1990'dan beri New York'ta yaşayan, Pratt Institute Sosyal Bilimler ve Kültürel Çalışmalar Bölümünde Kültürel Çalışmalar Koordinatörü olan Doçent Kumru Toktamış, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) seçimlerine yaklaşık bir ay kala bianet'in sorularını yanıtladı.
"Beceriksiz bir kabadayı"
Basın akşam yaşananları ABD tarihinin en kaotik tartışmalarından biri olarak niteliyor, katılıyor musunuz?
"Bir daha hiçbir şey asla eskisi gibi olamayacak" denir ya tam o haldeyiz artık, geriye dönüşü pek mümkün olmayan bir yola girilmişti zaten ne zamandır.
Bu tartışmalar zaten her zaman performans özelliğini taşırdı. Ancak Trump performansın niteliğini kendi oyun alanına taşıdı.
Yani bir devlet adamı/insanı niteliklerini barındıran biri olmak zorunda değilsiniz artık bu tartışmalarda yer almak için.
Bir iki gülümseme, üç-beş espri ile "insani" yönlerini açık ederlerdi siyasi adaylar.
Trump'ın insani yönü huysuz bir çocuk, öfkeli ve beceriksiz bir kabadayı ve bir şekilde hedefini bulan efelenme ve horozlanma hali.
Bunları zaten ne zamandır miting alanlarına sokmuştu. Ve bu tarzı kendilerine daha yakın bulan bir kitlesi var.
Şimdi artık "madem ki performans, alın size kitlelere üstten bakmayan bir performans" diyerek siyasetin içini boşaltmış oldu.
Tabii bütün bunlar herhangi bir sorumluluk, siyasi netlik ve fikr-i takip olmadan yapılınca işler iyicene karman çorman oluyor.
Hiçbir politik önerme, plan, program sunmaksızın sadece horozlanma hali aslında bu tür kamusal tartışmalar için çok da yeni değil.
Ama Trump yeni bir düzeye taşımış oldu. Bu yükseklikten, veya daha doğrusu alçalmadan, geriye dönüş olabilir mi emin değilim?
Olur ama başka bir şey olur.
Yani Amerikan Demokratlarının, boyunlarındaki inci kolyelere sarılarak nefes almaya çalışan şaşkın aristokratlar gibi davranmaları da aslında gereksiz.
Bu yaşananlar uzun süredir zaten gelmekte olan, ön verdikleri, hatta neden oldukları bir siyasetin lümpenleşmesi halinin beklenen sonuçları.
Önemli olan fark şurada: Bugüne kadar izleyebildiğim, okuyabildiğim bütün tartışmalarda başkan adayları bir orta yol tutturmaya, sivrilikleri törpülemeye, sağ duyunun sesi olmaya veya ortalama sağ duyuyu kendilerine göre şekillendirmeye çalışırlar.
Bu Amerikan "orta sınıfı" denen bir çoğunluk ile ulusal birliğin meşrulaşması gayretidir. Trump için bir ulusal birlik ve beraberlik diye bir nosyon söz konusu olmadığı için, o sadece nüfusun belli öfkeli bir kesimine seslenmekten yana.
Bu seslenişi mümkün olan en lümpen horozlanma ile yaptığında yanıt bulduğu kalabalıklar var.
Meydanlardaki bu kaosun, daha efendi olması gereken ortamlara taşınması bu kaos aslında.
"Irkçılığını ana akıma taşıması dehşet verici"
Röportajdan önce konuştuğumuzda tartışmalardan etkilendiğinizi söylediniz, sizi en çok irite eden detaylar neler oldu?
Hala daha şaşırıyor olabilmem beni kendi adıma sevindirdi. Bu lümpenleşme hali, siyaseti bir horozlanma haline dönüştürme yöntemini bekliyordum.
Yine de defalarca ekrandan kaçtım; "hayat çok kısa ve ben bunlarla yaşamak zorunda değilim" duygusu ile.
Ama bunlarla yaşamak zorundayız, alışmak zorunda olmasak da. Tabii ki ben de herkes gibi beyaz ırkçı söylemi, sadece söylemi değil bizzat aktivizmini ana akım siyaset sahnesine bu kadar rahat taşımış olmasından dehşete kapıldım.
