Medyada ağır sansür uygulamalarının ve buna karşılık, sansürle yüzleşmenin bazı örneklerinin yaşandığı bir yılı geride bırakıyoruz.
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) PKK örgütüyle yaşadığı çatışma ve operasyonların sorgulanmasına getirilen ulusal çaplı yayın yasakları, İnternet sitelerine yönelik erişim yasakları, Kürt Sorunu'na ağırlık veren gazetelere yönelik yayın durdurmalar, Başbakan Erdoğan'ın, "gazete kapatma"ya dönük hevesi, 2008 için zihinlerde acı birer anı, 2009 için de kaygı verici işaretler oldu.
Yargı, siyasete teslim olmamalı
Yargının hükümetin ve askerin yörüngesinden en azından kendisini kurtaramaması, basın ve ifade özgürlüğü adına bedel ödenerek yaratılan küçük çaplı kazanımları ne yazık ki anlamsızlaştırıyor.
İki yıl önce uğradığı suikast sonucu yaşamını yitiren meslektaşımız Hrant Dink'in katil zanlılarının, mahkemedeki seviyesizlik yarışı kayıtsızlıkla izlenebildi; Dink Ailesi ve Ermenilere yönelik ırkçı sataşmalar kulak ardı edilebildi.
Yeni yılda Alınak, Varış ve Coşkun hapiste
Dahası, Dink cinayetinin Trabzon Pelitli Beldesi'ndeki birkaç gencin işi olduğunu yutturmaya çalışanlar, bunda "çok basit ihmal" görenler, "ağır ihmal ve sorumluluğun" Emniyet ve Jandarma içerisinde her düzeyde olduğuna işaret eden Başbakanlık Teftiş Kurulu raporuna ne kadar itibar edecekler acaba?
Türkiye'de, halkı sivil itaatsizliğe çağıran eski DEP'li Mahmut Alınak, İbrahim Kaypakkaya'yı anan yazar Mehmet Ali Varış ve "Acının Dili Kadın" kitabını yazan Murat Coşkun yeni yıla cezaevinde girecekler.
Çalıştıkları kurumların hukuka aykırı şekilde MKLP Örgütü'yle ilişkilendirildiğini savunan ve 28 aydır demir parmaklıkların ardında tutulan Özgür Radyo kurucusu Füsun Erdoğan ve Atılım gazetesi temsilcileri İbrahim Çiçek ve Sedat Şenoğlu tahliye olma umutlarını 20 Şubat'a kadar ertelediler.
Acaba...
Acaba İnternet kullanıcıları, mahkemelerin "Atatürk aleyhinde videolar barındırdığı" iddiasıyla sekiz aydır yasakladığı küresel ölçekli bir video paylaşım sitesi olan youtube.com ve birçok diğer yasaklı site için esaslı bir bilgi edinme hakkı mücadelesi mi verecekler? Yoksa, Başbakan Erdoğan'ın youtube.com'a erişme formülüyle mi yetinecekler? Bunu 2009 yılı gösterecek.
Acaba Anayasa Mahkemesi, gazetelerin bir aya kadar kapalı tutulmasına yol açan ve önceki Cumhurbaşkanı Ahmet Necder Sezer'in "de facto ceza" öngördüğü ve bu anlamda "hukuka aykırı" olduğu gerekçesiyle bu mahkemeye taşıdığı Terörle Mücadele Yasası'nı (TMY) zahmet edip üç yıl sonra esastan görüşebilecek mi? Bunu da gelecek yıl gösterecek.
Acaba Başbakan, 2008 yılını Avrupa Birliği'nin basın ve ifade özgürlüğü standartlarını yükseltmek anlamında kayıp bir yıl olarak geçirdiğimizi fark edebilecek mi? Mizah dergilerine, gazetecilere ve medya temsilcilerine dava açarak, medya patronları üzerine baskı kurarak ve halkı boykot çağrısı yaptığı medyaya karşı "kin ve düşmanlığa tahrik" ederek herkese kötü örnek oluşturduğunu görebilecek mi?
Acaba yargımız, konu ne olursa olsun, düşüncenin özgürce ifade edilmesinin bir rejim için en büyük erdem ve koruma olduğunu, yargıçlık mesleğinin de nihayetinde yurttaşın özgürlük alanını korumaktan ibaret olduğunu kavrayabilecek mi, buna sahip çıkabilecek mi? Bugün yüzlerce olan hapis ve tazminat tehdidiyle yargılanan "düşünce suçlu"larını taciz edecek uygulamalardan vazgeçebilecek mi? 2009, başlangıç olabilecek mi, bakacağız.
2009 başka bir yıl olsun! Özgür düşünce mücadelesi verenlerin yeni yılı kutlu olsun! (EÖ)