Alataş, Avrupa'yla ilişkiler kapsamında da insan haklarının bir kenara bırakıldığını, medyanınsa insan hakları örgütlerini yok saydığını vurguladıktan sonra, "bütünsel bir insan hakları hareketine ihtiyaç var" dedi.
Yaşam hakkı ihlalleri sürüyor
İHD'nin derneğe yapılan başvurulara ve medya taramalarına dayanarak oluşturduğu bilançoya göre, 2006'da Yargısız infazlar, Toplumsal gösterilere müdahalede aşırı güç kullanımı, "Dur ihtarı"na uymama ve silah kullanma yetkisinin ihlali, Faili meçhul cinayetler/saldırılar, Yasadışı örgüt saldırısı, Gözaltında ölümler, İnançları nedeniyle saldırıya uğrayanlar, Cezaevlerinde ölümler/yaralanmalar, Çatışmalar, Mayın ve serbest patlayıcı olayları, Çocuklara yönelik şiddet, Namus gerekçeli saldırılar, Kuşkulu ölümler, Resmi hata ve ihmal, Ev içi şiddete uğrayan kadınlar, Asker ve polis intiharları ve intihar teşebbüsleri olarak sınıflandırılan 927 yaşam hakkı ihlali gerçekleşti. 3472 kişi de yaralandı.
Alataş: Birinci gündem maddemiz demokrasi ve insan hakları olmalı
Alataş, özellikle yaşam hakkı ve ifade özgürlüğünde ciddi bir geriye gidiş olduğunu, ama hak ihlallerinde artış olmayan başkaca alanlarda da bir azalmanın söz konusu olmadığına dikkat çekti ve "eski sorunlar bütün güncelliğiyle duruyor" dedi.
"Bu bize birinci gündem maddemizin demokrasi ve insan hakları olduğunu gösteriyor. Özellikle Hrant Dink'in katledilmesiyle, bu bir kez daha ortaya çıktı; Türkiye'nin kritik eşikte olduğunu gösterdi."
"Avrupa da Türkiye'nin insan hakları sorunlarını bir tarafa bıraktı"
Alataş, Türkiye'nin insan hakları sorunlarının Avrupa ilişkilerinde de gündemden düştüğünü saptadı.
"Bu benzerlik, gündemlerin farklı alanlara kayması, bir rastlantı değil. Türkiye kriterleri sağlamış, üyeliğe hazır bir ülke değil, Avrupa da kriterlerini yerine getirmiş bir Türkiye'ye kucağını açacak durumda değil. Zamana yaymak her iki tarafın da işine geliyor.
"Avrupa'nın insan hakları bakışında da değişiklik var. Kıbrıs sorunu, Ermeni sorununun siyasi tarafı, teknik konular ön planda. Dostlar alışverişte görsün diye de 301 konusu gündemde tutuluyor. Oysa, ifade özgürlüğüne engel olan bir sürü başka madde ve yasa var."
Benzer bir durumun insan hakları örgütleriyle ilişkilerde de olduğunu söyleyen Alataş, "İnsan hakları sorunlarının gündem dışı bırakılması, insan hakları örgütleriyle ilişkileri de olumsuz etkilemiş durumda. Hükümet 'sivil' dediği kurumlarla görüşüyor, ama konunun asıl sahipleri olan insan hakları örgütlerini görmezden geliyor" dedi.
"Avrupa kurumlarının insan hakları örgütleriyle ilişkilerinde de belirgin bir durağanlık var. Öte yandan toplum da, insan hakları örgütlerine karşı medya tarafından koşullandırılıyor."
"Bütüncül bir insan hakları hareketine ihtiyacımız var"
Alataş, ifade özgürlüğü, kadın hakları, çocuk hakları, ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadele, azınlık hakları, sosyal ve kültürel haklar, emek haklarını bütüncül olarak gözeten bir insan hakları hareketine ihtiyaç olduğunu söyledi.
"Başta insan hakları örgütleri, sivil toplum örgütleri, demokrasi güçleri olmak üzere, insan hakları sorununa bütünsel yaklaşacak, Türkiye'yi genel olarak ileriye götürecek, hükümeti ve ilişkilerini zorlayan bir insan hakları hareketine ihtiyaç var. İnsan hakları örgütlerini dışlamayan, onları da içeren, ama onlarla da sınırlı olmayan insan hakları hareketini yaratmak gerek."
Medyanın durumuna da dikkat çeken Alataş, "Medyanın kamuoyunu bilgilendirirken insan hakları örgütlerini yok saymaması, gözlemlerini, raporlarını, görüşlerini önemsemesi gerekiyor." (TK)
* İHD'nin 2006 hak ihlalleri bilançosunu görüntülemek için tıklayın. (MS Word belgesi, 225K)