Sayman'a göre Türkiye'de yürürlükte olan sistemde savunma kurumsal olarak yer almıyor. Savunma olmayınca da, savunma kurumunu işleten avukatların pek bir anlamı kalmıyor.
5 Nisan Avukatlar Günü'nde bianet'in sorularını yanıtlayan Sayman, yargının demokratikleştirilmesi gerektiğini; savunma hakkının önündeki engeller kalkmadıkça bugünün "adet yerini bulsun diye" kutlanmaya devam edileceğini söyledi.
İstanbul Barosu avukatlarından Meriç Eyüboğlu da yargının daha baştan yanlış kurgulandığını, savunma ile iddia arasındaki eşitsizlik kaldırılmadan problemlerin çözülemeyeceğini belirtti.
"İnsanların yargıya güveni sarsılmış durumda" diyen Eyüboğlu'nun sözlerini İstanbul Barosunun gerçekleştirdiği ve yargıda rüşvetin olağan hale geldiğini gösteren araştırma da destekliyor.
İstanbul Barosu Başkanı Kazım Kolcuoğlu ve Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu ise avukatların özlük haklarıyla ilgili sorunlara dikkat çekiyor.
1878'den bu yana Avukatlar Günü
Tarih 5 Nisan 1878. Osmanlı'nın başkenti İstanbul'da Dersaadet Dava Vekilleri Derneği kurulur. İstanbul Barosu'nun da temelinin atıldığı o gün, 127 yıldır İstanbul Barosu'nun kuruluş yıldönümü, Türkiye Barolar Birliği kararıyla da 1987 yılından beri de Avukatlar Günü olarak kutlanıyor.
Yargı sisteminin en önemli unsurlarından biri olan savunma hakkının "hakkaniyetli" bir biçimde gerçekleşmesi için mücadele veren avukatlarsa senede bir günle "geçiştirilemeyecek" kadar ağır ve çok sayıda sorunla boğuşuyor.
En temel mesele ise, savunmanın hala yargının kurucu unsuru ve yargılama faaliyetinin ayrılmaz bir parçası olarak algılanmıyor oluşu.
"Halkın yargıya katılımı sağlanmalı"
Avukat ve savunma yargıdan dışlandığı için hem yargılama faaliyetinin işleyişinde hem de örgütlenmesinde avukatların taleplerinin dikkate alınmadığını kaydeden Yücel Sayman, hukukun da "demokratikleştirilmesi" gerektiğini vurguladı:
"Hukuk devleti, demokrasinin gereğidir. Demokratik ve adil bir yargı sisteminin oluşması, ülkenin demokratikleştirilmesinde olmazsa olmaz unsurdur. Bunun bir ayağı da halkın yargıya katılımının sağlanmasıdır.
Anayasa, yargı sisteminin halktan aldığı yetkiyi kullandığı söyler. Bunun hayata geçirilmesi gerekir. Jüri sistemi veya benzeri sistemlerle, yurttaşların da yargıya katılımı sağlanmalıdır".
Sorun sistemde
Sayman'a göre Türkiye'de yargının sağlıklı bir biçimde işlemesinin önündeki engelleri birkaç başlıkta toplamak mümkün:
* Sistemin hantallığı
* Ağır iş yükü, genç avukatlarda artan işsizlik
* Yasaların çok hızlı ve sık değişmesi
* Meslek mensuplarının özlük haklarının yetersizliği
* Rüşvet, yolsuzluk
Eyüboğlu: "Sistem yanlış kurgulanmış"
İstanbul Barosu avukatlarından Meriç Eyüboğlu, "Temel problem yargının bir mekanizma olarak yanlış kurgulanmasında" dedi.
Eyüboğlu'na göre, son yıllarda Avrupa Birliği'ne uyum süreci gereğince gerçekleştirilen yasal reformlarla pek çok olumlu düzenleme getirilmiş olsa da yargının sistemden kaynaklanan sorunları hala çözülmüş değil.
Savunmayla iddia arasındaki eşitsiz ilişki, yargı mekanizmasını daha başlarken sakat bırakıyor Eyübolu'na göre:
"Yeni TCK konuşulurken de biçimsel açıdan tartışılmış, yargıç, savcı ve avukatın aynı düzeyde olması, aynı kapıdan girip çıkması talepleri dile getirilmişti. Çünkü biz avukatlar bunu sadece biçimsel bir sorun değil, sistemin kendine içkin bir durum olarak görüyor ve buradaki eşitsizlik halinin yargının bütününe sirayet ettiğini iddia ediyoruz. Bu gibi sorunları, yasaların 'daha özgürlükçü' hale getirilmesinin çözmeyeceğini biliyoruz".
"İnsanlar yargıya ulaşamıyor"
Meriç Eyüboğlu, sadece gözaltına alınanlara ya da 18 yaşından küçüklere değil, dava konusu ne olursa olsun, her durumda, herkesin "zorunlu avukat"ı olması gerektiğini söyledi.
Türkiye'de insanların hak arama özgürlüklerinin çok sınırlı olduğunu vurgulayan Eyüboğlu, bunun nedenlerinden biri olarak hantal ve bürokrat yargı mekanizmasını gösterirken, vatandaş için caydırıcı bir başka unsurun da maddi engeller olduğunu belirtti.