Bu dehşete kapılma demin sözünü ettiğim incilerine sarılıp "Aman Allahım bu ne rezillik" deme hali değil, yanlış anlaşılmasın.
Adam açıkça "iç savaş" çağrısı yaptı: Marjinal, silahlı bir gruba -böylesi gruplar siyah veya Hispanik olduklarında çete diyoruz da bunlara niye saygılı bir şekilde grup diyoruz bilemiyorum ama-, herkesin önünde "hazır olun ve bekleyin" dedi.
Daha ne desin: "Başkanlığı bırakmayacağım" diyor, daha birkaç hafta önce "Üçüncü defa başkan seçilme hakkım da var benim" diyen adam.
Dehşete kapıldım bu söylemden, çünkü karşılığı var ve çünkü yukarıda sözünü ettiğim "ortalamayı tutturma" sağ duyusu bu tehdide boyun eğer diye endişeliyim.
"Bu kadarı da olmaz' eşiği yükseliyor"
Beyaz üstünlüğü konusunda Trump'ın verdiği cevabı biraz daha açarsak...
Bu kadarı da olmaz noktasının eşiği sürekli daha da öteye gidiyor.
Bir bakıma bir yurttaş değil de bir akademik olarak gördüğüm tablodan memnun olmam lazım: Zaten var olan, ince ince sızagelen ırkçılık artık ortalığa döküldü, saçıldı.
Bunun tabii ki çok yıkıcı sonuçları olacaktır. Ancak bir gün her şey yatıştığında, yatışabildiğinde, artık bir daha kimse ırkçılık üstünden hayat sürdürmeyecek ve siyaset yapmayacaktır.
Amerika'da her daim var olan beyaz üstünlüğü anlayışının üstü habire kibar kibar örtülmekteydi.
Bu kibarlık son yıllarda "siyasi doğruluk" akımı ile daha da artmıştı; "iyi ve kibar olalım ve öyle konuşmayalım".
Bu benim dehşetli canımı sıkan bir yüzeysellik. Zaten Trump ve kitlesi, bu derinliksizliğe tepki.
Bırakın çıksın ortaya bütün gerici, ırkçı yaklaşımlar da bir görelim kim neymiş, neden öyleşmiş.
Irçılıkla ve ırkçılığa dayalı politikalarla baş edebilecek muazzam rezervler var ABD'de.
Bu rezervlerin harekete geçmesi hepimiz için çok hayırlı olur.
AKP döneminde ateizmin Türkiye'de yükseleceğini de ben öngörüyordum, evet çok yıkıcı siyaseti böylesi hamasi popülizmlerle götürmek madem ki kaçınılmaz, hodri meydan.
"Biden bir kez daha kendini soldan ayrıştırdı"
İki tarafın performansını kısaca değerlendirirsek...
Biden Amerika'da çökmekte olanın ve dönüşmekte olanın bizzat vücut bulmuş temsilcisi bence.
ABD'nin beyaz (çoğunlukla İrlanda kökenli) emekçileri Bidenvari politikalarla yatıştırıldı on yıllardır: Siz iyisiniz, siz bir tanesiniz, alttan alta siz üstünsünüz edebiyatı ile önce sendikalarından, sonra da işlerinden oldu beyaz emekçiler.
Bu sürecin baş sorumlusunun Reagan yönetimi olduğu söylense de, bakmayın beyaz emekçilerin yoksullaşmasının ve işsizleşmesinin hem sonucu hem de sürdürücüsü Clinton yönetimidir.
Biden bu çizginin uzantısı, Hillary Clinton'dan daha birikimli ve net uzantısı ve belki de sonuncu temsilcisi.
Bu çizgi ABD emekçisinin kendi haklarına, sendikalarına sahip çıkabilmesinin önündeki en önemli engel bence.
Fabrika sektörünün çöküşünde, sendikaların belinin kırılması sırasında asla neo-liberalizme karşı sendikaları güçlendirme taraftarı olmayan bu çizgiyi hala sürdürebiliyor Biden.
Örneğin, geçen akşamki tartışmada kendini soldan net bir biçimde uzaklaştırdı.
