AKP'nin buluşu cepheleşmenin tıkadığı kanalları açmaya, kilitlenmiş konuları yer aldıkları gerilim yaratıcı bağlamlarından kopararak, insanların gündelik hayatına yansıyacak rahatlatıcı (belki de estetize edilmiş) öğelere dönüştürmeye dayanıyor.
Ancak bu iş hiç de kolay değil. Zorluk yalnızca muhalefetin (ve iktidar merkezli 'sivil toplum kuruluşları"nın - STK) alışılageldiği biçimde siyaset dışı kurumlarla bütünleşerek statükoyu korumaya çalışmasında değil. AKP'nin 28 Şubat sürecinde geliştirdiği bu buluşçu stratejisini terk ederek eski gerilim hattına kayma ve başarısız olma tehlikesi de mevcut.
"Gösteri" niyeti
Bu nedenle dikkatli bir yol izlemek gerekiyor.
AKP Hükümeti için çözüm siyaset dışı aktörlerinin az çok paylaşmış olduğu dış siyaset, güvenlik, eğitim gibi önemli konular dışında yeni konular bulmak ve geçmişteki hataları hafızalardan silecek yeni adımlar atmak. Bunun da en kolay yolu hiç şüphesiz halkın gözünün önünde bir iş yapmak. Türkiye'nin her sorunu "öpülmeyi bekleyen kurbağalar" gibi olduğu için konu sıkıntısı çekilmeyeceği açık.
Hükümet'in İstanbul'da işe bir "gösteri" ile başlama niyetinde olduğu söyleniyor. Üzerinde durulan konulardan biri olan Taksim Meydanı buluşu sergilemek için her açıdan bir "biçilmiş kaftan".
Taksim Camisi tartışmasını anımsayanlar, kökü geçmişe uzanan bu konunun Türkiye'nin en önemli kamusal mekanına "kimin damgasını vuracağının belirlenmesi mücadelesi" olduğunu az çok bilirler. Refah Partisi'nin yerel yönetimlerden sonra hükümet ortağı olması ve başta Kültür Bakanı olmak üzere (adeta karşı tarafın beklediği) refleksleri göstermeye başlaması ile tırmanan (tırmandırılan) gerilim bilindiği gibi 28 Şubat'a kadar uzanmıştı. Daha sonra emir komuta zinciri içinde, yargıdan bürokrasiye ve üniversiteler gibi kamu kuruluşlarına kadar uzanan bir gerilim hattında bu çatışma simgelerinin "tek taraflı" anlamlandırıldığı bir süreç yaşandı.
Bu siyasal sürecin özelliği taraflardan birinin kamu kişiliği ile özdeşleşmesi ve krizin bu şekilde bastırılmasıydı.
Projeye karşı çıkanların projeleri
Sonuçta yerel yönetim projede yer alan üç farklı yerdeki cami alternatiflerini kazıyarak projeyi Kültür Bakanlığı'na bağlı Koruma Kurulu'nun onayına gönderdi. Ancak Koruma Kurulu Taksim'in altını üstüne getiren bu projeyi belki 'camiye yeraçma amaçlı' bir hazırlık olarak gördüğü, belki de bu kadar önemli bir simgesel mekanı hasmına bırakmamak için onaylamadı. İstanbul Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna ise projelerinin bekletildiğini, "icraatta bulunmalarının engellendiği"ni her fırsatta dile getirdi.
Projeye karşı çıkıyormuş gibi gözüken taraflar ise bu "uzlaşma süreci"nde belediyelerden proje işleri aldılar ve rahatladılar.
Bugün köprünün altından çok sular akmış bulunuyor. Refah partili Kültür Bakanı'nın projeye karşı çıktığı için "kulağından tutarak kapıya koyduk" dediği Prof. Dr. Semavi Eyice bugün İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin danışmanı ve belediyenin çıkardığı İstanbul Bülteni'nin sürekli yazarı.
Meydan gibi meydan için
Ancak şimdi yoğurdu üfleyerek yemenin değil, siyasal çözümlerin zamanı. Şehrin değil, Türkiye'nin en önemli meydanı yıllardır bakımsızlık içinde. Orasını burasını gecekondu yapılar, kulübeler, duraklar, araçlar, seyyar satıcılar doldurmuş vaziyette.
