Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) 70. Büyük Kongresi Ankara’da Devlet Su İşleri (DSİ) Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi.
“Tababet İçin Adalet” ana talebi ve temasıyla düzenlenen kongrede, TTB yöneticilerinin savaş karşıtı ve barış yanlısı açıklamaları nedeniyle hapisle cezalandırılmasının, darbeler dâhil Türkiye’nin hiçbir döneminde karşılaşılmamış bir utanç tablosu olduğu vurgulandı.
Kongrenin açılış konuşmasını TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman yaptı.
Hekimlerin karşılaştıkları sorunlar
Prof. Dr. Adıyaman konuşmasının başında hekimlerin yaşadıkları sorunları şöyle özetledi:
- Enflasyon, pahalılık, döviz artışı, işsizlik gibi parametreler üzerinden görünürlük kazanan kriz, aslında sadece ekonomik değil, siyasal sosyal, kültürel krizlere, daha doğrusu toplumsal bir krize dönüşmüş durumda. Doğal olarak sağlık ortamı ve biz hekimler de bu kriz ortamından etkileniyoruz. Mesleğimizi her açıdan kırılgan bir iklimde yaşama geçirmeye çalışıyoruz.
- Her meslekte olduğu gibi, çalıştığı sağlık kurumu iflas eden, haklarını alamayan ve işsiz kalan hekimler var. Bu enflasyonist ortamda yandaş sendikaların da katkısıyla yüzde 5’lik maaş zamları ile gelirini koruma kaygısı taşıyan kamudaki hekimler var.
- KHK’larla ihraç edilmiş ya da ‘güvenlik soruşturması’ bahanesiyle hiçbir hukuki, adli süreç işletilmeden mağdur edilen, işsiz bırakılan, eğitim hakları ellerinden alınan, işyeri hekimliği sertifikaları bile verilmeyen ve bu nedenlerle ekonomik krizi siyasal krizle çok daha ağır yaşayan hekimler, sağlık çalışanları ve yakınları var.
- Sağlıkta şiddetin ölümcül haliyle baş etmekte zorlanan bizler ve anlamlı, sonuç alıcı hiçbir adım atmayan bir iktidar ve Sağlık bakanlığı var.
- Bilimi aklı dışlayan, hurafelere ve dine dayalı bilgileri günlük sağlık uygulamalarına taşıyan; hacamattan, sülüğe, kürtaj karşıtlığından, aşı düşmanlığına kadar sağlık hizmetinin her alanında dinsel gericiliği hakim kılma çabası var.
- Bütünüyle piyasa koşullarına terk edilmiş bu sağlık ortamında zaten can çekişen tıp eğitimini, uzmanlık eğitimini ve mezuniyet sonrası sürekli eğitim faaliyetlerini yandaş kadrolaşma adına ölüme terk eden Üniversiteler, YÖK ve bu kurumları bu hale getiren bir iktidar var.
- MRHS ile baskılanmış, hastaların ihtiyaçlarından çok performans kriterleri üzerinden şekillenen kamu sağlık hizmetlerini geriye dönüşsüz olarak kamunun ihtiyaçlarından koparan; hekimleri, sağlık çalışanlarını mağdur eden ve yurttaşların sağlık hakkını milyar dolarlık ipotekler altına alan “Şehir Hastaneleri” balonu var.
- Birinci basamakta hizmeti sırtlanan hekimlerin ihtiyaç ve beklentilerini karşılayarak, gerçek bir koruyucu hekimlik uygulaması yapmak yerine, seçimlerde oya devşirilmek için kullanılan “Aile hekimliği Sistemi” var.
- Ülkedeki diğer olumsuzluklara olduğu gibi sağlık ve hekimlik ortamındaki tüm bu olumsuz gelişmelere ses çıkaran, itiraz edenlere karşı pervasızca kullanılan polis şiddeti ve hukukun en temek kurallarını, teamüllerini ve içtihatlarını yok sayan iktidar yandaşı bir yargı sistemimiz var.
