Erkek için iktidar, eğlence getirirken, kadın için daha fazla sorumluluk anlamına geliyor. Ben bu farkı kırmak için erkeklerin yönetimi ele alış şekillerini uzun süre inceledim ve kendi işimi yaparken şu mottoyu temel aldım: Çok çalış, çok eğlen! Ne eğlencemden ödün veririm ne yapacağım işi kendimi çok yorarak yaparım
Işıl Cinmen
Işıl Cinmen ile yollarımız kesişmese de hayatta benzer adımlar attık. Aynı okuldan mezunuz, ayrıca kendisi benden önceki bianet ifade özgürlüğü haberleri editörü.
Şimdiyse Posta'nın haftasonu eklerinin yayın yönetmeni.
Işıl ile bu kadar erken tırmandığı yöneticilik basamaklarını konuştuk.
Gazeteci. Saint Benoit'da okudu, İstanbul Bilgi Üniversitesi Medya İletişim Bölümü’nden mezun oldu. New York Üniversitesi Televizyon Yapımcılığı eğitimi aldı. Tempo dergisinde, bianet'te çalıştı. Adını "Bilgi Üniversitesi'nde porno tez filmi' röportajıyla tanındı. bianet'te yaptığı "İki tarafıyla Kürt sorunu / Aileleri, Şehit Ahmet ve Gerilla Ebru'yu Anlatıyor" haberiyle Musa Anter ödülü aldı. bianet'in ardından Habertürk’e girdi, Yan Yayınlar Müdürü oldu. Daha sonra Posta’ya geçti. Posta’da önce Cumartesi sonra da Pazar ekinin yayın yönetmeni oldu. Cinmen, aynı zamanda "Bir Isırık New York" kitabının da yazarı. |
"Hep kadın yöneticilerle çalıştım"
Fotoğraf: Bahadırhan Erkoç
Mesleğe nasıl başladın?
Amerika’dan döndükten sonra Tempo’da stajyer olarak başladım. Sonra Tempo’dan bianet’e, bianet’ten Habertürk’e oradan da sonuç itibariyle Posta’ya geçtim. İlk yöneticilik deneyimim ise Habertürk’teyken oldu. İnternette yan yayınlar müdürü oldum.
Kimlerle çalıştın? Yöneticilerin kimlerdi?
Belki şaşıracaksın ama şu ana kadarki müdürlerimin hepsi kadındı. Tempo’dayken kısa bir dönem Çınar (Oskay) ile çalıştım ama çok kısa bir dönemdi sonra yayın yönetmenliğine Ayşegül (Savur) geldi. Sonra bianet’e geçtim Nadire Hanım (Mater) ile. Ondan sonra Habertürk ve Gülin Çelikler dönemim başladı.
Yani bugüne kadar benim patronlarım hep kadın oldu. Şu an ise ilk defa erkek müdür ile çalışıyorum: Rıfat Ababay ile.
"Kadın yöneticiler daha eşit ilişki kuruyor, erkeklerse hiyerarşik"
Bir karşılaştırma yaparsan nasıl bir fark var bir kadın yönetici ile erkek yönetici arasında? Belirgin bir fark var mı?
Var.
Ben ‘yöneticilik’ kavramını iktidar meselesi üzerinden değerlendiriyorum. Kadınların iktidarı ele alış ve algılayışıyla erkeklerinki çok farklı. Kadınlar yöneticiliği, ve onunla birlikte gelen güç ve iktidarı daha fazla sorumluluk, daha fazla çalışmak ve hayattan kopup kendini işe adamak olarak algılıyor. Yani bütün hayat iş oluyor ve o iktidarın yan getirilerini kullanmıyorlar.
Ama kadın yönetici ile çalışmak daha eşit ve sıkı bir çalışmayı gerektirirken, erkek yönetici ile daha hiyerarşik bir çalışma disiplinini gerektiriyor. Kadın yöneticilerle olan eşitlikçi ilişkiyi asla erkeklerle hissetmedim.
