"Eylül toparlandı gitti işte
Ekim filanda gider bu gidişle
Tarihe gömülen koca koca atlar
Tarihe gömülür o kadar”
Bu dizeler sanki bir dönem hayata, mevsimlere bakışımı özetlerdi. Şiirin tümündeki umutsuzluk bana göre değildi ya, “Eylül toparlandı gitti işte/Ekimde gider bu gidişle” kısmı başlı başına şiir, başlı başına benim ruh halimdi. Çocukluktan beri sonbaharları ayrı bir sevmişimdir. Melankolik ama umutlu yapımı besler. Bitişler ve başlangıçlar. Umutsuzluk ve umut. Sene ölür ama bir yenisini doğurarak.
Hayatın diyalektiğini somutlaştırır koyar önüne. O yüzden hem hüznümü hem umudumu besler. Hem bitiştir hem başlangıç. Hem yaşamdır hem ölüm. Yani hayatın içinde ne varsa. İşin bu romantik yönünü biraz eylül ve ekim aylarında hissederdim. Aralık ayını sevmezdim. Birçok alanda ölüm demekti, doğuma gebe olsa da. Tarih sayfalarına düşen kavgalarım vardı onunla. Şairin dediği gibi “ sevmem netameli aydır..” Sonra mevsimleri bile hissedemediğimiz bir yabancılaşma. Tarihin her kesitinde insanlar “en kötü çağa geldik” hissine sahip olsa da biz gerçekten tarihin özgün bir zamanına geldik.
Tüm ilerici yönlerini çoktan yitirmiş olan sistem, orta çağı allayıp pullayıp bugüne taşıdı. Hayatımıza, çevremize, dünyamıza yabancılaştırdı bizi.
Umudu dürtmek tarihsel görevimiz olduğu ve en sonunda kazanacağın biz olduğumuzun bilinciyle kırıntılarından yeniden doğurduk bize dair olanı. İşte bunun adı hayat belki de.
2024 savaşın, yoksulluğun, utancın üzerine sinmesiyle biraz hüzünlü gidiyor ama üzerine sinen güzel şeyler de vardı. Bu güzelliklerin hepsi umut olarak 2025’e taşınıyor. Ben engelli hakları mücadelesi açısından önemli birkaç örneği hatırlatmak istiyorum.
Yıllar süren bir kavgamız var. Birey kabul edilmek, imzamızın yok sayılmaması. Çünkü atomu da parçalasak; noterde, bankada bir hiç muamelesi görebiliyoruz. Körlüğe dair tek bilgisi eski Türk filmlerine dayanan bazı görevliler, sağlamcılığın verdiği cürete dayanarak yönetmelikleri yok sayıp körlerin imzasını tanımıyordu. Bunun için on yıllardır direniyoruz.
Hatta Engelsiz Erişim Derneği olarak Noterler Birliği’ne braille mektup gönderme kampanyası düzenledik ocak ayında. Yıllar süren lobi çalışmalarının, çalıştayların ve eylemlerin sonucunda bu konuda çok olumlu bir adım atıldı. Noter işlemlerinde e-devlete entegre edilen bir onay sistemi sayesinde körler evrakları onaylayıp imzalayabiliyor artık. Zaten yasal anlamda da bir sıkıntı yok.
Hatta bazı körlerin Noterler Birliği’ne açtığı ayrımcılık davaları da kazanıldı. Trajikomik ama buna rağmen körlerden şahit isteyen noterler ya da banka görevlileri var. İnsan kızsa bile içten içe taktir ediyor. İnsanın yaratıcı elleri taşı, demiri, ahşabı yontuyor; atomu parçalıyor ama bazı zihinlerdeki ön yargıyı parçalayamıyor. Tamam helal olsun değişim yasalarına meydan okuyor!
Bu dünya düz demek gibi bir saçmalık olsa da tutarlı bir şekilde önyargılarını koruyor ama gitsin evinde korusun. Kamusal alana karıştırmasın. Onun önyargıları benim kişiliğimi hiçleştiremez. Neyse sonuç olarak her şey lehimize bu alanda.
Bir güzel gelişme de bizden. Şubat 2024 EEEH Dergi’nin 10’uncu yaş günüydü. Bu yıl bir kitap ile kutlamak istedik. Dergimiz ilk dijital dergilerden. 10 yıldır kesintisiz yayın yapıyor. Sağlamcılık, mikrosaldırganlık gibi birçok kavramı gündemine alan hatta Türkiye’de ilk tartıştıran platformlardan birisi.
Yazı kurulumuzun seçtiği farklı kavramlara yönelik seçme yazılarımıza yeni yazılar da ekleyerek bir kitap oluşturduk. Kitabımız şubat ayında Somut Yayınlarından çıktı.
Bu yıla birçok alanda ayrımcılık damgasını vursa da büyük kazanımlarımız oldu. Ankara Barosu’ndaki kütüphanenin körler bölümünün kullanılamamasına karşı yapılan TİHEK başvurusu olumlu sonuçlandı. Bakımevlerindeki şiddet ve zorbalığın 2024 yılında da tavan yapması, büyük kapatılmanın ve sağlamcılığın insana zulümden başka bir şey getirmediğini defalarca kanıtladı.
Metrolarda alınmayan önlemler yüzünden arkadaşlarımız bu çağda defalarca raylara düştü. ÖTV’de yapılan değişiklik kazanılan hakkın geri alınması noktasında ibretlik oldu.
Oysa tüm hakları herkes için istiyorduk, engelliler için değil. Pozitif ayrımcılıklara büyük bir aşkla sarılıp tüm çalışma hattını onun üzerine inşa edenler için bir durup düşünme konusu.
Ankara’da 2024’ü de otobüslerdeki sesli anonsların çalışması için mücadele ederek geçirdik. İstanbul’da kapı numaralarının derneğimizin de katkılarıyla Braille olarak da eklenmesi önemli kazanımlarımızdan oldu. Turgut Uyar ile başladık, Edip Cansever ile bitirelim.
“O çocuklar büyüyecek
O çocuklar büyüyecek
O çocuklar...
Bilmezlikten gelme Ahmet Abi
Umudu dürt
Umutsuzluğu yatıştır”
Onurlu, mutlu, mücadele dolu yıllar…
(BS/EMK)