Forsa Araştırma Kurumu'nun birkaç gün önce yaptığı bir kamuoyu araştırmasında halkın yüzde 51'inin siyasi bir değişikliği arzulamadığı ortaya çıktı. Infratest Dimap'in yaptığı anketlerde de yüzde 47'lerde olan Muhafazakar koalisyon oylarının 2 puan gerilediği görülüyor.
Bu anketlerde Sol Parti'nin kritik bir rol oynadığı da ortaya çıktı. Yüzde 8.5 oranında bir tahmini oy potansiyeline sahip olan Sol Parti'nin, Sosyal Demokrat Parti ve Yeşiller ile bir koalisyona girip girmeyeceği merakla bekleniyor. Angela Merkel kozlarını burada kullanarak "kızıl korku" yaymaya başladı. Schröder 'in üstünlüğü ele geçirememesi halinde tükürdüğünü yalayıp kızıl komünistlerle iktidara geleceğini ifade ediyor.
Schröder, Merkel'in kadrosundaki karışıklığı iyi yakaladı
Negatif eleştirinin ön plana çıktığı seçim yarışında Schröder, Merkel'in kadrosundaki karışıklığı çok iyi yakaladı. Maliye Bakanlığı'na aday gösterilen ekonomi profesörü Paul Kirschof 'un planladığı vergi modelinde zengin fakir gözetmeksizin herkesten yüzde 25 oranında vergi alınması, muhafazakar koalisyonu karıştırdı.
Schröder, Merkel'in iradesinin zayıflığını halkın gözleri önüne sermekte hiç geç kalmadı. Bunun yanında Merkel'in Amerika yanlısı politikaları Hür Demokrat Parti ile de ayrı düşmelerine sebep oldu. Hür Demokrat Parti Irak Savaşı ve sonrasına eleştirel kalırken muhafazakar koalisyonun diğer ortakları gittikçe Amerikanlaşıyor.
Öyle görünüyor ki muhafazakarlar iktidara gelirse, ABD ile ittifak yaparak ikinci bir İngiltere olma yolunu tutacaklar. Özellikle güvenlik meselesinde Alman ordusunun ülke içinde de görevlendirilebilmesi istemi Amerika'nın terör söylemine tamamen paralel gidiyor. Bununla da kalmayıp gizli servis ile polis teşkilatının görev ayrımının da ortadan kaldırılmasını istiyorlar.
Merkel sınırları belli bir Avrupa vurgusunu sürekli yaparken Bush'un anavatanı savunma politikasını aslında Almanya'ya indirgiyor. Amerika'nın Muhafazakar Demokratlarıyla Almanya'nın Hıristiyan Demokratları da artık benzeşiyor. Böylece siyaset bilimcileri yeni bir çözümleme daha bekliyor.
Türklerin oylarını sol paylaşacak gibi görünüyor
Seçimlerde Türk kökenli Alman vatandaşlarının oyları ise özellikle Sosyal Demokrat Parti, Yeşiller ve Sol Parti arasında bölüşüleceğe benziyor. Schröder'in Avrupa Birliği'nin Türkiye ile müzakerelere başlamasından hemen önce yapılacak seçimleri fırsat bilerek Türklere yönelmesi, Sosyal Demokrat Parti'nin oylarını ciddi oranda etkileyecek gibi görünüyor.
Schröder'in Doğan Medya Grubu'nun Frankfurt'taki tesislerine yaptığı çıkartma Almanya'da birçok gazetenin baş sayfasında yer aldı. Aydın Doğan'ın da karşılama alayında hazır bulunduğu buluşmada karşılıklı "iyi niyetler" dile getirildi.
Medyanın günümüzdeki etkisinin oldukça farkında olan Schröder de Alman politikasını bu anlamda Amerikanlaştırdı ve kendisi de böylece Bush'laştı. Ama öyle görülüyor ki şimdiden Türk kökenli Alman vatandaşlarının gönlünü çaldı.
Schröder ve Merkel'in teke tek karsılaşmasının ardından diğer parti liderleriyle beraber televizyonda halkın karşısına tekrar çıktıkları pazar günü ise pek bir şeyi değiştirmedi. "İstihdam, Vergi ve Emeklilik" yine ana konular idi ve aynı sözler tekrarlandı.
Yeşiller'den Fischer soğukkanlılığını ve umutlu halini korurken, onun yerine göz diken Westerwelle de koltuğa layık olduğunu göstermeye çalıştı. Hıristiyan Sosyal Birlik'ten Stoiber, Merkel'in arkasında kalmasından dolayı duyduğu aşağılık hissini açığa vurdu ve fırsat buldukça Schröder'le kendisi atışmayı tercih etti. Sol Parti'den Gysi ise söz alabilmek için epeyce uğraştı.
Seçimlere büyük partilerin dışında 19 küçük parti katılıyor. "Çalışmak Pisliktir (B..tur)" diyen Anarşist Pogo Partisi, Merkel'e "erkek gibi bir kadın, kadın gibi bir kadın değil" diyen Kadınlar Partisi, İncil'e Sadakat Partisi, Aile Partisi, Hayvanları Koruma Partisi ve daha niceleri Alman siyasetinin ne kadar "zengin" olduğunu gösteriyor. Bu zenginliğin içinden kimin öne çıkacağını pazar günü hep birlikte göreceğiz. (EÇ/KÖ)