Son yıllarda Türkiye'nin aldığı başarılı sonuçları ise Avrupa Birliği'ne girme sürecinde bize açılan kredilere mal etmişizdir. İşte jürili oylamalar kalktı artık ve her ülkeden halkın gönderdiği 'SMS'ler kazananı belirliyor.
SMS'in temsiliyeti
Pekiyi şimdi bu 'SMS'ler kimi temsil ediyor? Bu seneki Eurovision Şarkı Yarışması neyi gösterdi? Öncelikle, Avrupa'da hangi ülkelerden daha çok göçmen olduğunu gördük.
İkincisi, Avrupa ülkelerinin komşuluk ilişkileri test edilmiş oldu.
Üçüncüsü, Avrupa Birliği'ne yeni üye olan ya da olma ihtimali olan eski Doğu Bloku ülkelerinin, Avrupa'ya/Batıya entegrasyon yolunda ne durumda oldukları teftiş edildi. Dördüncüsü ise vurmalı çalgılar ya da davulun Avrupalılarca keşfine şahit olduk.
Milliyetçi gösteri platformu
Müzikten çok bir şov yarışması haline gelmiş Eurovision, milliyetçi duyguların gösterildiği bir platform görüntüsündedir. Avrupalı göçmen işçileriyle övünen Türkiye, bu platformda bu sene liderliği Yunanistan'a kaptırdı.
Her ne kadar, Almanya, Hollanda, Avusturya ve Fransa gibi Türk göçmenlerinin yoğun bulunduğu ülkelerden yüksek oylar alsa da özellikle Almanya'da Yunan göçmenlere yenik düştü. Bu birçok Türk göçmeni hayal kırıklığına uğrattı.
Eminim ki bir daha ki Eurovision'da nasıl en fazla SMS gönderebilecekleri üzerine daha ciddi, örgütlü çalışıp stratejik davranacaklardır. Doğu Avrupalı göçmenler ise ülkelerine, babaları Rusya'ya ve komşularına destek de kusur etmediler.
Kuzey ve Doğuda dayanışma
Komşuluk ilişkileri testinde Avrupa'nın Alman soyundan gelen ülkeleri birbirini çok şaşırttı. Almanya, Avusturya, İsviçre üçlüsü birbirlerine puan koklatmadı.
Kuzey Avrupa ülkeleri ise Danimarka ve Norveç'i oldukça üst sıralara çıkaran puanlar verdiler.
Doğu Avrupa ülkeleri, bu ülkeler arasında öne çıkan Yunanistan'dan yüksek puanlarını esirgemediler, diğer yandan komünist kalmış tek ülke Moldova'yı da iyi performansından dolayı sıralamada tatminkar bir yere getirdiler.
Müzik dili evrenselse, neden İngilizce?
Ama Türkiye, karşılığında '0' puanı görmesine rağmen, tarihsel hasmı Yunanistan'a en yüksek puanı vererek tüm Avrupa'yı şaşırttı. Bu davranış, büyük bir olasılıkla Türkiye'deki Avrupa Birliği taraftarlarını çok memnun etmiştir.
Gelelim şu Avrupa'ya/Batıya entegrasyon meselesine. Bence bunun en büyük kanıtlarından birisi, ülkelerin şarkılarını kendi dillerinde değil de İngilizce söylemeleriydi. İlkokuldan beri müzik derslerinde hep müziğin evrensel bir dil olduğunu, kendi dili olduğunu öğrenmiştim.
Eğer öyleyse neden İngilizce söyleniyor? Sanki şarkıların sözlerini herkes anlıyor. Hele jüri SMS göndermek kabiliyetinde olan sıradan vatandaş ise.
Ukrayna'nın politik şarkısı puan toplayamadı
En çok dikkatimi çeken Rusya'yı temsil eden grubun da şarkısını İngilizce söylemesiydi. Eski Sovyetler Birliği ülkelerini temsil eden gruplar kıyafetlerinden, müziklerine, bir 'rap'ci, 'rock'cı görüntüsüyle, "evet biz de sizin yaptıklarınızı yapabiliyoruz artık" diye Avrupa'nın otoritelerine sesleniyorlardı.