Parkın içi tam bir sefalet halinde. Bugün metronun ana istasyonlarından birinin bu alanda olması, bir proje ihtiyacını ortaya koymakta. Bu nedenle İstanbul'da yeni bir şey yapacaksanız, bunu herkesin gözü önünde ve (bugüne kadar hiçbir şey yapılamayan) Taksim'de yapmak mantıklı.
AKP Hükümeti geçmişte Koruma Kurulu ile yerel yönetim arasındaki kilitlenen onay sorununu aşabilir ve üstelik korkuları depreştiren belirsizliğe karşı kilidin açılmasının iyi bir şey olduğunu (hiç de korkulacak bir şey olmadığını) gösterebilir.
Bir an önce inşaat
Buraya kadar her şey gayet makul, gayet anlaşılır durumda. Elde 'camiler olmayan' bir proje var. Yapılacak iş son derece basit. Projenin önündeki engel doğal olarak kalktığına göre, bir an önce inşaata başlamak.
Taksim Kentsel Tasarım Projesi bir taraftan yıllardır büyüyen sorunlara 'çözüm' getirecek, küllendikçe paranoyakça korkular halini alan belirsizliklere karşı da nihai ve pratik bir uygulama oluşturacak.
Geçmişteki hükümetin engellemesi yüzünden bir türlü alt edilemeyen, her an depreşmeye hazır duran yüklü miras işin tamamlanması ile reddedilecek...
Kilit açılmayı bekliyor.
Ancak kilidin nasıl açılacağı bir sorun. Bir buluştan söz etmek için bir deney sonucu elde edilen bulguların tanımlı, yöntemin tutarlı olması, rastlantısal olarak elde edilen sonuçların anlaşılması zorunlu.
Taksim Camisi tartışmasında kaldırılan toz bulutunun tepeden inmeci yönetim pratiklerini sorgulamayı engellediğini, tarafların bu tepeden inmeci yönetim anlayışında anlaştıklarını ve bu nedenle çatıştıklarını unutmamak gerekiyor. Projenin yıllardır Koruma Kurulu'nda bekletilmesinin hiç de 'iç rahatlatıcı' bir durum olmadığını, tam tersine krizin küllendirilerek zamanın boşa geçtiğini ve bir gün apar topar iş yapılmaya çalışıldığında da iş işten geçme tehlikesinin bulunduğunun farkında olan çok az kişi var.
Taksim projelerinin birbirinden farkı yok
Bunları söyledikten sonra Taksim Projesi'nin geçmişine bir göz atmakta yarar var: Taksim Meydanı bilindiği gibi Bedrettin Dalan zamanında bir yarışma konusu oldu. Bu yarışma, ön hazırlık safhasından geçmemiş ve katılımcıları yönlendirecek olan şartnamesi yeterli olmayan derme çatma bir uygulamaydı. Bu yarışma sonucu elde edilen tasarımlar, daha çok boş bir alanda uygulanabilecek ve bir fikir birikimi yaratmayacak nitelikte oldu.
Elde edilen projelerin daha sonra hiç gündeme gelmemesinden, hatta kaybedildikleri gibi söylentilerin ortalıkta dolaşmasından kimse bir rahatsızlık duymadı. Bu nedenle tepeden inmeci proje yönetimine göre çok daha demokratik gibi gözüken yarışma yöntemiyle proje elde etme yönteminden bir sonuç alınamadı. Yarışmaya katılan gruplardan birinin belediyeyle 'yakın temas içinde' kendi projesini uygulatmak için yaptığı girişim de başarısız oldu.
Nurettin Sözen zamanında hazırlatılan öneri projenin de kayda değer bir konsept geliştiremediği görüldü. Sıraselviler, Gümüşsuyu, Mete, Tarlabaşı Caddesi gibi ana arterleri yerin altına alan ve şehrin içinde şehirlerarası kavşak çözümleri öneren proje itirazlar üzerine (ve büyük şans eseri olarak) hiçbir zaman uygulamaya konmadı.
