Gece 5 Mayıs’a nokta koymak üzeredir. Ankara Ulucanlar Cezaevi koridorlarında gizli bir telaş kol gezmektedir. Şair Abdullah Nefes parmaklıklar ardında ne olduğunu anlamaya çalışmaktadır. Koğuşlardan koğuşlara bir fısıltı dolanır “Bu gece idam var”. Herkesin kafasında yüreğinde üç fidan, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan.
Abdullah Nefes eline boş bir kağıt alır. Oraya dizeler yazıp tarihe not düşmeye çalışır.
Adana Cezaevi’nde koğuş arkadaşı Can Yücel’le ıspanak yıkamaya girişir. Büyük ıspanak demetinin ortasında bir sardunyaya rast gelirler. Çocuksu bir heyecanla sardunyayı yaşatmak için çabalarken başgardiyan Rıza ve adamları ellerinden alıp sardunyayı kapatırlar bir dipkapalıya.
40’lı yılların başında Çankırı’da gözlerini açar dünyaya Abdullah Nefes. İkinci Dünya Paylaşım Savaşı’nın soğuk rüzgarları esmektedir dünyada.
Çocukların en sevdiği şekere kavuşmanın zor günlerinde geçer çocukluğu.
Ankara’da öğrenciyken şiirler yazmaya başlar. Bayar-Menderes diktatörlüğüne başkaldıran gençler arasında yerini alır.
60’ların başında kurulan Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) Ankara Gençlik kolları başkanı olur. O günden itibaren iki olgu tüm yaşamına damgasını vurur; sanat ve politika.
12 Mart’ın zindanlara doldurduğu aydınlar arasında o da vardır.
Mücadeleden hiç vazgeçmez. Sanat alanını örgütlemek için çabalar harcar.
Yayınevleri kurarak toplumcu yapıtları insanlara ulaştırmaya çalışırken bir yandan da Sinematek kurarak toplumcu filmlerle gençliği tanıştırmaya uğraşır. Türkiye Yazarlar Sendikası’nı Ankara’da kurarak yazarları bir çatı altında toplamaya çalışır.
90’ların Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Abdullah Nefes’in de yakasına yapışır. Kitaplarından ötürü yargılar onu. Nefes, yürekli savunmalarla her yazdığı satırın ardında dimdik durur.
Abdullah Nefes 80 yıllık yaşamının her anında hep dünyayı değiştirmek, eşit ve özgür kılmak için çabalar durur.
Onun büyük mücadelesinden ve sanatından etkilenen gençlerle arkadaş olur. Onları kendi deneyim ve düşünceleriyle geliştirmeye çabalar.
Ülkenin gençlerinin ve şair arkadaşlarının kimi zaman erken ölümleriyle sarsılır. Arkalarından şöyle dizeler yazar:
Unutmak kaç kere ölür
Adnan Azar
Zaman kaç kere
Ben kaç kere ölürüm.
Eflatun kaç kere ölür
Behçet Aysan
Eylül kaç kere.
Sen kaç kere ölürsün…
Gül kaç kere ölür
Ahmet Erhan
Çiçekçi kaç kere
O kaç kere ölür.
Gezgin kaç kere ölür
Metin Altıok
Klaptan kaç kere.
Biz kaç kere ölürüz.
Genç ölmek kaç kere ölür
Ergin Günçe
Türkiye kaç kere.
Siz kaç kere ölürsünüz.
Abdullah Nefes yaşamında ilginç buluşmalarından birini de Grup Yorum’la yaşar. Ankara’da Sanat Meclisi toplantısına gelen İbrahim Gökçek’le şiir ve müzik üstüne uzun bir sohbet yaparlar. Sosyalist bir dünyayı anlatan film çekmek üzere düşler paylaşırlar. Nefes de İbrahim Gökçek’in arkasından yüreği yananlardan olur.
Abdullah Nefes çok sevdiği Nisan ayında uzun koşusunu tamamlayıp Ankara Karşıyaka Mezarlığı’nda yerini alırken ardında onurlu, dövüşken eşit ve özgür dünya düşleriyle bezenmiş bir hayat bırakıyordu. (ME/AS)