25 Kasım 2011 Cuma günü "Van Depremi Günlüğü'nde Çiğdem Mater, sivil toplum kuruluşlarının (STK) 20 Kasım'da yaptığı ortak bir toplantının ardından ortaya çıkardıkları raporu Açık Radyo dinleyicileriyle paylaştı.
Bu rapor Van Depremi sonrası kentte ve çevre ilçe ve köylerinde yaşanan sorunların ve yaşam koşullarının derli toplu bir şekilde derlendiği en yeni çalışmalardan birisi.
Çiğdem Mater programında STK'ların raporunu şöyle aktardı:
"Van depreminin 33'üncü, Van-Edremit depreminin 16. günü. Açık Radyo'da Van Deprem Günlüğü'ne devam ediyoruz. Bugün konuğumuz yok.
20 Kasım 2011 günü sivil toplum kuruşlarının Van'da depremden yaklaşık bir ay sonra yaptıkları bir toplantı sonrası hazırladıkları bir raporu sizinle paylaşmak istiyorum.
Van'da depremin olduğu ilk andan itibaren sonrası sivil toplum kuruluşlarının yoğun bir çalışması vardı. Hem kendileri de depremzede olmalarına rağmen kentin sivil toplum kuruşluları hem de çevre illerin sivil toplum kuruluşları hemen deprem bölgesine gittiler ve yoğun bir şekilde çalışmaya başladılar.
Hepimizin bildiği bütün o koordinasyonsuzluk, sivil toplum kuruluşları da etkiledi, hatta zaman zaman engellendiler. Belediye ile valilik arasında artık ayyuka çıkan problemler bölgedeki sivil çalışmaları da etkiledi.
Van Valiliği depremin 15. gününde bir aldığı kararla bazı dernek ve kuruluşlara çalışma izni vermedi. Bu problemlerin bir kısmı zamanla çözüldü. Bazıları izin prosedürlerini Ankara'dan çözmeye çalıştı.
Yine de durumun bundan 20 gün öncesinden daha iyi olduğunu söylemek mümkün.
Sizinle paylaşacağım somut öneriler içerin bu raporu sivil toplum kuruluşları bir araya gelerek hazırladılar. Rapor çadırkentlerde çalışan, bölgede bulunan bir takım insanların birinci elden tanıklıklarıyla oluşturuldu.
Toplantıya katılan STK'ların bazıları şöyle Mavi Hilal Derneği, Diyarbakır'dan Çocuklar Aynı Çatı Altında Derneği, Urfa Gıda Bankası, Helsinki Yurttaşlar Derneği, İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı (İKGV), Hayata Destek Vakfı, Van Kadın Derneği, ShelterBox, Sınır Tanımayan Doktorlar... Bu kuruluşlar, neredeyse depremin ilk anından beri bölgede çalışan kuruluşlar.
En acil sorun içme suyu
Raporda ilk dikkat çeken içme suyu probleminin çözülmesi ve klor tabletlerinin şebeke suyuna verilmesi. Su firmaları bölgeye yoğun biçimde su gönderimi yaptı ama dağıtımda sorunlar yaşandığını ilk elden biliyoruz. Özellikle köylere ulaşımda zorluk yaşandı. Köylerin hemen hepsinin yerle bir olduğu düşünülürse içme suyu ile kanalizasyonun birbirine karışmış olup olmadığı kontrolü yapılmadığı için bölge insanı ciddi bir su problemiyle karşı karşıya.
Bir başka ciddi problem de çadırkentlerde yaşayan kalabalık nüfusa eğitim verilmesi. Taktir edersiniz ki hiçbirimiz çadırda yaşama eğitimi almış değiliz. Dolayısıyla tuvaletlerin, banyoların, mutfakların ortak kullanıldığı bir alanda temel bir eğitimin şart olduğu aşikar.
Van çoğunluğu Afgan ve İranlı yaklaşık 3000 kayıtlı mültecinin bulunduğu bir kent. Mültecilerin büyük çoğunluğu depremden hemen sonra kentten çıkarılıp uydu kentlere yerleştirildi. Ama hala 100 kadar ailenin bölgede olduğunu biliyoruz. Bu ailelerle ilgili olarak mültecilerin dağınık halde yaşamalarının giderilmesine de yer veriliyor raporda. Bu mesele henüz tam olarak çözülemedi.
