"Kürt sorunundan konuşulurken ordudan söz edilmiyor; genel olarak ordu konusunda konuşulmuyor. Ordu, en ciddi tabulardan biri."
" Silahlar sussun, çatışmalar dursun " bildirisinin imzacıları, Göregenli, Prof. Dr. Gençay Gürsoy ve Tayfun Mater, Türkiye- AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk'ın -hakkında orduya hakaretten soruşturulma başlatılmasına neden olan- sözlerini, bianet'e değerlendirdi.
Lagendijk, İstanbul'da katıldığı Dördüncü Yeşil Diyalog toplantısında, "Ordu PKK ile çatışmayı seviyor. Bu onu güçlü ve önemli kılıyor" ve "çatışma ortamı PKK'ya da Kürt hareketine önderlik şansı tanıyor. Kürtler açısından bu büyük bir hata" demişti.
Gürsoy: Söylem sakar, sözler isabetli
İstanbul Tabip Odası Başkanı ve Başbakan Erdoğan'la görüşen yurttaş heyetinin sözcüsü Gürsoy, Lagendijk'ın söyleminin seçilen yer ve zaman açısından "sakar", ancak sözlerinin isabetli olduğunu dile getiriyor:
"Ordunun 'çatışmayı sevdiğini' söylemek Türkiye'de rahat kullanılabilecek bir ifade değil. Öte yandan, her söylenene dava açılması, yaşadığımız günlerin modası haline geldi.
"İki tarafta da, -PKK de, derin devletin bilmediğimiz bir bölümünün de- bazı güçlerin silahlı çatışmalardan yana olduğu belli. Buna katılmamak mümkün değil."
"Kürtlerle ilgili söylediklerine yüzde yüz katılıyorum" diyen Gürsoy, Lagendijk'ın sözlerinin çatışmalarının durması için adım atılması telkinini içerdiğine dikkat çekti; "Sadece belediye başkanlarının değil, bütün sorumlu Kürt, Türk yurttaşların da seslerini şiddete karşı daha gür çıkarması gerek" dedi.
"Fakat belediye başkanlarına çağrısının bütün belediye başkanlarını kapsamadığını kabul etmek gerek. Bölgede birçok belediye başkanı, bizim bildirgemizdeki metnin aynısını imzalayarak şiddete karşı olduklarını deklare etmişlerdi."
Mater: Gayet objektif ve mesafeli bir eleştiri
Tayfun Mater de, Lagendijk'ın sözlerinin tepki çekmesinin nedeninin "ordudan söz etmesi" olduğunu söyledi.
"Biz bildiride 'taraflar' demiştik. Lagendijk doğruca ordudan söz etti. Ama sözlerinin devamına bakılmadı. Şemdinli'ye dikkat çekmesi ve PKK'ye getirdiği eleştiriler önemliydi."
Mater, "Bence gayet objektif ve mesafeli eleştiri" diyor Lagendijk'ın sözleri için.
"İki tarafa da eşit mesafeli bir eleştiri. İki tarafta da savaşmayı sürdürmek isteyenler ve istemeyenler var. Bizim bildiri de aynı şeyi söylüyordu."
Göregenli: Militarizmin gölgesinde siyaset olmuyor
Göregenli'yse, "Ordunun bu işten sağlığı pratik yararı bilemiyorum ama" diyor, "ordunun Türkiye'deki varlığı sadece güvenlik ihtiyacından belirlenmiyor; bütün temel meselelerinin konuşulmasında -egemen söylemin kurulumu açısından- ordu her zaman başrolü oynuyor."
Ordunun "neyin konuşulup konuşulmayacağını da belirlediğini" söyleyen Göregenli, cumhuriyet boyunca en temel iki gerilim alanı olarak tanımladığı "şeriat korkusu" ve "sürekli bölünme korkusuyla beslenen Kürt sorunu" hakkında, ordunun hep bir siyasi aktör olarak konuştuğuna dikkat çekiyor:
"Ordu, bunların bir siyasi mesele olduğunun anlaşılması ve böyle konuşulmasının önünde büyük engel. Olayların asıl aktörleri asla konuşamıyorlar; etkili siyasi aktörler haline gelemiyorlar. Militarizmin gölgesinde siyaset yapılamıyor. Lagendijk'ın sözleri bu yüzden önemli.
"Kürt sorunu ordusuz çözülebilir hale gelirse, ordunun rolü ciddi biçimde değişebilir."
"Fakat bizler için kırıcı ve aşağılayıcı olan bir şey var" diyor Göregenli:
"Avrupa Birliği sürecinin kendisinin önemli olduğunu düşünüyorum; ama bu sözleri onlar söylediğinde daha etkili oluyor. Sonuçta başöğretmen söylemiş oluyor, sınıftaki öğrenciler değil."
"Bütün siyasi aktörelerin önünü açacak politikalar gerekiyor"
Lagendijk'ın Kürt siyasi aktörlere yönelik sözlerini de değerlendiren Göregenli, "Elbette bu sözlere katılıyorum. Ama PKK'nin şiddet kullanmamasının koşullarını sağlamak da siyasi bir iş" diyor.
"Sözleri söylemek kolay; ama PKK'nin şiddeti bırakmasını da siyasi bir mesele olarak tartışmak gerek. Genel affın çok ciddi bir biçimde konuşulabilmesi gerek. Kürtlerin rahat konuşabildiklerini sanmıyorum. Konuşulsa tabuların gerçek olmadığı ortaya çıkacak.
"Bütün sivil siyasi aktörlerin önünü açacak politikalar gerekiyor."
Göregenli, Lagendijk'ın da dikkat çektiği Şemdinli olaylarına değiniyor ve Nisan-Mayıs 2005'te yürüttüğü " Şiddet ve İşkenceye Yönelik Tutum ve Değerlendirmeler " araştırmasının sonuçlarını anımsatıyor:
"Asıl güçlü olan halkın iradesi olmalı; silahların olmamalı. Hayat, bizim araştırma sonuçlarını doğruladı. İnsanlar, içtenlikle, şiddet falan istemiyorlar; barış istiyorlar.
"Bölgede her aileden neredeyse bir kişi hapiste veya dağda ya da ölmüş. Böyle bir toplumsal arka plan varken, Lagendijk'ın sözünü ettiği tavrın önünü açabilmek gerek.
"Bu yüzden hepimizin Kürtlere karşı çok ciddi sorumlulukları var. Barışın ve şiddetsiz çözümün önünü açmak için Türklere çok daha fazla rol düşüyor." (TK)