Kadın yöneticiler en az yanında çalışanlar kadar sıkı çalıştığı için mi hiyerarşisi azalıyor?
Senin üstünde "Ben buradayım" diye bir tahakküm kurmuyor kadın, çünkü öyle bir derdi yok.
Erkekler ayrıca bildiklerini öğretme konusunda daha net ve katılar ama iyi bir öğretmene denk gelirseniz bu aynı zamanda büyük şansa dönüşüyor.
"'Neden ben olmayayım?' dedim"
Nasıl yönetici oldun? Mesela sen benim selefimsin, ama benim aklımda yönetici olmak diye bir fikir yok. Nasıl karar verdin? Sen mi istedin? Sana mı teklif edildi?
Benim ilk yöneticilik deneyimim Habertürk’teyken oldu. Habertürk’teyken Gülin Hanım bana bunu teklif etti. Ben de "Deneyeyim" dedim. Ama oradayken yöneticiliği hiç sevmedim, çünkü diğer kadınlar gibi gördüm o işi. Kendimi yıprattım.
Yaşamak istediğim hayat böyle değildi: Sürekli çalış çalış çalış... Ben sosyal hayatı kalabalık, rahatına çok düşkün bir insanım. Bu nedenle kendimden feragat ettiğimi anladığımda "Hayır ben eski işimi, muhabirliği istiyorum" dedim.
Posta’ya geldiğimdeyse, daha büyümüştüm ve işimi zevkle yaparken daha fazla para kazanmak gibi de bir derdim vardı. Gazetecilikten asla vazgeçmeyeceğim netti. Rahat yaşamak için gerekli para nasıl kazanılır diye düşünmeye başladım.
Buldun mu?
Buldum. Bu meslekte para kazanmanın iki yolu var. Birincisi ünlü bir gazeteci olup isim olmak. Ki onun da bir sürü zorluğu ve kısıtlayıcı tarafı var, insanlar senin suratını tanıdığı anda sosyal alanın, özgürlüğün kısıtlanmış oluyor. İkincisi de yönetici olmak. Başka hiçbir formülü yok.
Aklına ilk böyle mi girdi yöneticilik?
Posta’ya girdiğimde haftasonu eklerinin başındaki iki kişi vardı. Cumartesi ekinin başındaki yönetici emekli oldu. O emekli olunca "Neden ben olmayayım" dedim.
Yani kendin talip oldun.
Evet. Rıfat beye "Yeni yayın yönetmeniniz kim olacaksa onun yardımcısı olmayı talep ediyorum. İşi öğrenmeyi istiyorum" dedim. O ise ertesi gün "Yayın yönetmeni sen ol. Merak etme sana yardım edeceğim ama yapabileceğini düşünüyorum" dedi. Gerçekten çok cesaret verdi.
Senden önceki haftasonu eklerinin yayın yönetmenleri kadın mıydı erkek mi?
Cumartesi ekininki de Pazar ekininki de kadındı.
Neden ikisi de kadındı, belli bir sebebi var mı?
Posta Gazetesi’ndeki yapı çok oturaklı ve kadınlar çoğunlukta. Ben de kadınları işe alıyorum, kadınlarla çalışmayı daha verimli buluyorum.
Sonra Pazar ekinin de sorumluluğunu aldın...
Evet. Bana aylarca çok yardım ettiler, hala da ediyorlar. Ekibi kurduğumda o sırada Pazar ekinin yöneticisi de ayrıldı. Ben de "Bunu da ben yapmak istiyorum" dedim. Daha önce hep iki yönetici olmuş, yapamayacağımı söylediler, "Ağır gelir" dediler. Ben de “Yaparım” diye tutturdum. Sonra da yaptım.
"Kadınların detaycılığına, sorumluluk duygularına çok güveniyorum"
Şu anda eklerde çalışanların hepsi kadın mu?
