Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği'nin İstanbul Feriköy'de başlattığı ekolojik halk pazarı.
Bendeniz gazetelerin Pazar eklerinden değil, komşuluk ilişkilerinden konuya dahil oldum. Zira Şişli Belediyesi'nin halk pazarı için tahsis ettiği yer evime yaklaşık üç dakika yürüme mesafesinde ve mahallemizin bakkalı da dahil olmak üzere komşularımızdan pek çok kişi birkaç haftadır bunu konuşuyor.
"Ekolojik" çiftçiler bir araya gelince
Ben pazarın ilk haftasını yakalayamadım, ancak Cumartesi günü ikinci tura dahil oldum ve bir pazardan beklenemeyecek ölçüde keyifli vakit geçirdim.
Öncelikle olumsuzluklardan başlayalım, daha doğrusu gördüğüm tek olumsuzluktan. Buğday Derneği belli ki olağanüstü bir çabayla Türkiye'nin dört bir yanından kurallara uygun ekolojik üretim yapan çiftçileri ve firmaları bulmuş, bir araya getirmiş, ancak benim görebildiğim kadarıyla henüz Pazar denince aklımıza geldiği kadar çok çeşit yok.
Yine de bu pazar yerinin çok keyifli bir yer olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
İlk anda salatalık ve kayısı
Pazar alanına girdiğiniz anda dikkatinizi şahane bir sessizlik çekiyor. Pazarlardan alışık olduğumuz bağırış, çağırış yok burada.
Yaklaşık 60 tezgahta Türkiye'nin dört bir yanından gelmiş ekolojik şartlara uygun olarak üretilmiş sebzeler, meyveler, zeytinler, hatta pişmiş enginarlar ve dahi bakliyat satılıyor.
Benim favorim çocukluğumdan beri görmediğim büyüklükte çekirdekleriyle salatalıklar ve muazzam tattaki kayısılar oldu.
Kayısıları Malatya'dan getiren beye "peki nerede kuru kayısılar" deyince, "düşünemedik baştan, ama iki haftadır çok soran oldu, artık mutlaka getireceğiz" dedi. Yani müşteri talepleri had safhada karşılanıyor.
Her yerden bir/birkaç şey
Şimdi görebildiklerimi sayayım; kuzey Ege'nin farklı kasabalarından zeytinler ve zeytinyağları, çok bilinen bazı firmaların kanaatimce aslen ihracat için üretilen ya da belki iç piyasada yeterince ilgi görmeyen grisiniden, bakliyata pek çok kutulu ürünü...
Ve beni en çok cezbedenler; gerçekten salkımdan domatesler, gerçekten hormonsuz salatalıklar, taze fasulye, brokoli, biberler, taze sarımsaklar, marullar ve çok çeşit ot; dalından yeni kopmuş kekikler, reyhanlar, maydanozlar, dereotları.
Ayrıca meyve kontenjanından kavun, şeftali, portakal, reçel ve pasta yapmasını bilenlere vişne, bu sene hormon şampiyonu olan kirazın hormonsuzu, gerçekten tatlısı...
Geldikleri yerler de muazzam mozaik; Ekolojik Halk Pazarı'nda Mudurnu'dan Karaburun'a, Milas'tan Samandağı'na, Gökçeada'dan Eğirdir'e, Kocaeli'den Adana'ya kadar Türkiye'nin farklı bölgelerinden gelen ürünler satışa sunuluyor.
Haftada bir d eolsa
Çok kocaman bir alandan, uçsuz bucaksız tezgâhlardan söz etmiyoruz elbette. Ama sonuçta, en azından mutfak alışverişinizin büyük bir bölümünü karşılayabilecek ölçüde bir pazar bu.
Yararlarından emin olduğunuz, daha fazla üretilseler gerçek bir tarım ülkesi olan Türkiye'nin Avrupa Birliği sürecinde pek çok zorlu tarım maddesini kolaylıkla geçebileceğini bildiğiniz ürünlere toplu olarak haftada bir şimdilik sadece İstanbul'da da olsa ulaşabiliyor olmak şahane.
Pahalı da değil
Buğday derneği için pazarın kurulmasının halk sağlığından kırsal kalkınmaya kadar pek çok amaca da hizmet ediyor. Pazarla birlikte ekolojik dükkanlarda neredeyse fahiş denilebilecek fiyatlarla satın alabildiğiniz ürünlere neredeyse markete eş bir fiyatla ulaşabiliyorsunuz.
En basitinden bir kilo domatese 1,5 lira verdim, pazardan çıkar çıkmaz hemen yandaki markete uğradığımda hormon yemekten neye uğradığını şaşırmış domateslerin 1.25 lira olduğunu gördüm. Yani ekolojik diye pahalı yemekten kurtuluyoruz artık.
Pazarı kuran Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği en azından 40 hafta boyunca Feriköy'de olmayı garanti ediyor.
Ama sanırım işin sürekliliği biraz da İstanbul'da yaşayanlara bağlı. Eğer 40 hafta boyunca her cumartesi taa Malatya'dan kalkıp gelen kayısı üreticisine daha fazla gelmesine değecek ölçüde satış yaptırmayı başarabilirsek şimdilik İstanbul'da, devamında memleketin başka köşelerinde gerçekten kayısı gibi kokan kayısılar yemeyi başarabiliriz belki de. (ÇM/CC/EÖ)