Uğur Kaymaz 21 Kasım 2004'de Mardin'in Kızıltepe ilçesinde babası Ahmet Kaymaz'la birlikte "terörist" oldukları gerekçesiyle güvenlik güçlerinin öldürüldü.
Uğur’a 13 kurşun, babasına 8 kurşun isabet etmişti.
Uğur Kaymaz evinin önünde ayağında terlikleriyle öldürüldüğünde 12 yaşındaydı.
Dava
Dört polise dava açıldı.
Sanık polisler Mehmet Karaca, Yaşafettin Açıkgöz, Seydi Ahmet Döngel ve Salih Ayaz tutuksuz yargılandı.
Sanıkların tutuklu yargılanması talebi her seferinde reddedildi. İfadelerinin talimat yoluyla gıyaben alınmasına karar verildi. Sanık polisler İstanbul, Bursa, Kocaeli ve Mersin'e tayin edilerek göreve iade edildi. Mardin'deki dava "güvenlik gerekçesiyle" Eskişehir'e nakledildi. Sanıklar ilk kez Eskişehir'deki duruşmaya katıldı.
Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi davanın sonucunda "polislerin meşru müdafaada bulunduğuna" kanaat getirdi ve 18 Eylül 2007’de polisler beraat etti.
Davanın müdahil avukatlarından Tahir Elçi o gün bianet’e, mahkemenin sanıkların Ahmet ve Uğur Kaymaz'ı öldürdüğünü tespit ettiğini, ancak Kaymazların ateş açtığı, polislerin eyleminin savunma sınırlarını aşmadığı, meşru müdafaa kapsamında olduğu gerekçesiyle beraat kararı verdiğini söylemişti.
Mahkemenin kararı temyiz edildi. Ancak Yargıtay 1. Ceza Dairesi yerel mahkemenin kararını oybirliğiyle onadı.
AİHM
Kaymaz Ailesi, iç hukuk yolları tükenince Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. Dava kabul edildi.
AİHM 2. Dairesi, Türkiye'den istediği savunmada, "Uğur ve babasının öldürülmesinin son çare olup olmadığını, orantılı bir güç kullanıp kullanılmadığını" sordu.
Türkiye’nin savunması
Türkiye savunmasında, ilk ateşi baba ve oğlunun açtığını, Ahmet Kaymaz’ın beş, Uğur Kaymaz’ın sekiz kez ateş ettiğini ileri sürdü.
Savunmaya göre, polisler telefonla gelen bir ihbar üzerine Ahmet Kaymaz'ın evine gitmiş ve "Kaymaz'ın terörist faaliyetler içinde olduğunu değerlendirmişti."
Savunmada polislerin arama kararı bulunduğu söyleniyor, polislerin gerekli tedbirleri aldığı sırada Kaymaz'ın evinin önüne silahlı iki kişinin bir kamyon vasıtasıyla geldiğinin tespit edildiği ileri sürülüyordu.
Savunmanın iddiasına göre, gelenlerin ellerinde Kalaşnikof marka silahlar, el bombaları ve dört adet şarjör bulunuyordu.
Polisin "Teslim olun" çağrısına Ahmet ve Uğur Kaymaz'ın ateşle karşılık verdiklerini; polislerin de hızlı davranmak zorunda kaldıklarının anlatıldığı savunmada, bu koşullarda "polislerin kendi hayatları tehlikede olduğundan başka türlü davranma şanslarının olmadığı" öne sürüldü.
Baba-oğlun silah kullandıklarının kanıtı olarak da ellerinde barut izinin bulunması gösterildi.
Şüpheli deliller
Oysa Kaymaz Ailesi’nin avukatları dava sürecinde bu “delillerin” şüpheli olduğunu defalarca dile getirmişti.
Adli Tıp Kurumu’nun raporu da delillerdeki çelişkileri ortaya çıkarmıştı:
Raporda, Uğur Kaymaz’ın otopsisinde yakın mesafeden atılan 13 kurşunla öldürüldüğü tespiti bulunuyordu.
Polislerin avukatları Uğur Kaymaz'ın 12 yaşında olmadığının kanıtı olarak bıyıklarını, koltuk altındaki tüylerini göstermişti. Ancak bu iddia da raporla yalanlandı.
Adli tıp raporu babasının ardından sokağa terlikle çıkan Uğur'un Kalaşnikof taşıyamayacak kadar küçük olduğu yönündeydi.
Raporda çatışma yaşanmış olsa bile, sırtından art arda dokuz kurşun yiyen birinin çatışmayı sürdüremeyeceği belirtiliyordu.
