İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı Yusuf Alataş, Edirne Valisi Nusret Miroğlu'nun "Eğer idam cezası kaldırılmasaydı bu gün suç oranında ciddi artışlar olmazdı" sözleri üzerine, bunları söylüyor.
Alataş, suç oranları yükseldiği, Ceza Muhakemeleri Kanunu ve Ceza Kanunu değişiklikleri nedeniyle polisin elinin kolunun bağlandığı iddialarını, bianet'e değerlendirdi ve şöyle dedi:
"Elimizde Türkiye'de suç oranının geçmişe oranla yükseldiğine dair objektif veri var mı? Bunu bilen varsa açıklasın. Valinin somut kanıt göstermesi gerek."
ntvmsnbc.com'un haberine göre, Vali Miroğlu şunları söylemişti:
"İdam cezası ülkemizde kaldırıldı. Bir tek ABD idam cezasını uyguluyor, bunda da başarılı. (...) Eğer idam cezası kaldırılmasaydı bu gün suç oranında ciddi artışlar olmazdı. Bizde müebbet hapis var. Türkiye'de müebbet hapis yatan bir kişi var mı bana gösterin. Cezalar belli sebeplerden dolayı hafifletiliyor. Bu yüzden de kimse cezasını tam anlamıyla çekmiyor."
İdamın suçu azalttığına dair hiçbir kanı yok
ABD'deki İdam Bilgi Merkezi'nin araştırmalarına göre, idam cezasının suçu azalttığına dair hiçbir kanıt yok:
* ABD'de idam cezasının uygulandığı eyaletlerdeki cinayet oranı, diğer eyaletlerdekine göre yüzde 44 daha fazla.
* ABD'deki cinayet oranı, suçu ne olursa olsun mahkumlarını idam etmeyen Avrupa'dakinden dört kat fazla.
Bunun yanı sıra, güçsüz gruplar idam cezasına çok daha fazla çarptırılıyor; coğrafya ve ırk idam kararlarında rol oynuyor.
İdam geri alınamayan, tazmin edilemeyen ceza türlerinden biri. Uluslararası Af Örgütü'nün rakamlarına göre, ABD'de idam cezasına çarptırıldıktan sonra, yeni kanıtların ortaya çıkmasıyla suçsuz olduğu anlaşılan kişilerin sayısı, 1973'ten bu yana, 122.
Roger Hood'un kitabı "İdam Cezası" kitabına göreyse, idam cezasını kaldıran ülkelerde suç oranı düşüyor:
Örneğin, Kanada'da cinayet oranı idam cezasının kaldırılmasından önce yüz binde 3,09'ken, bu oran 1980'de 2,41'e, 2003'te 1,73'e düşmüş durumda.
Alataş: Hâlâ sanıktan delile gitme alışkanlığını sürdürmeye çalışıyorlar
Alataş, yasalardaki özgürlükçü değişikliklerin hedef alındığını söylüyor:
"Bir dezenformasyon var. Emniyet yetkilileri, 'Gözaltına alıyoruz, delil elde edemediğimiz için serbest kalıyor' diyor.
"Polisin görevini yapıp yapmadığı sorgulanmıyor. Polisin başarısızlığının nedenleri aranmıyor. Sanıktan delile gitme alışkanlığı sürdürülmeye çalışılıyor. Sorun özgürlüklere bakış açısında. Oysa özgürlükler kısıtlandığında daha fazla suç işleniyor."
"Modern suç teorisi, delillere bakar; insanın kendi kendini suçlamasına, yani itirafa mahal bırakmaz" diyen Alataş, uygulayıcıların yasaları hâlâ kabullenmek istemediğini söylüyor.
Alataş, kamu görevlilerinin terfisinde, insan hakları hukukuna uygunluğun bir ölçüt olması gerektiği görüşünde:
"Bugüne kadar, hiçbir vali, kaymakam, emniyet müdürü ya da askeri güvenlik görevlisi, insan hakları hukukuna uygun davranmadığı için görevden alınmadı. Kamu görevlilerinin terfilerinde de insan hakları hukukuna, hak ve özgürlüklere uygunluk aranmalı."
"Suç oranının arttığı imajını verecek yayınların yanlı" olduğunu söyleyen Alataş, "dezenformasyona karşı, hak ve özgürlükleri anlatmak gerek" diyor. Alataş, konuyu beş hak örgütünün oluşturduğu Türkiye İnsan Hakları Platformu'nda da görüşeceklerini söyledi. (TK/AD)