Diyarbakır'daki Bağlar Belediyesi'nin "Kadın intiharları ve namus/töre cinayetleri araştırması"nda yüz yüze görüşmeler ve takip edilen dosyalar, kadına yönelik şiddette ve kadın katlinde cezasızlığın önlenemediğini, yargıya başvuran kadınlarınsa korunamadığını gösteriyor.
Aralık 2006-Kasım 2007 dönemini kapsayan rapora göre, kadınların öldüğü veya öldürüldüğü 25 vakadan dokuzunun dava dosyası ilk hazırlık soruşturmasından sonra intihar olarak kapandı.
"Yedi cinayet davasında sadece dört olayda birer kişi tutuklu olarak yargılandı. Biri eş katili olarak ömür boyu hapis istemiyle yargılanıyordu, ikisi resmi nikahlı olmadığı için eş değil ancak sadece cinayetle yargılanıyordu. Biri de ablasını öldürmekten yaşı küçük olduğundan 12 yıl hapis cezasıyla cezalandırdı. Kaza olarak kabul edilen bir olayda tutuklanan olmadı. Cinayete teşebbüs olarak dava konusu olan olayda dosya açık, ancak tutuklanan olmadı."
Raporun yargıyla ilgili bazı saptamaları şöyle.
Soruşturmalar derinleştirilmedi: Töre ve namus yasalardan çıkarılmadı, savcı ve hakimler katledilen kadınların dava dosyalarında soruşmaları derinleştirmedi.
Öldürülen kadının davasına müdahil olunamıyor: Türkiye Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'ni (CEDAW) imzalamasına rağmen hâlâ iç hukuka bağlı kalarak, katledilen kadının müdahil avukatını ancak aile vekalet verince kabul eden yasayı uygulamaya devam ediyor. Bu soruşturmanın derinleşmesini engelliyor.
Zamana yayılıyor: Yargının yaklaşımı kadına yönelik şiddetle mücadele etmek yerine, zamana yayarak çürümeye bırakan bir anlayışı ortaya çıkarıyor.
İntihar soruşturması intihar ön kabulüyle yapılıyor: Soruşturma sırasında kolluk güçlerinin sorduğu sorulara bakıldığında, intihar olaylarında ifadeler daha çok tanık statüsünde alınıyor. Bu, baştan itibaren olayın intihar ön kabulüyle soruşturmanın yapıldığını gösteriyor.
Yargıya başvuran kadın korunmuyor: Cinsel istismar ve tecavüzlerde genellikle ilk suç duyurusundan sonra şikayet tehditle geri çekilerek dava dosyasının kapatıldığı görülüyor. Yargıda mağdurun ifadesinin önemli olduğu biliniyor; yetkili kurum ve şahısların şikayetçi olanları koruyup desteklemediğini, etkin bir soruşturmayla kısa sürede olayın çözülmediği ve tehdit edilme riskinin ortadan kaldırılmadığını gözlemledik.
Ailenin durumu olaya yaklaşımda etkili: Görüşülenlerin verdiği bilgiye göre, devlet kurumları, ailelerin statülerine, ekonomik standartlarına ve politik tercihlerine göre dava dosyalarına ilgi gösteriyor.
Güvensizlik olayın üstünü örtüyor: Devlet kurumlarına olan güvensizlikle olaylar ya yargıya hiç intikal etmiyor ya da çok zorda kalındığında intikal ettiriliyor. Ama "arkasında devlet var" denilerek dava açma ve davanın sürdürülmesinde ısrarcı olunamıyor. (TK/EZÖ)