TIKLAYIN - "Savaş Bir Halk Sağlığı Sorunudur" Diyen TTB Üyelerine Hapis Cezası
“20 ay hapse çarptırılmış TTB Başkanı olarak konuşuyorum”
Prof. Dr. Adıyaman, hekimlerin karşılaştıkları sorunları özetledikten sonra konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bugün burada Türk tabipleri Birliği’nin 70. Kongresinin açılışını TTB adına yaptığı basın açıklamalarından dolayı 20 ay hapis cezasına çarptırılmış bir TTB başkanı olarak yapıyorum.
“Ülke tarihinde ilk”
“Bu durum ülkemiz tarihinde ilk kez yaşanıyor. Dünyada da benzer bir örnek olduğunu tespit edemedik.
“Kuşkusuz hiç kimse ve doğal olarak TTB Başkan ve Merkez Konsey üyeleri de suç işleme özgürlüğüne sahip değil ve cezadan azade olmaları gerektiğini savunmuyoruz.
“1 Eylül Dünya Barış Günü’nde hekimlerin barıştan yana tutum alması gerektiğini savunan bir açıklamanın ve sonrasında yapılan “Savaş Bir Halk Sağlığı Sorunudur” açıklamasının TTB tarafından yapılmasını hapis ile cezalandıracak ne bir ceza ne de bir anayasa maddesi mevcut değil.
“Yargıtay içtihatları, AHİM kararları ve hepsinden önemlisi hekimliğin evrensel prensipleri bu yargılama ve cezalandırmayı haksız, hukuksuz ve keyfi bir yargılama haline getiriyor.
“Zaten ülkemizin yakın tarihinde yaşanmış bütün dönemlere baktığımızda ne Cumhuriyetin kuruluş yıllarında, ne onar yıllık darbe dönemlerinde hekim örgütleri, meslek kuruluşları için böyle bir cezalandırma örneğine rastlanmıyor.
“Yargılandık ama cezalandırılmadık”
“TTB bahsettiğim darbe dönemleri başta olmak üzere defalarca yargılandı, sadece idama karşı çıktığı zamanlarda olduğu gibi tarihi davalar değildi hepsi.
“Sağlıkta Dönüşüm Programına karşı çıktığı dönemlerindeki ‘Görev eylemleri’, GSS kandırmacasına karşı ‘herkese sağlık güvenli gelecek’ talebiyle yaptığı etkinlikleri, Gezi direnişindeki yaralılara sağlık hizmeti sunmaktaki kararlılığı da suçlandı ve davalar açıldı.
“Ama tüm bu ve benzeri çabalarımız evrensel hekimlik değerleri açısından tartışmasız haklı ve ertelenemez görevler olarak görüldüğü için cezalandırmayla, hapisle sonuçlanmadı.
“Ancak, bugün 2019 Türkiye’sinde ben ve benimle birlikte bir önceki dönem TTB Merkez Konsey görevini yürüten 10 hekim arkadaşım 20 aydan 3 yıl 3 aya kadar sürelerde hapis cezaları almış durumdayız.
“Kuşkusuz üst mahkeme itirazlarını yaptık. Ama sonuç ne olursa olsun bizler, ne yaptığımız açıklamaların suç ne de TTB Merkez Konseyinin utanılacak bir şey yaptığını düşünmüyoruz. Yaptığımız açıklamalarla da, aldığımız tutumlarla da TTB’nin on yıllardır yaptığı bütün açıklama ve tutumlarla olduğu gibi sadece gurur duyuyoruz.
“Adalete her zamankinden fazla ihtiyacımız var”
“İyi hekimlik yapabilmek için, tababeti tüm değerleri ile yaşama geçirebilmek için adalete her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.
“Bu ihtiyaç ülkemizdeki hekimlere gelecekte ülkemizde sağlık hizmetini sürdürecek genç meslektaşlarımıza iyi hekimlik değerlerini taşıyabilmemiz için yaşamsal boyutta…” (EKN)
* Fotoğraf: Twitter - Arzu Çerkezoğlu