri ile ilgili tüm süreçlerin tıbbileştirilmesi özellikle açlık grevcileri için incitici olabilmektedir.
Hekimliğin temel ilkesi yaşatmak ancak...
Belki de en sonunda yazacağımızı en başta bir kez daha ifade edelim: İnsan yaşamına ve sağlığına yönelik her türlü eylem gibi açlık grevleri de sağlık emekçilerinin, hekimliğin temel yaşatma felsefesine aykırıdır. Ancak sürecin muhataplarından sonra en çok içinde olan sağlık emekçileri, açlık grevcilerinin asıl amacının ölmeden toplumsal duyarlılık yaratmak olduğunu unutmamalıdır.
Açlık grevlerinde genellikle şeker/şekerli su, tuz, karbonat, B1 (tiamin) vitamini ve su alınmaktadır ve bu maddeler yalnızca vücudun enerji ihtiyacını minimum düzeyde karşılamaya, zararı en aza indirmeye ya da kalıcı olmasını engellemeye yöneliktir. Uzun süreli açlığın vücuda olumsuz etkileri kaçınılmazdır. Protein, vitamin ve mineraller açlık grevi sırasında alınmadığı için dokularda yıkım başlar. Açlık grevi eyleminin uzaması ile birlikte eylemcilerde ciddi kilo kaybı, bitkinlik, yorgunluk, yürümekte güçlük, görme bozuklukları, tansiyon düşüklüğü, baş, eklem ve kas ağrıları, bulantı-kusma, uykusuzluk, ses ve gürültüye karşı aşırı hassasiyetin gelişebildiği biliniyor. Yine bu süreçte bağışıklık sistemi hızla bozulur, mikroplar çok daha kolay bulaşır ve gelişen enfeksiyonlar çok ağır seyreder. Enfeksiyonlar, açlık grevindeki kayıpların en önemli nedenlerinden biridir.
Vücut kitle indeksinin (kilonun boy değerinin karesine bölünmesi: kg/m²) 15 altına düşmesi kritik sürece girildiğini, yıkımın iskelet sisteminden organlara kaymaya başlayacağını işaret eder. Giderek kalıcılaşan organ hasarları ölümü yakınlaştırdığı gibi, açlık grevi bırakıldıktan sonra da ciddi sağlık sorunlarının devam etmesine kaynaklık eder. Yine sürecin uzaması ile birlikte sıvı ve tuz alımından sonra kusmaların başlaması ve sıvı al(a)mamaya bağlı sağlık açısından yıkıcı bir takım sonuçların ortaya çıkması olasılık dahilindedir. Yetersiz, kontrolsüz şeker, su, tuz vb. alımı, B1 vitamininin alınmaması ve hareketsizlik de, yatak yaralarının açılmasına ve ölüme giden sürecin hızlanmasına yol açabilmektedir.
Wernice Korsakof
Geçmiş yıllarda kimi zaman B1 vitamini alınmadan açlık grevi yapılması, bazen de açlık grevi sonlandığında hatalı tıbbi yaklaşımlar damar yolu ile Tiamin vitamini eklenmemiş şekerli serum (Dextroz) uygulanmasına bağlı olarak Wernice Korsakof (WKS) benzeri kalıcı sinir, kas sistemi hastalıkları gelişti. Türkiye’de 1996’da yaşanan açlık grevleri sonrası görülen yüzlerce Korsakof olgusu, B1 vitamini alımının önemini hem belleklerimize hem de vicdanlarımıza çok acı bir şekilde işledi.
Bugün Türkiye cezaevlerinde en uzunu 125 günü geride bırakmış olan, onlarcası yüz güne yaklaşan ve basına yansıdığı kadarıyla yeni başlayanlarla birlikte 5 binin üzerinde mahpusun açlık grevinde olduğu biliniyor. Tahliye edilenler açlık grevlerine cezaevinden çıktıktan sonra da devam ediyor. Cezaevlerinde olanların sağlık durumları ile ilgili bugüne kadar kesin bir bilgi alınmamakla birlikte uzamış açlığın ortaya çıkardığı bedensel yıkıcılığın ulaşılan gün açısından tahmin edilmesi güç değildir.
