Her iki konferansın amacı da, geçmişteki soykırımlardan ders alarak gelecekte olası soykırımları önlemek ve günümüzde soykırımın sürdüğü siyasi coğrafyalara dikkat çekmek ve bu insanlık ayıbını durdurabilmekti.
Soykırım yapanlar, konferansa davetli
İsveç sosyal demokrat hükümeti, yaklaşık 60 ülkeden bin üst düzey devlet yetkilisi ve temsilcisinin katıldığı konferansı, hem konferans izleyicileri hem İsveç basını hem de konferansa davet edilmeyen halkların temsilcileri şiddetle eleştirdi.
Devletlerin başrol oynadığı konferansı, İsveç Başbakanı Göran Personun direktifleri yönünde, Dışişleri üst düzey yetkilisi Pär Nuder düzenlemişti.
Pär Nuderi Kürt, Asuri; Filistin, Bosna; Asya ve Afrika kıtasında soykırıma uğrayan halkların temsilcileri ve basın mensupları sık sık sorguladı.
Pär Nuder, Henüz bu halklar siyasi coğrafyada devletleşememişlerdir. Dolayısıyla, devletler düzeyinde düzenlenen bir konferansa onları çağıramayız diye İsveç sosyal demokrat hükümetinin konferansını savundu; fakat basında çıkan eleştiriler ve vatandaşların görüşler, resmi konferansın çerçevesinin beğenilmediği yönündeydi.
Yaklaşık bin üst düzey devlet yetkilisi ve yüzlerce gazetecinin üç gün için rahatını ve güvenliğini sağlamak İsveç devlet bütçesine yaklaşık 70 milyon krona mal oldu. Bu bütçe sadece Stockholm polisinin iki yıllık maaşı kadar.
Konferanstan alınan sonuç, deklarasyonun hayata geçirilip geçirilemeyeceği de muğlak.
Çünkü Birleşmiş Milletler genel sekreteri Kofi Annanın açılış konuşmasında değindiği gibi, dünya bunca organizasyona ve karara rağmen son 20 yılda Afrikalılar, Latin Amerikalılar, Çeçenler, Bosnalı Müslümanlar, Filistinliler, Kürtler ve daha birçok irili ufaklı halk toplulukları sistematik olarak kendi yaşadıkları bölgelerde katledildiler.
Bunları yapanlar bu hafta devletler düzeyinde tabir edilen soykırım konferansına davetli idiler. Ama soykırıma uğrayanlar her zamanki gibi kimsesizdi, devletsizdi. Onları savunmak gene sivil inisiyatiflere, insan hakları kuruluşlarına ve sol partilere kaldı.
Blanco, Birdal ve Aliden konferanslar
İsveç Sol Partisi ve Savaş Karşıtı Platformun organizasyonu altında birçok sivil inisiyatifin katılımı ile düzenlenen Alternatif Soykırım konferansına ilgi hem İsveç basınında hem de halk arasında oldukça yoğundu.
Yazılı ve sözlü basın, sınırlı imkanlardan dolayı sadece bir güne sığdırılmak zorunda kalan alternatif soykırım konferansına davetli Latin Amerikalı barış ve insan hakları aktivisti Carmen Blanco, uluslar arası üne sahip Pakistanlı yazar Tarık Ali ve Türkiyeden Akın Birdalı konuk etti.
Carmen Blanco, sadece Latin Amerikada süren kitlesel katliamlara değil, bu katliamlarda özellikle hedef alınan kadınların durumuna dikkat çekti. Akın Birdal, insan hakları ihlallerinin hala Ortadoğu ve Türkiyede sürdüğünü ve buna karşın yasal düzenlemelerin yetersiz kaldığını, hali hazırda Türkiyede insan haklarını sınırlayan 52 kanun ve bu kanunlara bağlı 703 paragrafın Türkiye Anayasa hukukunda yer aldığını belirtti.
Bunun yanı sıra alınan yeni kararlar ve Avrupa Birliği (AB) için yapılan yasal düzenlemelerin pratikte işletilmediğini savundu ve takdir edilecek en önemli kararın idam cezasının kaldırılması olduğunu söyledi.
Pakistanlı yazar Tarık Alinin konferansı daha uzun sürdü. Tarık Ali, İsveç hükümetini eleştirdi ve Palme döneminde İsveçin insan hakları konusunda kendisine ait bir perspektifi bulunduğunu, bugün ise İsveçin de diğerleri gibi Amerikan politikaları çerçevesinde hareket ettiğini belirtti.
Tarık Ali şiddette ve soykırıma uğrayan hemen hemen bütün halklardan, insan topluluklarından örnekler verdi ve bunları gerçekleştiren ülkeleri şiddetle eleştirdi. Aynı zamanda kadına yöneltilen şiddetin ve katliamların da bir soykırım örneği olarak incelenmesi çağrısında bulundu.
İsveç halkı her iki konferansı da istekle izledi, tartıştı ve eleştirdi. Bütün haftayı soykırıma uğrayanları anarak, soykırımı yaratan politikaları da eleştirerek geçiren halk dünyanın diğer bölgelerindeki gibi şiddetli geçen kış koşullarının sürprizlerini yaşayarak kapattı.