Tabii bu bir retorik diyebiliriz. Çünkü biliyoruz ki Sanders çizgisi ile aktif bir biçimde çalışmak, ittifak yapmak zorunda.
Ama iş kamuoyu önünde performansa geldiğinde kendini soldan ayrıştırdı bir kez daha.
Bu tablo bence belki de en acıklı tablo. Çünkü yükselen, artık zirve yapmış Trump ırkçılığına karşı ittifakın başını çekiyor Biden.
Yine ortalama sağ duyuyu kurmaya, kurgulamaya çalışıyor. Bu kurguda sürekli yarılmakta olan eşitsizlikler kazara olmuş gibi gösteriliyor.
Sistemdeki gidişat üstüne söyleyecek sözü yok Biden'in. Asla da olmadı uzun siyasi kariyeri boyunca.
"Trump muhalefet edası ile konuşuyor"
Bu arada Trump in performansı ile ilgili olarak şunu da eklemek gerekiyor bence.
Adam sanki iktidarda olan bir başkan gibi değil de, iktidara oynayan bir muhalif edası ile konuşuyor ki bu Trump'ın lümpenlik, ırkçılık ve hukuk dışı, anti-demokratik otoriterlik çıtasını daha da yükseltebileceğinin işareti.
Trump sürekli yalan söylüyor ama söylediği yalanlar bir şekilde karşılık buluyor kitlesinde.
Bunca yıl göz boyamacılıktan medet ummuş politikacılar çok da şaşırıyor gibi yapmasın lütfen.
"Anketler fuzuli bilgimsi veriler üretme çabası"
Anketler aradaki farkın azaldığını gösteriyor. Aynı zamanda çok fazla kararsız seçmen olduğunu. İki tarafın bu ve bundan sonraki tartışma performansları durumu etkiler mi?
Ben anket akademisyeni değilim. Anketler ile pek ilgilenmiyorum, çünkü nasıl tasarlandıklarını, nasıl manipüle edildiklerini biliyorum.
Bana bilgi yokluğunda fuzuli bilgimsi veriler üretme çabası olarak görünüyor, kimse gücenmesin.
Dört yıl önce anketler Hillary Clinton'ın kazanacağını söylüyordu. Ben kimin kazanacağını o zaman da bilmiyordum, şimdi de bilmiyorum.
Bilmiyorum dememek için anketlere gönderme yapma tarzı benim bilim anlayışımla çok örtüşmüyor, çünkü anket bilgilerini kontrollü değerlendirebilme araçlarından yoksun nüfusun çoğunluğu.
Ben kamusal alanda seslendirilen eğilimlerin izlenmesinden yanayım, bu daha zor bir çalışma alanı, daha karmaşık.
Onun için pek tercih edilmiyor, çünkü politikacılar ve gazeteciler kesinlik duymak istiyor, oysa hayat muğlaklıklardan oluşuyor, kesinliklerden değil.
Şimdi Biden kampanyasından gelen çok etkin bir manipülasyon var: Anketler adayların başa baş olduğunu gösteriyormuş. Bu niye yapılıyor?
Oy verme niyetinde olmayan apolitik veya sol politik kesimi harekete geçirebilmek için. Daha yeni muhalif bir arkadaşım "Oy kullandım ve dün gece sahneye çıkan iki adamdan hiçbirine oy vermedim" dediğinde içimden "Yapma yaaa" dedim. Demek ki Biden kampanyası bu muhalif solcuyu Trump karşıtı ittifak cephesine katamamış.
Etraftaki duyageldiğimiz bütün anket referansları şimdi bu yönde. Biden kampanyasının bütün gayreti bu Trump karşıtı ittifak cephesini oluşturabilmek, anketleri de bu amaçla yorumluyor ve yeniden yorumluyorlar.
Geçen günkü tartışmanın ardından tartışma komisyonu daha kesin yapılanmış bir tartışma modeli geliştirdiklerini ve uygulayacaklarını söylediler.
Bunun ne anlama geleceğini ve adayları ne şekilde etkileyeceğini göreceğiz. Trump'ı dizginlemenin pek mümkün olduğunu sanmıyorum ben, onun kitleleri var.
(PT)