Güngören, Köyiçi'nde Kaymakamlık binasındayız. Nüfus müdürlüğü binanın ikinci katında. Karanlık koridorda uzun bir kuyruk var. kadınlar, erkekler ellerinde numaralarıyla boşluğa bakarak sıranın kendilerine gelmesini bekliyorlar.
Neden mi?
Geçtiğimiz günlerde Yüksek Seçim Kurulu (YSK) seçmenlerin üzerinde TC kimlik numarası bulunmayan belge göstermeleri halinde 29 Mart'taki yerel seçimlerde oy kullanılamayacağını duyurdu, ondan...
Çalışanlar, işsizler, kadınlar, erkekler, yaşlılar, gençler... Herkes nüfus cüzdanına kimlik numarasını ekletmek için bir çok yerde olduğu gibi uzun kuyruklarda bekliyor.
"Evi temizlemek için kimlik numarası gerekmiyor ki"
Ev kadını Ayten'in (46) sıra numarası 192. yaklaşık 40 dakikadır bekliyor ama sıranın kendisine gelmesi için 72 kişi var daha.
"Oy kullanamazsınız dediler, ben de oyumu kullanabilmek için geldim" diyor. "Çocukları okula bıraktım, buraya geldim. Ben işimi halledip eve gideceğim. Sonra da eltim gelecek."
Birlikte gel(e)memelerinin nedeni eltisinin çocuğunun olması. Kime oy vereceksin diye soruyorum Ayten'e, kulağıma eğilip sessizce söylüyor: DTP.
Kimlik numarasını daha önce neden almadığını soruyorum Ayten'e, "E, hiç işim olmadı ki. Ne bankaya gidiyorum ne başka bişey. Evdeyim, çocuklara bakıyorum, yemek yapıyorum. Ev kadınıyım, evi temizlemek için numara gerekmedi ki" diye açıklıyor durumu.
"AKP'li patronum nasılsa oyun boşa gidecek dedi"
Biz konuşurken kuyruk uzadıkça uzuyor. Koridor çok sıcak, salon daha da...
Ekrem Kaya (33) da işinden izin alarak gelmiş. "Patron mırın kırın etti, hatta nasılsa işe yaramayacak oyun, vermeyiver bile dedi ama ben de ayak diredim: 'Oyumu vereceğim. Boşa gitse bile'," dedi.
Hangi partiye oy vereceğine Ayten'den daha gür bir sesle yanıt verdi: "CHP". Kaya, patronunun da AKP'ye oy vereceğini ekledi sözlerine.
"Bunun altında bir iş var ama ne?"
Kaya'yla konuşurken isimlerini vermek istemeyen bir çift sohbete dalıyor: "Bu uygulama seçime on gün kala mı çıktı ortaya? Kimsenin haberi yok muydu? Geçen seçimde nasıl oy verdik peki? Ne gibi bir niyet var bunun altında anlayamıyoruz."
Konuşmaları not alırken fotoğraf makinemi çıkartıyorum. Flaşını, zoom'unu ayarlamaya çalışırken bir polis memuru geliyor bulunduğumuz kata ve parmağını kıvırarak beni yanına çağırıyor.
Polis sarı basın kartı olmayanı gazeteciden saymıyor
Yanına gitmeden "Efendim" diyorum. "Gel" demekle yetiniyor. Olayı anlamak için yanına gidiyorum. "Fotoğraf çekmişsiniz burada. Çekemezsiniz. Burası kamu kuruluşu" diyor.
"Gazeteciyim. Fotoğraf da çekmedim. İnsanlarla konuşuyorum" diyorum. Polis bana "sarı basın kimlik" soruyor.
"İnternette haber yapıyoruz. Sarı basın kartımız yok. Kurumsal kimlik kartım var" dediğimde "Kimlik kartı olmaz, sarı basın kartı gerek" diyor ve Kaymakamlığın yazı işleri müdürüne gitmemiz gerektiğini söyleyerek bana yolu gösteriyor.
Memurla birlikte müdürün yanına gidiyoruz. Polis arkamdan kapıyı kapatıyor önce. Sonra da "Bu arkadaş gazeteci. Fotoğraf çekiyordu" diyerek anlatıyor.
"Güngören'den haber çıkmaz, Bağcılar'a gidin"
Durumu açıklamaya çalışırken müdür başlıyor konuşmaya: "Burası bir kamu kuruluşu. Biz gazetecilere yardım ediyoruz bu konuda. Ediyoruz ama Güngören'de size haber çıkmaz. Burada izdiham yok."
Ve bana nereye gitmem gerektiğini, haberin nerede olduğunu da söyleyerek "yardım" ediyor: "Bağcılar'da kuyruk uzun. Burada akşam beş dedin mi bitiyor iş. Esenler öyle, Bahçelievler öyle. Ama burasında görüyorsun kalabalık da yok, izdiham da. İşlerimizi yapıyoruz güzle güzel."
Aşağısının kalabalık olduğunu söylememe fırsat vermeden "iyi günler"i de ekliyor cümlesinin sonuna.
Not defterimi ve polisin "kontrol etmek" için istediği makinemi de alarak binadan, az önce konuştuğum insanların yanından geçip binadan polis eşliğinde çıkıyorum.
Az önceki polis bu kez elinde tüfeğiyle beliriyor yanımda. Otobüs durağı Kaymakamlık binasının önünde olduğu için yan yana duruyoruz. Ben otobüsü, polis de beni bekliyor.
Birkaç otobüsten sonra "nihayet" 92/C Haznedar-Eminönü otobüsü geliyor ve "birlikteliğimiz" sonlanıyor.
"Kuyrukta müdür değil biz bekliyoruz"
Otobüste az önce durakta tanıştığım Reşat'la yan yan otuyoruz. "Ne yaptın da polis bekledi başında" diye soruyor. Anlatınca, "E yapsaydın. Ne olurdu ki" diyerek benim "tarafıma" geçiyor.
Nasılsa yolumuz uzun, Reşat "Benim söylediklerimi de yaz haberine" diyerek başlıyor anlatmaya:"Valla ben de numara almak için geldim. Yeşil Kart'ım da olmasına rağmen kullanamazsın dediler, kalktım bu yaşımla başımla kuyrukta bekledim. Ama yoruldum kuyrukta. Yarın geleceğim."
Yazı işleri müdürünün "Güngören'de kalabalık yok" dediğini anlatıyorum Reşat'a, "Ona kuyruğun kısa gelmesi normal" diyor. "Kuyrukta o beklemiyor. aşağı da inmiyor".
Reşat, Saadet Partisi'ne oy verecekmiş. Bunu yaz diyor, ama fotoğraf çektirmeyecek: "Konuştum ama bu yaşta çıkmayayım gazetelere. Sana bu kadarı yeter."
"Yap dediler yaptık"
T.C. Kimlik numarasıyla oy kullanma zorunluluğu insanların kafasını karıştırmış ama herkes ya oyuna sahip çıkmak ya da partisinin oy kaybetmemesini istediğinden, ya da başka bir çok sebepten ilçe nüfus müdürlüklerinde alıyor soluğu. Ama, uzun kuyruklarda saatlerce bekleyenlerin bu numaranın neden gerektiğine dair hiçbir fikir yok kafalarında.
Otobüsteki bir başka kişi, 56 yaşındaki ismini vermek istemeyen bir erkek durumu özetliyor: "Yap dediler yaptık. O kadar." (BÇ)