Erkekler var tabi ama ben ekibimi kurarken çok dikkat ettim. Ben kadınların detaycılığına ve çalışkanlığına, sorumluluk duygularına ve bakış açılarına daha çok güveniyorum.
Kadınlarla olan diyaloğumu daha sağlıklı buluyorum. Her gün gazete için konuştuğum sekiz kişi var, bunların hepsi kadın ve WhatsApp grubumuzun ismi "Girl Power". O sinerjiyi ancak bu şekilde tutturabiliyorum.
Peki üst yöneticilerin kadın ve erkek mi? Onların dağılımı nasıl?
Üst yöneticim sadece Rıfat Ababay. İnternetin başında Mehmet Coşkundeniz var. Rıfat beyin bir altında haber koordinatörümüz Elif Yılmaz var, çok büyük bir sorumluluğu var. Posta gazetesi dominant olarak kadın merkezli gazete. Ama en tepe erkek. Zaten bütün gazetelerin en tepesinde erkekler var.
Sana röportaj için ilk telefon ilk açtığımda "Ben kadın olarak ayrımcılığa uğradığımızı düşünmüyorum" demiştin. Bu nedenle sormak istiyorum. Cam tavana inanıyor musun? Kadınların yönetici olmasını engelleyen böyle bir tavan var mı?
Erkek egemen bir sistemde yaşadığımız için kadınların sistematik olarak yaşadığı ayrımcılığı bir kenara koyarak şunu söylemek istiyorum: Kadınlar yönetici olmayı talep etmiyor.
Neden?
Çünkü sistem bizi, kadınları, farklı tarafa yönlendiriyor. Oradan çıkmak, o camı kırmak için fazladan mücadele gerekiyor. ‘Talep’ ve yan zorunlulukları da burada devreye giriyor. Talep etmezseniz kimse, hiçbir şeyi size altın tepside sunmaz. Ne erkeğe, ne kadına… Ama erkekler zaten o rekabetin içinde büyüyor, ve nihai başarı olarak da yönetici koltuğunu ya da çeşitli kılıflarıyla ‘iktidar’ı görüyor.
İktidar sahibi bir erkeği düşünelim: Güç ve parayla elde edebileceği statü ve sosyal ilişki sayesinde tüm hayatı ve hatta kadınlarla ilişkisi kolaylaşıyor, değil mi? Erkeklerle kurduğu ilişkilerin dinamiği de değişiyor. Kendine güveni artıyor.
Erkek için iktidar, eğlence getirirken, kadın için daha fazla sorumluluk anlamına geliyor. Ben bu farkı kırmak için erkeklerin yönetimi ele alış şekillerini uzun süre inceledim ve kendi işimi yaparken şu mottoyu temel aldım: Çok çalış, çok eğlen!
Ne eğlencemden ödün veririm ne yapacağım işi kendimi çok yorarak yaparım.
Yani kendini işe adamıyorsun, işi profesyonel olarak yapıyorsun...
Evet. Ama aynı zamanda işimi eğlenerek yapıyorum ve birikimime güveniyorum. İyi bir ekibin varsa, onu bir arada tutabiliyorsan hayatın kolaylaşıyor zaten. Kızlar gücüne inanıyorum. Onları da sosyal hayatıma ve çevreme dahil ediyorum, bu ilişki bir bütün çünkü.
"Carrie Gracie'nin yaptığını burada bir kadın yapsa kara listeye alınır"
Işıl Cinmen ve Posta'da yaşayan Pruf Camsil
BBC Çin editörü Carrie Gracie erkek mevkidaşlarıyla aynı ücreti almadığı için görevinden istifa etmişti. Bunu nasıl yorumluyorsun? Böyle bir ücret farkı var mı?
Ve BBC bunun haberini yaptı. Çok müthiş bir örnek. Şimdi burada bir kadın bu sebepten dolayı istifa etse direk atılır ve kara listeye aınır.
Ben maaş konusunda şeffaf olmak istiyorum. Herkesin herkesin maaşını bilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ama bu olamıyor.
