31 Aralık 1974 günü, sol ve sosyalist avukatlar Çağdaş Hukukçular Derneği’ni (ÇHD) kurarlar. Denizlerin mücadelesi ve idamlar, öylesine yankı yaratmıştır ki ünlü halk türküsünde söylendiği gibi “Deniz mahkemeye düşmüş/Avukatı ben olaydım…” diyen milyonlar avukatlık mesleğine toplumsal bir anlam yüklemiştir. Avukat Halit Çelenk yanına Niyazi Ağırnaslı ve Eşber Yağmurdereli gibi arkadaşlarını almış ve “halkın beklentisi”ne uygun bir adım atarak Çağdaş Hukukçular Derneği’nin kuruluş dilekçesini yetkili makama vermiştir. O günlerde Halit Çelenk’in üzerine “Deniz Gezmiş’in avukatı” kimliği kazınmıştır.
ÇHD kuruluşundan itibaren toplum için bir hukuk anlayışıyla hareket eder. Hukuk statükoyu yansıtan ve koruyan bir disiplin olduğu halde ÇHD statükoya karşı çıkar ve hukuku toplumun çoğunluğunun yararına değiştirme mücadelesine girişir. Sorgu binalarında, DGM salonlarında, cezaevlerinde ve elbette meydanlarda, işçilerin, solcuların, sendikacıların yanında yer alır. Artık ÇHD toplumsal muhalefetin bir bileşkesidir. Ekim 1976’da ÇHD kendi sesine uygun bir yayın organı yayınlamaya başlar: Çağımızda Hukuk ve Toplum Dergisi, 12 Mart faşizmine karşı bir hukuk mücadelesi çağrısı yapar.
31 yıl sonra
Aradan geçen 31 yıl sonra, birkaç gün evvel ÇHD’nin İstanbul Şubesi Kış-2008 sayısıyla Çağımızda Hukuk ve Toplum’u yayınlandı. Dergi yeni olmasına rağmen ÇHD İstanbul Şubesi “24. sayı” notunu düşerek bir “sürekliliğe” veya “devamlılığa” dikkat çekmek istemiş. Haklı oldukları kesin: 12 Mart faşizminin üstünden çeyrek yüzyılı aşkın zaman geçti; Türkiye AB’ye aday üye oldu; sayısız kanun ve hatta kısmen Anayasa değişti; ama yargısız infazlar; işkenceler; haksız yargılamalar; düşüncenin suç olması ve diğer anti-demokratik uygulamalar son bulmadı; “adil bir hayat” kurulamadı. Nitekim; Sevgili Eşber Yağmurdereli “Bugün Yeniden” dediği derginin ilk yazısında başından geçenleri de anlatarak hukukun dünden bugüne yaşadığı tıkanıklığı ve Türkiye’nin “adalet-halleri”ni gözler önüne getirmiş.
Derginin bu sayısı genellikle avukatlık mesleğinin sorunlarını işlemiş. Dosya konusu ise “Avukatlık Mesleğinde Dönüşüm” olarak belirlenmiş. Dosyaya katkı verenler Av. Haluk İnanıcı, Prof. Köksal Bayraktar ve Av. Aynur Tuncel Yazgan olmuş. Dosyada “onursal avukat- ücretli avukat” gibi kategorilerle “bağımlı avukat”a yol açan tasarısıyla Türkiye Barolar Birliği eleştirilmiş. CMK avukatlığı ve Adli Yardım hizmeti gibi alanların sorunları ele alınmış. Köksal Bayraktar hoca ise “nasıl bir hukuk eğitimi?” başlığıyla kaliteli hukukçu için fakültelerde yapılması gereken reformları yazmış. Avukat Yazgan ise uzun yazısında avukatlığın sorunlarını “içeriden” ve “açık sözle” yazmış.
Derginin soru sorduğu İstanbul Barosu Başkanı Kazım Kolcuoğlu, “işçi avukat” Süleyman Gökten, “Türkiye’nin en çok vergi veren avukatı” Ahmet Pekin, Ankara Barosu Başkanı Vedat Ahsen Coşar ise avukatlık mesleğinin sorunlarının nasıl çözüleceğini anlatmışlar. Yorumların yoğunlaştığı konu ise dünyada da gündemde olan “avukatlık mesleğinin kamusal bir hizmet mi, serbest bir meslek mi olduğu” tartışması. Ticari aklın avukatlık mesleğinin rolünü sınırlama ve etik değerleri aşındırma ve böylece yargıya zarar verme tehlikesi tartışılıyor. Avukatlık mesleğindeki değişimi “kapatacak bürosu bile olmayan-işçi avukat” Süleyman Gökten ne güzel özetlemiş: “Onur payının yerini maaş bordrosuna, üstadın yerini patrona, dayanışmanın yerini rekabete, etik kuralların yerini piyasa kurallarına bıraktığı bu ‘değişime’ direnilmesi gerektiğini düşünüyorum.”
Derginin başka bir önemli konusu olan “Avukat Sendikası” ise Av. Selçuk Kozağaçlı tarafından işlenmiş. Katkıda bulunanlar ise Prof. Gençay Gürsoy ve DİSK Başkanı Süleyman Çelebi. Kozağaçlı yazısında dünyadaki “avukat grevleri”nin belki de yarın İstanbul’a sıçrayacağından söz ederek avukat sendikasının özellikle “işçi avukatlar, banka ve sigorta işlerinde çalışan maaşlı avukatlar, avukat yanında ve avukatlık ortaklıklarında çalışan işçi avukatları” ilgilendirdiğini vurgulamış.
Derginin son konusu olan “Demokratik Bir Anayasa” için Prof. Taha Parla “yöntem ve bazı ilkeleri” yazmış. Dergi Küba Halk Cumhuriyeti Anayasası’nı ise Che ve Castro’nun fotoğrafları eşliğinde vermiş. AKP’nin anayasasının tartışıldığı son haftalarda dikkatleri başka bir kıtaya ve başka bir ülkeye (Küba) çekmiş.
Bir toplum dergisi olarak hukuk dergisi
Şu anda Türkiye’de birkaç hukuk dergisi birden çıkıyor. Doğan grubunun yayınladığı “Güncel Hukuk”un yanı sıra TBB’ye ait teorik hukuk dergisi “Türkiye Barolar Birliği Dergisi” var. İstanbul ve Ankara Hukuk Fakültelerine ait yayın organları ve bu illerin barolarına ait dergiler var. Başka bazı baroların “arada bir” çıkan yayınları var. Bundan önce ise bir süre yayınlanan “Açık Sayfa” ve “Günışığı” deneyimleri var. Bütün bu yayınlar genellikle avukatlara ve hukukçulara seslendi, sesleniyor. Umuyorum ki “Hukuk ve Toplum” 31 yıl sonra “yeniden başladığı” yolculuğuna devam eder ve adında yazdığı gibi ezilenlerin, sömürülenlerin dergisi (“toplum dergisi”) olur. (HA/TK)