Utku Balaban

Referandum sonucu ne olursa olsun, evet verenlerin neden "evet" verdiğini açıklamak durumundayız.

AKP’nin eğitime ilişkin uygulamalarının Türkiye’ye çok şey kaybettirdiğini ve bu kaybın harcanan paradan ziyade AKP’nin eğitime bakış açısı ile alakalı olduğunu iddia edebiliriz.

Bir zamanlar köylünün milletin efendisi olduğu söylenirdi. Aradan geçen yıllar bu beklentinin boş bir hayal olduğunu ortaya koydu.

Çarpıcı olmayan, hadise niteliği taşımayan olayların temsili değeri yok ve bu olayları deneyim olarak kabul etmiyoruz. En son ne zaman öğle vakti huzurla kestirdiniz, hatırlıyor musunuz?

“Araçlara zarar verdiler… Arabaları tahrip ettiler…” Araba… Araç… Otomobil… Beş vites… Otomatik… Klima… Az yakar… 4 çeker… Prestij vesilesi… Okurdan özür diliyor ve soğukkanlılığımı bir tarafa bırakıyorum: Midem bulanıyor…

20 senedir bu kenti yöneten siyasi çizgi, İstanbul’a diğer hiçbir kentin yaşamadığı bir hezimetler zincirini yaşatırken işin içinden “nasip değilmiş” diyerek çıkabiliyor. Eleştirenleri hainlikle suçluyor.

Beyaz yakalıların ‘yaşam tarzına müdahalelere’ ilişkin gösterdiği direnişi şımarık ve tüketimci bir küçük burjuva tepkisi olarak okumak yanlış olabilir ve daha da kötüsü siyasal iktidarın değirmenine su taşıma sonucunu doğurur.

Türkiye’de devam eden sürece ilişkin an itibariyle en çarpıcı gelişme göstericilerin tek bir semt yerine farklı semtlerde Halk Meclisleri/Forumlar kurmaya başlamış olmaları.