Daha sonra, Tayyip Erdoğan zamanında İstanbul Büyükşehir Belediyesi Taksim Meydanı ve çevresi için bir proje ihalesi yaptı. İhaleyi alan kuruluş proje çalışmalarını yaklaşık Mart 1997'den 1998'e kadar sürdürdü. Ancak proje konusu bu defa da başlangıçtaki eksik bilgiler ve cami üzerine odaklanan siyasal tartışmaların yarattığı toz bulutunun altında kaldı.
İstanbul'un en önemli meydanının ve çevresinin nasıl düzenleneceğine ilişkin kararların daha önce de olduğu gibi tamamen oldu bittiye getirildi. Projenin karanlıkta yönetilmesi, yanlış kabuller üzerine kurulması çok büyük bir eksiklik oldu. İdeolojik tartışmalar, çatışma yerel sorunların üzerini örttü.
Başka bir yönteme ve yeni bir projeye ihtiyaç var:
Bugüne kadar olan deneyimden ortaya çıkan sonuç bugüne kadar geliştirilen projelerin hiç birinin diğerinden farkının olmaması. Son proje (camiler kazındıktan sonra) aşağı yukarı eski projelerin bir tekrarı. Taksim'deki trafiğin yeraltına alınacağı belirtiliyor.
Çoğunlukla yığma yapılardan oluşan Sıraselviler Caddesi, Gümüşsuyu Caddesi gibi mahallerde bu işlemin teknik imkansızlıkları yanında, yapılacak işlemin kentsel mekanı bir şehirlerarası kavşak çözümüyle tahrip edeceği çok açık. Projede eski neoklasik düzenleme tamamen yok ediliyor ve yerine ilkel bir park düzenlemesi konuyor.
Karaköy, Eminönü, Beyazıt meydanlarından sonra Taksim için geliştirilen bu proje İstanbul için gerçekten bir talihsizlik. Böyle bir uygulama yalnızca Taksim Gezisi'nin değil, Gümüşsuyu, Sıraselviler, Cumhuriyet caddeleri gibi şehirde kalan son doğru dürüst caddelerin yok olmasını getirecek.
Şeffaflık ihtiyacı
Caddelerin her iki yanında oluşacak istinat duvarlarının nasıl bir sonuç vereceğini kestirmek hiç de zor değil. Bugün son derece sakıncalı sonuçlar yaratabilecek bir projenin "sanki normal bir prosedür içinde uygulanabilecekmiş gibi işlem görmesi" bu konuya farklı bir ilginin, farklı bir yaklaşım biçiminin acilen geliştirilmesini zorunlu kılmakta.
Örneğin Taksim Meydanı'nın otobüsler için bir başlangıç noktası olmasından vazgeçilebilir, neoklasik düzenleme elden geçirilebilir ve geniş kaldırımların asfaltla kaplanması ve araçların kullanımına açılması engellenebilir. Keza Taksim Gezisi'nin bir otopark olarak kullanılması da. Avrupa'nın bir çok meydanında yayalarla araçlar ayrıştırılmak yerine, şehirsel hareketliliğin meydan ölçeğindeki ilişkisi içinde birlikte bulunmakta ve yoğunlukları ve yönelimleri düzenlenmekte.
Ancak bir tasarım geliştirmeden önce yerel sorunların yenilikçi profesyonel deneyimlere açılması ve başarılı bir sonuç için farklı proje geliştirme yöntemlerine, şeffaflığa ihtiyaç var. Bugüne kadar nasıl "siyaset dışı aktörler" kendi kamu yararı kavramlarını dikte etmek için siyasetten arındırılmış bir kamu düzeni önerdilerse, bunun şehircilik ve planlama uygulamalarındaki karşılığı yerel çözümlerin teknik bir süreç olarak algılanması oldu. Bu nedenle AKP'nin buluşçu siyasal stratejisinin İstanbul'da bir uygulama ile bir fiyaskoya dönüşmemesi için Soğuk Savaş Dönemi'nden kalan şehircilik deneyimlerine karşı durmak ve siyaseti savunmak gerekiyor.(KG/NM)