Birçok uluslararası tıbbi etik ve hukuki düzenleme açıkça belirtmektedir ki (Malta Bildirgesi, Biyotıp Sözleşmesi vb.) kararlarını verebilecek zihinsel yeterliği olan, özgür iradesiyle hareket eden kişiye istemi dışında zorla besleme veya tıbbi girişimde bulunulamaz.
Hekimlere bir rehber: Malta Bildirgesi
Dünya Tabipler Birliği tarafından ‘açlık grevcilerinin sağlığından sorumlu hekimler için bir rehber niteliğindeki deklarasyon’ olarak tanımlanan Malta Bildirgesi, yaşamın kutsallığına saygı göstermeyi etik bir zorunluluk; hastanın kendi aldığı karara saygı göstermeyi ise görev olarak tanımlamış ve bu iki durumun ortasındaki sağlık emekçileri için de çelişkiyle karşı karşıyadır demiştir. “Bir hekim açlık grevcisinin bakımını üstlendiği andan itibaren o kişi hekimin hastası olur. Bu durumda hasta-hekim ilişkisindeki tüm uygulama ve sorumluluklar, karşılıklı güven ve gizlilik de dahil olmak üzere geçerlidir… Müdahale etmek ya da etmemek konusunda ki son karar -temel çıkarları hastanın iyiliği olmayan- üçüncü tarafların müdahalesi olmaksızın hekimine bırakılmalıdır. Gerektiğinde hekim, hastaya açıkça onun (hastanın) tedaviyi reddetme, koma durumunda, yapay beslenme ve ölüm riski gibi kararını kendisinin onaylayıp onaylamadığını belirtmelidir. Eğer hekim hastanın reddetme kararını onaylamıyorsa, onun başka bir hekim tarafından takip edilmesini sağlamalıdır”
Hekimlerin inisiyatifi
Hekimin her gün hastasını ziyaret etmesi, ziyaretlerinde hastanın isteklerini, bilinç durumunu ve eylemine devam edip etmeme isteğini değerlendirmesi gerekliliği, bilinç kaybı durumunda hastanın ne yapılıp/yapılmamasını istediğinin yazılması ve günlük notların gizliliği ve korunmasından hekim sorumludur. Yapay beslenme hastanın isteği olmadığı sürece kesinlikle reddedilir. Hastanın bilincinin kaybolması durumunda, hastanın süreçte aldığı kararı göz önünde bulundurularak hastanın iyiliği için tedaviye devam edip etmeme kararı konusunda hekim özgür bırakılmıştır. “Hekimler özellikle kolektif açlık grevlerinde veya durumlarda fark edilemeyen baskı faktörü olabileceğinden bireylerin gerçek niyetlerini sorgulamak zorundadır.” Tekrar hatırlatmak gerekirse: Karşılıklı onam, güven ilişkisi olmadan hekim hasta ilişkisi başlamaz, hekim hasta ilişkisi olmadan hiçbir hekim bilinci kapanan açlık grevcisi adına karar veremez; ailesi dahi olsa üçüncü şahıslara onların isteği olmadan bilgi veremez.
Hekimlerin dayanağı
Birçok insanlık dışı uygulamanın ilk şahidi olan sağlık emekçileri açlık grevlerinde de ilk şahitlerden, ilk müdahillerden, ilk ihtiyaç duyulanlardan ve ilk eleştirilenlerden olmaktadırlar. Siyasi otorite, genelde kendilerine yönelik yapılan ve kamuoyunda yaygın ses ve duyarlılık getiren bu eylemleri, toplumsal tepkiyi en az kılmak için görünmez, duyulmaz kılmaya çalışmakta ya da bireylerin özerkliğine rağmen bitirmeye çalışmaktadır. Diğer tarafta açlık grevi eylemcileri hem hayata olan bağlılıklarını kamuoyuna anlatmaya çalışmakta, hem de başarıya götürmek istedikleri eylemin sağlıklarına en az zarar vermesi için uğraşmaktadırlar. Böylesi kritik durumda her alınan karar da kritik olacak ve taraflardan birini memnun etmeyebilecektir. İşte o anda hekimlerin ve sağlık emekçilerinin tek dayanağı, evrensel insan hakları değerleri ve tıp etiği olacaktır. Bu etik ilkeler/değerler/tutumlar taraflara ve topluma iyi anlatılmalı, sahiplenilmesi sağlanmalıdır. Bu sahiplenme ve içselleştirme öncelikle de sağlık emekçileri/hekimlerce olmalıdır. Etik değerlere sahip çıkmak ve etkili kılmak, sivil inisiyatiflere, örgütlenmelere, demokratik kitle örgütlerine düşmektedir.
