İki çocuğun maruz kaldığı cinsel istismar ve şiddet olayı ile ilgili Elmalı davasında sanıkların adli kontrolle serbest bırakıldığının ortaya çıkmasının ardından gelen tepkilere bakınca sanki Türkiye'de uzun yıllar sonra çocuklara yönelik bir cinsel istismar olayı yaşandığı ya da yargının çocukların mağduru olduğu davalarda ilk kez böylesi bir karar verdiği hissine kapılmamak elde değil.
Başta iktidar temsilcileri olmak üzere herkes tepkisini göstermek için sıraya girmiş durumda.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, AKP Sözcüsü Ömer Çelik peş peşe yaptıkları açıklamalarda süreci yakından takip ettiklerini ve faillerin en ağır cezayı alması için ne gerekiyorsa yapılacağını müjdelediler.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, "Bu suç, hem bu dünyada kanun önünde hem de ahirette Cenab-ı Hakk'ın huzurunda cezasız kalmayacaktır" diye buyurdu.
Muhalefet tepkisini en yüksek perdeden dile getirirken medyada ve sosyal medyada "mahkeme" çoktan kurulmuş durumda.
Dışarıdan bakınca Türkiye'nin özlediği toplumsal uzlaşıyı çocukları korumak üzerinden sağladığı gibi bir tablo var karşımızda.
TIKLAYIN - Elmalı'daki istismar davası: İstismarcılar aramızda
İstismar kamuya mal edilerek yeniden üretildi
Ama yaşanılanlara çocuk hakları ve çocukların yüksek yararı açısından bakıldığında süreç, davanın kamuya mal edilerek istismarın yeniden yeniden üretildiğini gözler önüne seriyor.
Dava için alınmış bir gizlilik kararı yok. Çocuk hakları savunucuları yıllardır, çocuklara yönelik cinsel istismar ve şiddet olayıyla ilgili davaların "çocuğun yüksek yararı gözetilerek kamuya açık yapılmamasını" talep ediyor.
Çocukların çizimlerinin paylaşılması
Dava dosyasında yer alan çocukların yaşadıklarına ilişkin çizimleri ve yazdıkları metinler sızdırılarak medyada ve sosyal medyada çarşaf çarşaf paylaşıldı. Bu paylaşımların çocukların hayatları boyunca karşılarına çıkacağı ve yaşadıkları travmayı yeniden hatırlatacağı gerçeği yok sayıldı.
Çocuk hakları savunucusu Avukat Seda Akço bu konuda Twitter hesabından yaptığı açıklamada şöyle soruyor:
"Çocuk istismarının delilsiz bile olsa yüksek ceza ile önleneceğine inandıkları için belgeleri paylaşanlara, çocukların seslerini yayınlayanlara sormak isterim: Bunların da istismar olduğu dikkate alınırsa talep ettiğiniz hukukun size de uygulanmasını kabul ediyor musunuz?"
Akço, bu paylaşımların kaldırılmasını, yapanların eleştirilere yanıt vermesini ve tekrarını önlemek için bir büyük hareket başlatılması gerektiğini belirterek, "Talep çok net; Dava dosyasından bu delillerin çıkmasına sebep olanlar tespit edilmelidir ve bu hem ceza hukuku hem de mesleki kurallar gereği cezalandırılması gereken bir eylemdir. Barolar, sivil toplum kuruluşları ve gazeteciler, susarak bu olayı geçiştirmemelidir" diyor.
TIKLAYIN- "Çocukların hayatlarına devam edeceklerini unutmayın"
Medya çocuğu yine yok saydı
Öte yandan çoğu medya organı çocukların kimliklerini belli edecek haberler yaptı. Yaşadıkları yer, annenin ve üvey babanın isimleri doğrudan verilerek çocukların kimliği deşifre edildi. Ayrıca haberlerde annenin gazinoda çalıştığına ilişkin bilgilere yer verilerek "masumiyet karinesi" ihlal edildi, anne damgalandı ve linçe maruz kaldı.
Medya çocuğun yüksek yararını hiçe sayarak yukarıdaki ihlalleri tekrarladıkları haberlerde, cinsiyetçi, pornografik, şiddeti haklı gösteren ve kışkırtan bir dil kullandı.
Özetle medyanın çocuklarla ilgili hak ihlallerini ancak toplumsal bir "duyarlılık" oluştuktan sonra ele aldığı ve haberlerin büyük bir çoğunluğunun çocuk odaklı olmadığı bir kez daha görüldü. Etik kodlar yok sayılarak yapılan haberler, ilgili otoriterleri ve toplumsal farkındalığı yapıcı biçimde harekete geçirmekten de çok uzak.
Medyadaki çocuklarla ilgili haberlerden ve yerleşik ezberlerden rahatsız olan gazeteciler için bianet'in "Çocuk Odaklı Habercilik" kitabı bir kılavuz niteliğinde. Çocuk odaklı haberciliğin nasıl yapılması gerektiğini tartışmaya açan kitapta, ne yapmalı, ne yapmamalı sorularının yanıtlarını bulabilirsiniz.
TIKLAYIN - Tarkan: Bu kaçıncı takipsiz kalan dava
Önemsiyormuş gibi yapmaktan vazgeçin
Başladığımız yere dönersek, çocukları önemsiyormuş gibi yapmaktan, acımaktan, üzülmekten vazgeçin. Suçun zanlısı anne ve üvey babayı "yargısız infazla" mahkum etmek suçun kaynağının üzerini örtüyor.
Aileyi korumak adı altında Türkiye'nin en önemli kazanımlarından biri olan İstanbul Sözleşmesi'nden gözünü kırpmadan vazgeçenlerin çocuklara yönelik şiddetin ve istismarın çoğunlukla aile içinden geldiğini hatırlarından çıkarmamaları gerekiyor.
Birkaç kötü anne ve birkaç kötü babayı yok etmek, benzer her olayda idam cezası talep etmek, çocukların hayatlarında hiçbir şeyi değiştirmiyor.
Neden mi belirli aralıklarla aynı şeyleri konuşuyoruz? Çünkü Türkiye'nin bir çocuk politikası yok ve hiç olmadı.
Sorunun çözümü için çocuk haklarını, çocuğun yüksek yararını ve katılımını önceleyen politikalara ihtiyaç var. Çocukların istismarını yeniden üreten paylaşımlar yapmak yerine oy verdiğiniz partilerin programlarında çocuklara ne kadar yer verdiğine bakmak iyi bir başlangıç olabilir.(KÖ)
*bianet'in hazırladığı "Çocuk Odaklı Habercilik" ve "Çocuk Odaklı Habercilik El Kitabı"na BİA Kitaplığı'ndan ulaşabilirsiniz.