"En önemlisi de insanların yargıya olan güvencini yitirmiş olması" diyor Eyüboğlu.
"Yargıtay Başkanı'nın çete bağlantısı olan kişilerle yaptığı telefon konuşmalarının basına yansımasının nihai kırılma noktası olduğunu düşünmüyorum. Güvenin sarsılması daha uzun bir sürecin ürünü".
Avrupa Birliği takvimi gereğince hızla yapılan yasal değişiklikler hem pratiğe geçirilmiyor hem de avukatların önüne bir öğrenme süreci koyuyor.
"Hukuk güvenliği ve istikrarı" ilkesinin önemine değinen Eyüboğlu, "Bu ilkenin yaşama geçirilmesini sağlayacak kriterlerden biri yargının adil ve bağımsız çalışmasıysa, diğeri istikrarlı olmasıdır. AKP bu ilkeyi çok ihlal etti. Birkaç ayda bir değiştirilen yönetmelikler hem biz avukatların hayatını zorlaştırıyor, hem de müvekkillerimizin" diye konuştu.
İdarenin yargı üzerindeki vesayeti sürüyor
Diyarbakır Barosu Başkanı avukat Sezgin Tanrıkulu ise savunmanın, Anayasa'da "yargı" başlığı altında "bağımsızlığı ve özgürlüğü" gözetilerek yeniden düzenlenmesi gereğinin altını çizdi.
Hukuk devletinin temeli olan yargı bağımsızlığının halen sağlanamadığını kaydeden Tanrıkulu, idarenin yargı üzerindeki vesayetinin sürdüğünü vurguladı.
Avukatların özlük hakları
Avukatların mesleklerini yaparken, davanın tarafı olarak görülme, taraflarla özdeşleştirilme, çeşitli baskılara hatta fiili saldırılara maruz kalma gibi pek çok sorunla da boğuştuğunu belirten Tanrıkulu şunları söyledi:
"Öte yandan avukatların başta sağlık ve emeklilik olmak üzere; sosyal güvenlik sisteminden kaynaklanan sorunları da devam etmektedir. Halen tasarı aşamasında olan ve sosyal güvenlik sistemini tümden değiştirecek mevzuat çalışmasında, bu sorun savunma mesleğinin niteliği ve onuruyla bağdaşır şekilde düzenlemelidir".
Avukatlar yargının sorunlarından soyutlanamaz
Yaklaşık 20 bin avukatı temsil eden İstanbul Barosu Başkanı Kazım Kolcuoğlu da yaptığı açıklamada, 2001'de yürürlüğe giren Avukatlık Yasası'nda mesleki sorunların çözümünde önemli kazanımlar elde edilmiş olmasına karşın ciddi sorunlarının devam ettiğine dikkat çekti.
Kolcuoğlu açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
"Yasanın meslek sorunlarını yargının genel sorunlarından soyutlamaya olanağı yoktur. Bu nedenle, adil yargılanma hakkı, kabul edilebilir bir sürede karar elde etme ve adil karara varma açısından öncelikle iyi ve hızlı işleyen, hak ve adaletin gerçekleşmesini sağlayan bağımsız yargının varlığı çok büyük önem taşımaktadır" .
Savunanları savunmak
Baro bünyesinde, savunanları savunmak için kurulmuş bir Avukat Hakları Merkezi var. 1998 yılında kurulan merkezde dört grup faaliyet gösteriyor:
* Avukatlık hukuku grubu
* Meslek sorunları grubu
* Meslekte saldırılar
* İstatistik/anket
Merkezin kurucu üyelerinden Ömer Kavili, en yoğun işin "avukatlara yönelik saldırılarla" ilgilenen grupta olduğunu anlattı. Ama Baro Yönetiminin başını en çok ağrıtan grup, avukatlar arasında bir yolsuzluk anketi yapan istatistik grubu olmuş.
2001'de yapılan ankete göre, baroya üye avukatların yüzde 94'ü yargıda rüşvet ve yolsuzluk olduğunu düşünürken, yüzde 70'i bu tür olaylara avukatların da bulaştığı yolunda kanaat bildirdi.
Konunun hem yargı mensupları arasında hem de Türkiye'de çalkantı yarattığını anlatan Kavili, yaklaşık 50 yargıç ve savcının bu çalışmayı gerçekleştiren avukatlar aleyhine çalışmayla ilgili bildiri yayımladığını anlatıyor.
Merkeze Ağustos 2002'den Temmuz 2004'e kadar gelen dosyalar şöyle:
* Sahte avukat ihbarı: 35, haciz esnasında saldırı: 24, adliye binalarında saldırı:20, kolluk kuvvetlerince yapılan saldırılar:16,
cezaevinde gerçekleşen saldırı: 9, yargılanan avukatlar: 19, avukatların üst ve büro aramalarının yapılması: 3, farklı yer ve şekilde saldırılar: 25.
Merkezin koordinatörü ve İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Saymanı Muammer Aydın son günlerde başvuruların arttığına dikkat çekerek, "Avukatların da avukata ihtiyacı oluyor. Tüm şikayetler merkezin yürütme kurulunda değerlendirilerek, bölge temsilcisi avukatlar olayları takip ediyor" diyor.(AK/EÜ)