Aynı raporda ellerde bulunan barut izlerinin kesinlikle silah kullanıldığına bir kanıt olamayacağı ifade ediliyordu.
Çelişkiler
Kaymaz Ailesi’nin avukatları AİHM'e yaptıkları başvuruda da şu noktalara dikkat çekmişti:
* Dava dosyası ve şüphelilerin ifadesine göre, Ahmet Kaymaz ve Uğur Kaymaz’ın yaşadığı ev olaydan önce 24 saat gözetim altındaydı. Giriş-çıkışlar kontrol ediliyordu ve evin izlenmesi operasyonun gerçekleştiği ana kadar sürdü. Dolayısıyla, şüphelilerin öldürülenlerle aniden karşılaştıkları iddiası gerçekçi değil.
* Duruşma ortada silahlı bir çatışma olduğunu kabulüyle yapılmış olsa bile, maktullerin pozisyonları ve olay sırasında terlikleriyle olmaları, bu tezi temelden sarsıyor.
* Olayın altı metrekarelik bir alanda yaşanmış olması, kamyonda hiç mermi izi bulunmaması, bulunan mermi kovanlarının konumu bir çatışma yaşanmadığını ortaya koyuyor.
Şüpheli M.K. yedi mermi kullandığını beyan ediyor, olay yerinden M.K.’ye ait silahtan iki kovan toplanıyor.
Şüpheli S.A.T. çatışma sırasında defalarca kez ateş ettiğini beyan ediyor ancak olay yerinden ona ait hiçbir kovan toplanmıyor.
Kimliği açıklanmayan diğer bir polis altı kere ateş ettiğini beyan ediyor ancak hiç kovan bulunmuyor.
* Bilirkişi raporlarıyla şüphelilerin ifadeleri karşılaştırıldığında, şüphelilerin delilleri kararttığı görülüyor.
Şüpheli Y.A. ifadesinde, iki kişiyle karşılaştığını, hemen kendini yere attığını, çatışma boyunca kamyonun önünde olduğunu söylüyor. Ancak delillere göre, Y.A.’nın silahından çıkan bir mermi kovanı Kaymaz Ailesi’nin evinin önünde bulunuyor. Bu, şüphelinin doğruyu söylemediğini gösteriyor.
AİHM kararı
AİHM Şubat 2014’te kararını açıkladı.
Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yaşama hakkını düzenleyen 2. maddesini ihlal ettiğine karar verdi.
Kararda, Uğur ve Ahmet Kaymaz’ın hayatını kaybettiği operasyonun riskleri minimuma indirecek biçimde planlanmadığı ve öldürücü güç kullanımının gerekli olmadığı belirtildi.
Dava sürecinde sadece şüpheli polislerin beyanlarının dikkate alındığı ifade edildi.
AİHM, yerel mahkemenin Makbule Kaymaz’ın ifadelerini dikkate almayarak, yasadışı bir infaz tezini tamamen bertaraf ettiğini söyledi.
“Tüm bunların ışığında, AİHM güvenlik güçlerinin can kaybı riskini en alt düzeye indirecek ihtiyatı gösterdiğine ikna olmamıştır” denildi.
İfadeler değişti
AİHM, yerel mahkemenin sadece şüphelilerin ifadelerinden yola çıkarak olay kurgusunu hazırladığını, şüphelilerin ifadelerinin 10 günlük bir gecikmeyle alınmasının otoritelerin gerekli özenle davranmadığını ortaya koyduğunu söyledi.
Ayrıca şüphelilerin ifadelerini değiştirerek, olay günü yaşananlarla ilgili iki farklı hikaye anlattığını ancak bu iki versiyonun da mermi kovanlarının konumuyla uyuşmadığını da belirtti.
Tazminat
AİHM Makbule Kaymaz’a 65 bin Euro maddi, 50 bin Avro manevi tazminat; Emine Kaymaz’a 5 bin Euro maddi, 15 bin Euro manevi tazminat ve Reşat Kaymaz’a 5 bin Euro manevi tazminat ödemesine karar verdi. (YY)
Çocuk Hakları İhlallerinde Cezasızlık yazıları:
* Pozantı Çocukları: İşkenceye Maruz Kalan Çocuklara Dava Açıldı
* Çocukları Değil Kendini Koruyan, Failleri Savunan Devlet - Ezgi Koman
* Ahmet Yıldız: Türkiye’de Adaletin ve Çocuk İşçiliğinin Özeti
* Her İhlali Uyarı Kabul Eden Bir Yaklaşıma İhtiyaç Var - Avukat Seda Akço Bilen
* Cezasızlık Sistemli Bir Devlet Politikası Olarak Uygulanıyor - Avukat Rahşan Bataray Saman