Avrupa Birliği Hazırlık Süreci Uzmanı Cengiz Aktar'a göre, özel statü, imtiyazlı ortaklık ve tam üyeliğin dışında kalan her türlü ikinci sınıf ilişki,Türkiye'nin AB ilişkilerinde geldiği noktada, artık gerçekleşmesi imkansız seçenekler.
Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) öğretim üyesi, siyaset bilimci Ergun Aydınoğlu ise, Avrupalıların kafasında yıllardır "imtiyazlı ortaklık"ın olduğunu, bu projenin, herkesi olağanüstü derecede memnun edebileceğini, ancak iyice kabul edilebilir bir formülasyona ihtiyaç olduğunu söylüyor.
Radikal Gazetesi yazarlarından eski Büyükelçi Gündüz Aktan, dünkü yazısında Fransa Cumhurbaşkanı Chirac'a yakınlığıyla bilinen bir düşünce kuruluşunun başkanını kaynak göstererek, Türkiye'ye önerilen imtiyazlı ortaklık formülünden söz etmişti.
Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök de konuyu " İmtiyazlı ortaklık formülü bu mu " başlığıyla gazetesinin birinci sayfasına ve köşesine taşıdı.
Özkök, "Galiba 'Pandora'nın kutusu' açılıyor. Bazı Avrupalıların Türkiye'ye önerdiği 'imtiyazlı ortaklık' kavramı hakkında ilk somut işaretler geliyor" diye yazdı.
Aktar: Fransız bulanık suda balık avlıyor
Cengiz Aktar, bianet'e, bu zamanda böyle bir girişimin bir izahının olmadığını söyledi.
"Fransız bulanık suda balık avlıyor. Fransızların hesabı şu; 'Türklere bir lokma yem atalım, o yeme gelirlerse, Fransız kamuoyuna Türkiye tam üyelikten vazgeçti artık gönül ferahlığıyla anayasaya evet oyu atabilirsiniz' diyebilecekler."
Aktar, Türkiye'deki muhatapların da, bilerek ya da bilmeyerek bu tuzağa düştüğüne dikkat çekti:
"Durumdan vazife çıkarıyorlar. İmtiyazlı ortaklık sayesinde başımızı ağrıtan ve ağrıtacak olan Ermeni, Kürt, Rum meseleleri, çevre korunması, sosyal haklar gibi iktidar sahiplerinin sevemedikleri pek çok konudan da kurtulmuş olunacağını zannediyorlar."
"İlişkilerin geldiği bu noktadan sonra, tam üyelikten başka hiçbir ilişki gerçekçi değildir" diyen Aktar şöyle devam etti:
"Bir örnek vermek gerekirse, 1995'te gümrük birliğini kabul ederken, karar Türkiye mekanizmasında söz sahibi olmadığı bir ilişkinin vecibelerini kabul etmiştir. Bunu enayi olduğu için değil, tam üyelik perspektifini ufkuna koyduğu için yapmıştır.
Bu anlamda her türlü imtiyazlı ortaklık tartışması, Gümrük Birliği'nin kapsamının baştan aşağı değiştirilmesi anlamına gelir. Buna Türkiye'de aklı olan kimsenin yanaşacağı kanaatinde değilim.
Fransız düşünce kuruluşu yetkilisinin dile getirdiği sözüm ona avantajların hiç birini, AB teknikleri ve teamülleri çerçevesinde ciddiye almak mümkün değildir.
Yetkilinin Türkiye'deki muhataplarına yem olarak sunduğu 'Ankara Kriterleri', diğer bir deyişle, imtiyazlı ortaklık sayesinde baş ve mide ağrıtan siyasi ve içtimai sorunlardan kurtulma olasılığı ise, düpedüz ham hayaldir."
Aydınoğlu:"Zenginler kulübüne yoksul üye ancak böyle 'alınır'"
Yardımcı Doçent Dr. Ergun Aydınoğlu, imtiyazlı ortaklık formülünü "Türkiye AB ilişkileri açısından gerçek terimlerle konuşan, nadir bir açıklama" olarak değerlendirdi.
Aydınoğlu, AB'nin, Türkiye'de ideolojik ve duygusal bir konu olduğunu belirterek, insanlarda, bu açıklamalardan çok resmi açıklamalara inanma eğiliminin daha fazla olduğunu söyledi.
Aydınoğlu, Türkiye gibi bir ülkeyle, AB gibi ulus ötesi güç olmaya çalışan ülkeler arasındaki ilişki açısından bakıldığında, "AB gibi bir zenginler kulübüne bir yoksul üye ancak böyle 'alınır'" dedi.
İmtiyazlı ortaklık durumunda, hem ortaya çıkan entegrasyon sorununun olmayacağını hem de AB'nin Türkiye'yle bu güne kadar olan ilişkilerini benzer düzeyde devam ettirebileceğini söyleyen Aydınoğlu şöyle devam etti:
* Bu açıklamalar, 17 Aralık zirvesindeki kararların yorumlanması. O kararlara baktığımızda, bu sözü edilen özellikleri imtiyazlı ortaklığa uygulamak da son derece kolay.
* Bu süreçte, AB'nin uyum sürecinde dayattığı sosyal ve ekonomik standartlardan Türkiye muaf tutulacak. Tabi bir süre sonra bunlara siyasi standartlar da eklenebilir.
* Kıbrıs ve Ege sorunlarının AB gündeminden çıkarılması da, Türkiye için bonus gibi bir şey.
* Kürt ve Ermeni sorunu,daha çok güncel ve duygusal olarak kullanılan silahlar, Bir tür tarafların tribünlere oynağı konular, bunların önemli olacağı sanmıyorum.
* Bir noktayı unutmamak lazım; bu devam ederken tam üyelik müzakereleri devam edecek. Çözümün içinde, AB üyeliği yanılsamasının devamını sağlama şartları da mevcut.
* Aslında herkesi olağanüstü memnun edecek bir proje. Sadece zaman içinde bunun iyice kabul edilebilir bir formülasyonu gerekli.
* Yıllardır Avrupalıların kafasında olan bu. Türkiye son yıllarda biraz daha fazla ciddiye alınca, onlar da projeyi bu şekilde sunmakta zorlandılar. Fransa'yla İngiltere arasındaki çatışma da bunda etken oldu.
* Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri AB'ye dahil oldu. Onların AB'ye alınmasının temelinde, Berlin duvarını beklenmedik çöküşüyle, bu bölgenin bizzat AB üyesi ülkeler arasında paylaşılmasını önleme çabası var. Türkiye için böyle bir şey söz konusu değil. Türkiye ABD ve AB ülkelerinin köklü bir müttefiki. Onun için böyle köklü bir müttefikle imtiyazlı ortaklık en uygun proje. (KÖ/TK)