Üç yılın sonunda, hapisteki insan sayısı 55 binlerden 100 binlere çıktı; yargısız infazlar artarak devam etti. Çocuklar büyüklerle aynı mahkemelerde yargılanıyorlar artık; işkence yapan memurlar tutuklanmıyor ama taş attığı gerekçesiyle çocuklar tutuklu yargılanıyor.
Düşüncesini açıklayanlara açılan soruşturma ve davalar, cezalandırmalar rekor sayıya ulaşıyor. Kitap toplatmaları, internet karartmaları yoğunlaşıyor.Hapishanelerde peşpeşe ölümler gerçekleşiyor; tecrit uygulaması sürüyor. İşkence artarak devam ediyor ve işkence ile insanlar öldürülüyor. İnsanlar, polisin şiddetini Mart ayında Newroz'da ve 1 Mayıs'ta yaşadı ve gördü. Barışçıl gösterilere karşı zor kullandı polis.
Orantısız ve ölçüsüz kuvvet kullanımı yaygın bir pratik haline geldi. Güneydoğudaki çatışmalarda hergün insanlar öldü.Veriler 90'lı yıllara işaret ediyor. Barış hala bir düş. Kürt sorunu konusunda çözümsüzlük politikası uygulanıyor. Milliyetçi ırkçı saldırganlık (linç pratiği) ülkenin çeşitli kentlerinde tırmanışa geçti. Farklı olan herkes düşman muamelesi görür hale geldi.
O ürkütücü slogan hortladı:”Ya sev ya terket!”
Ne olduğunu Türkiye'li insan hakları örgütleri raporlarıyla ortaya koymaktalar. AB'nin 2007 ve 2008 yılı İlerleme Raporları'na bakmak da yeterli. "İnsan hakları, hukukun üstünlüğü ve demokrasi, azınlık hakları alanlarında ilerleme yok. Hukuki reformlar yavaşladı" şeklinde değerlendirmeler yapılıyor. Kimi yerlerde,reformların durduğu, geriye gidişlerin olduğu da belirtiliyor.
2008'de Anayasa reformu çalışması rafa kaldırıldı. AB katılım müzakereleri için hazırlandığı belirtilen Ulusal Program Taslağı da bir göründü, bir kayboldu.Terörle Mücadele Kanunu, Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunları değişikliklerinin sonuçları en fazla da 2008 yılında görüldü.
Ekonomik ve sosyal haklar anlayışı ise yerini "sadaka kültürü"ne bıraktı. İş güvenliği alanındaki ihmaller cinayet boyutlarına vardı. Tuzla Tersanelerinde işçiler kar hırsına kurban edildiler. Veriler, 2008'de gelir dağılımı adaletsizliğinin ve yoksulluğun arttığını gösteriyor.
Türkiye yönelimleri itibariyle her alanda bir belirsizlik yaşıyor. Evrilme demokrasiye doğru mu? 2008 buna dair işaretler taşımıyordu.
Otoriterleşme geriye gidişlerle ve yerinde sayışlarla kendisini gösteriyor. Yasaklarla,güvenlik kuvvetlerinin işkenceleri, yargısız infazları karşısında izlenen cezasızlık politikalarıyla kendisini gösteriyor.
Hükümet sistemin otoriter özünü muhafaza için üç yıldır pozisyon almaktaydı.Kendisinden önceki hükümetler gibi...
2008'de bu muhafazakarlığını sürdürdü...
2009 için, haklar ve özgürlükler alanında hükümetten beklentiler zayıf ama topluma güvenmek lazım.
Kendimize.
Daha örgütlü olarak, daha güçlü itiraz, şikayet ve taleplerle insan haklarını ve özgürlüklerini savunmalıyız.
Başarabiliriz.(HÖ/EÜ)