"Ücret farkları cam tavan"
Muhabir seviyesinde kadın ve erkekler farklı alıyorlar mı? Ya da köşe yazarlarında erkekler kadınlardan yüksek ücret alıyor mudur?
Kesin alıyorlardır.
Bir erkek yüzde 20 konsantrasyonla X miktarda para alıyorsa, bir kadının o X miktardaki parayı kazanabilmesi için yüzde 80 konsantrasyonla çalışmasi gerekir. Yöneticilerin kadının o parayı iliklerine kadar hak ettiğini görmesi gerekiyor! İşte bu cam tavan.
Bu nasıl kırılır?
Bu ancak kadınların en üst mevkiye erkekleşmeden çıkmalarıyla mümkün. Yani maskülen kodlarla değil, feminen doğanın gerektirdikleriyle...
Ben kendi ekibimle arkadaşım. Eğlenmeye de çıkıyorum, birlikte aynı evde de kalıyorum. Bunlar doğru karşılanmıyor işyerinde. Fakat bence bu ‘yönetim farkı’ nesil ile alakalı. Biz farklı bir kuşağız ve eski doğrular artık işlemiyor.
"Çalışacağım kişinin yaratıcılığı önemli, doğurup doğurmayacağı değil"
Peki işe alım süreci nasıl gelişiyor? Kadınlarla nasıl bir ilişki kuruyorsun? Örneğinhep en büyük mevzulardan bir tanesidir: İşe alımda işte çocuk doğurmayı planlıyor musun evlenmeyi planlıyor musun diye sorarlar. Sen de soruyor musun?
Elbette hayır. Bir kişi işe başladığında bir deneme sürecinden geçiyor. Çünkü bir yere girince önce oranın ruhunu anlamak sonra kendine bir boşluk açması gerek, değil mi?
Ondan sonra ne kadar çaba gösteriyorsun, kendini geliştirmeye ne kadar heveslisin, bu işi cidden yapmak istiyor musun, işi yaparken ne kadar eğleniyorsun diye bakarım ben.
Mesela sıkılarak işe gelen bir insanın benim yanımda yeri yok çünkü sonra beni sıkacak.
Sıkılarak çalışmaması, işe severek gelmesi, deadline’larını tutturması ve yaratıcı olması benim için önemli. Evlenecek misin, çocuk yapacak mısın gibi sorular değil.
Yönetici olduktan sonra seni en çok dönüştüren, değiştiren, zorlayan şey ne oldu?
Daha stresliyim. Her Cumartesi, yani gazete çıktığında mutlaka bir olayla uyanıyorum ve onun stresi cidden omuzlarımı kilitliyor. O stresle baş etmenin yollarını hala arıyorum. Şunu öğrendim: Hiçbir şey dünyanın sonu değil. Gazete günlük bir şey, öbür gün bitiyor. Dolayısıyla etkilenmemeye çalışıyorum.
Son olarak şunu merak ediyorum: Beş yıl sonra burası seni tatmin edecek mi? Ne yapmak istiyorsun?
Türkiye’den gitmek istemediğimi ve başka bir mesleğe geçmeyeceğimi biliyorum. İşimi çok seviyorum dolayısıyla bu işe severek devam edeceğim formülün önüme çıkmasını bekleyeceğim. (EA)
10 OCAK'TA CAM TAVANI KIRANLAR KONUŞUYOR
kanal28 Haber Müdürü Serap Cantürk: "Medya Yöneticiliği Beni Daha Yırtıcı Yaptı"
Gönül Soyoğul: "Yöneticilik Kadınlar İçin Sorumluluk Erkek İçin Güç"
Füsun Özbilgen: "Cam Tavanı Nasıl Kırdım da Yazı İşleri Müdürü Oldum?"
Nurgün Balcıoğlu: "Ben Türkiye'nin Değil, Dünyanın En Bağımsız Genel Yayın Yönetmeniyim"