Çadırkentlerde yaşanan sorunlardan biri de Kürtçe. Afet sonrası psikososyal destek için yapılan çağrılarda mümkün olduğu kadar Kürtçe bilenlere öncelik veriliyordu. Çünkü kadınların ve çocukların hepsi Türkçe bilmiyor. Uzmanların Kürtçe bilmemesinden kaynaklanan sorunların aşılması için raporda Kürtçe bilen psikologların, sosyal hizmet uzmanlarının ve uzmanların bölgeye getirilmesinin sağlanması öngörülüyor.
Ya nüfus kaydı olmayanlar?
Van'da bütün yardımlar Sosyal Yardımlaşma Vakfı üzerinden TC Kimlik numarasıyla yapılıyor ve çadırkentlerde kalanlar bunlardan yararlanıyor. Ancak kentte halen yardıma erişim problemi var. Birincisi herkese yetecek kadar çadır olmadığı için, ikincisi insanlar enkaz halinde de olsa evlerini bırakıp gitmek istemediği için evlerinin önünde durmaya devam ediyorlar. Bu da yardımların dağıtımlarında sorun çıkmasına neden oluyor. Örneğin Sosyal Yardımlaşma Vakfı'nda kaydı olmayanların kömür alması mümkün değil.
Sivil Toplum Kuruluşları raporlarında kömür yani ısınma sorununa dikkat çekiyor.
Raporun altını çizdiği diğer bir nokta ise devlet kurumları, Van Belediyesi ve sivil toplum kuruluşları arasında yaşanan koordinasyonsuzluğun çözülmesi talebi. Bu koordinasyonsuzluk ilk günden itibaren devam ediyor. Afetzedelere ulaştırılan desteklerin listelenmesi üzerine bir talep var ve bu listelerin şeffaf olması, halkla ve STK'larla paylaşılması isteniyor.
Bir diğer konu, Van'dan diğer kentlere gönderilen depremzedelerin oralarda ne yapacakları, onları nelerin beklediği, sorunla karşılaştıklarında nere başvuracakları gibi konuların kendilerine özenle anlatılmasının gerekliliği. İnsanları alıp daha sıcak bölgelere götürmek bir çözüm ama oraya gittiklerinde ne yapacaklarını, neyle karşılaşacaklarını bilmiyorlar.
Van'da nüfusa kayıtlı olmayan kadın ve çocuklar sağlık güvencesinden ve sosyal destekten yararlanamıyorlar; mesele dönüp dolaşıp TC kimlik numarasında tıkanıyor.
Kadınların yalnız başlarına kalabilecekleri, kadınlar tarafından oluşturulacak bir merkez kurulması talebi de var. Aynı talep kadınların çadırkentlerde başlarına gelebilecek taciz gibi durumlarla ilgili olarak konuşabilecekleri, görüşebilecekleri bir merkezin oluşturulması için de dile getiriliyor.
Hasar tespit yinelenmeli
Gezici eczaneler bölgenin devam eden sorunlarından biri. Van kent merkezinde ve köylerde de dolaşması isteniyor. Erciş'de bir sahra eczanesinin olduğunu biliyoruz. Gezici eczaneler bölgeye gitti, ama artık daha fazla dolaşmaları ve köylere ulaşmaları gerekiyor.
Birinci Van Depremi'nden sonra köylerde hasar tespit çalışması yapılmıştı. Ancak 9 Kasım Depremi'nden sonra çalışma yenilenmedi. İlk depremde zarar oluşmayan evleri ikinci depremde zarar gördü ya da içine girilemez duruma geldi. Bu evlerde insanlar henüz konteynır ya da prefabrik listelerine alınmadıkları için evlerin önünde çadırda yaşadıklarına dair bilgiler alıyoruz. Bununla ilgili bir çözüme gidilmesi gerekiyor. Hasarlı bina tespiti yeniden yapılmalı.
Van aldığımız bütün haberlerden, konuştuğumuz bütün insanların ifadelerinden çıkan sonuç, hayatın yeniden düzene girmesi için enkazların kaldırılması ve zarar görmüş binaların hemen yıkılması olduğu yönünde. Çünkü bu haliyle kentin durumu yaşayanların psikolojisine hiç iyi gelmiyor.
Van'daki STK'ların Valilik ile yaptıkları toplantıda bu konuyu aktardıklarını biliyoruz. Şehre hala gönüllü gerekiyor. Dolayısıyla gidebilen, zamanı olan gitsin. Van Belediyesi web sayfasında başvuru formu bulmanız mümkün.
Günlüğü tutmaya devam edeceğiz." (ÇM/HK)
* Van Deprem Günlüğü 25 Kasım bölümünü dinlemek için tıklayın.