Ancak unutulmamalıdır ki etik yalnızca normların sıralanması değil, gerekirse erklerle çatışmayı da göze alan yaşamsal pratiktir. Varoluşundan bu yana insan yaşamı, her türlü kavram ve kaygının ötesinde ele alan, her şeyin merkezine insanı, yaşamını ve sağlığını koyarak şekillendiren, yaşamdan yana mesleğin mensupları olan sağlık emekçilerinin özkıyımlarla altı kişinin yaşamını yitirdiği, neredeyse beş bine aşkın insanın hayati tehlikesinin olduğu bu süreçte de sesiz kalacağı düşünülemez.
Koruyucu sağlık anlayışı
Açlık grevlerinin geri dönüşsüz sonuçlarıyla karşılaşmak istemiyorsak, açlık grevlerinin sağlık emekçisinin tedavisiyle ortadan kalkmayacağını unutmamak gerekir. Bu durum koruyucu sağlık anlayışıyla çözülür ki, ilk yapılabilecek şey de olmasını engellemektir. Geri dönüşsüz hasarların ve ölümlerin olmasını engellemek için taraflara insani değerleri hatırlatarak diyalog ve çözüm çağrısı yapmak sağlık emekçilerinin de etik ve insani sorumluluğudur. Sağlık emekçisinin bu kadar aleni, yaşamsal riske göz yumuyor olması insani ve etik olarak eksikliktir; alabileceği her inisiyatif de sorumluluktur.
Hak temelli mücadele yürüten insan hakları örgütlerinin, emek meslek örgütlerinin vurguladığı üzere Yarın çok geç olabilir. Önüne geçilebilir nedenlerle insanların kalıcı olarak zarar görmemesi, geçmiş dönemlerde olduğu gibi benzer süreçlerde ortaya çıkan can kayıplarının bir daha yaşanmaması için başta yetkili kişiler olmak üzere herkes bir kez daha ve acilen duyarlı ve sorumlu davranmalıdır. Bilinmelidir ki; aslolan yaşamdır. Umarız ve dileriz ki; bu kez ölüm değil, yaşam kazansın! (HY-ONK/HK)
Kaynakça:
* TTB Web Sayfası: [email protected] (Erişim Tarihleri 05-11/03/2019)
* Evrensel Etik İlkeler Işığında Açlık Grevleri Ve Hekimlik, Dr. Onur Naci Karahancı, Dr. Nüket Örnek Büken, Sted 2017, Cilt 26, Sayı 4 • 151-161
* Açlık Grevleri Ve Hekimler Klinik, Etik Yaklaşım Ve Hukuksal Boyut, Ttb Yayınları,2012, Hermes Tanıtım Ofset
* Cenevre Bildirgesi, Dünya Tabipler Birliği.Füsun Sayek Ttb Raporları / Kitapları-2009 Sağlıkla İlgili Uluslararası Belgeler S.15, S.176
* Biyoloji Ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları Ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi Tasarısı:
* İnsan Hakları Ve Biyotıp Sözleşmesi. Füsun Sayek Ttb Raporları / Kitapları-2009 Sağlıkla İlgili Uluslararası Belgeler
* Dünya Tabipler Birliği'nin İnsan Hakları Konusundaki Kararı. Füsun Sayek Ttb Raporları / Kitapları-2009 Sağlıkla İlgili Uluslararası Belgeler
* Türkiye İnsan Hakları Vakfı Www.Tihv.Org.Tr
Manşet çizimi: İsmail Doğan