Geçen senenin birincisi Ukrayna, seksi, dans kabiliyeti olan şarkıcısının aksine, 'Turuncu Devrim' rüzgarına biraz fazlaca kapılan, Che resimli tişörtüyle politik bir şarkı söyleyen grubuyla bu sene bir başarı elde edemedi, her ne kadar da gerçekten iyi bir 'rap' parçası söylediyse de.
Öyle ya Avrupa'ya gireceksen nerede duracağını da bileceksin. Ama Ukrayna Başbakanı ülkesinin görüntüsünü, birinciye kocaman bir altın vererek dengeledi, "tamam her şey kontrol altında" sinyalini verdi.
Asil üçlü son sıralarda
Hangi Avrupa'dan bahsettiğimi bir anda karıştırdım galiba. Hani Almanya, İngiltere ve Fransa nerede bu yarışmada? Avrupa'nın asli üçlüsü en son üç sırayı paylaşmış...
Almanya'da öğrenciliğim sırasında hep kendime "Bu Almanların kendi müzik kültürü yok mudur?" diye sormuşumdur. Çünkü yaşlısından gencine herkes İngilizce müzik dinliyor. Klasik müzik dönemleri çok geride kaldı artık.
Almanya şarkısı da İngilizce
Sonunda Almanya gibi Dünya liderliğine oynayan bir ülke de kendi dilinde değil de İngilizce söyleyince çok umutsuz bir tablo çıkıyor.
İstanbul'da ya da Ankara'da herhangi bir Rock Bar'a giderseniz, birçok grubun Almanya'yı temsil eden gruptan çok daha iyi performans gösterdiğini görürsünüz.
Bu kadar da sıradan olunmaz ki.
Hangi Avrupa bu?
Fransa ise her zamanki gibi milliyetçiliğini diline sadık kalmasıyla gösterdi. Üstelik Fransa'da yaşayan ve Türkiye'yi temsil eden müzisyene en yüksek puanı da verdi.
İngiltere'nin uluslararasılaşmış dilinden başka bir şeyi yoktu zaten. Hollanda, Avusturya, Belçika elemelerden bile geçememiş. İtalya da bu sene katılmaya bile tenezzül etmemiş.
Hangi Avrupa bu?
Bol davullu
Eurovision'un bir başka yüzü de davulların gümbürdemesiydi. Seksi dansçılar ve davullar şov niteliğindeki performanslarda ön plandaydı.
Bu kadar davulun varlığı bu ülkelerin gerçekten bir davul kültürü olup olmadığını sorgulamaya götürüyor. Bir miktar olması lazım, ama burada bu kültürlerini sergileme niyetinde olduklarını hiç sanmıyorum.
Letonya'nın sükuneti!
Otantizm özentisinin çok açık bir göstergesiydi. Ama en çok hoşuma giden, bu gümbürtülerden sonra Letonya'yı temsil eden iki tazecik gencin, iki gitar eşliğinde söyledikleri sakin şarkıydı. Kulaklarımız dinlendi bir süre.
Bu gençler konuşma engellilere de hitap etmesini bildiler, en azından bu kısmı şarkılarının İngilizce olması kusurunu örttü benim gözümde. Yarışma sonrası kafamı kurcalayan iki şey vardı.
Ve İsrail ve Malta
Birincisi, pek de yeni olmayan, İsrail'in ne kadar Avrupalı olduğuydu, bu tartışmanın içinden çıkamadım, hem öyle, hem öyle değil.
İkincisi ise, bu Malta düşkünlüğü nedir, onu bir türlü anlayamadım. Ama Malta sahneye nasıl ağırlık koyacağını biliyordu- ağır sıklet şarkıcısıyla.
Çok acı ki müzikten hiç bahsetmeden bir Eurovision yazısı yazdım.
Nihayetince söyleyeceğim şudur ki bizim bildiğimiz Avrupa bir garip kültür yaratırken kendisi de içerisinde kaybolup gidiyor. (EÇ/BA)