Seçim tarihinin kesinleşmesi ile birlikte, aslında 80'lerden sonra çok moda olduğu için kimselere yabancı gelmeyen "ünlü isimler siyaset sahnesinde" görüntüleri yeniden yaşanmaya başladı.
Gelen gideni aratır misali, her yeni seçimde adaylar biraz daha tuhaflaştığından, artık bu kez reytinglerin tavana vuracağı zaten garantiydi. Ülkenin "gündemini" oluşturanlar, manken, şarkıcı, oyuncu ve bu kitlenin büyük "ailesi" olunca, ünlülerden adaylar da biraz ilginç bir mozaik oluşturuyordu elbette.
Tuğba Özay: Bütün önemli gün ve haftaları biliyor, politikaya hazır...
Siyasetle ilişkisini ilk kez televizyon kameraları önünde CHP Gençlik Kolları'na üye olarak gösteren manken Tuğba Özay, siyasette başarılı olacağından emin, seçim öncesi kampanyada partisi için çalışmaya hazır, ancak parlamento için henüz erken olduğunu düşünüyor.
Siyasete ve gündeme dair bilgisini her daim kanıtlamak için her kamera gördüğünde cumhurbaşkanının adını bildiğini, kabinedeki bakanlardan pek çoğunun görevini söyleyebileceğini, dolayısıyla diğer mankenlerle karıştırılmaması gerektiğini anlatıp duruyor. "Diğerlerinden", başka bir önemli farkı ise, Türkiye Cumhuriyeti için önemli olan tarihlerin hemen hepsini bir çırpıda söyleyebilmesiydi, 29 Ekim'i de biliyordu, 23 Nisan'ı da. Üstelik her gün gazete okuyordu, daha ne olsun...
Sevda Demirel: 35 şişe şampanyaya bir üye kazandılar...
Tuğba Özay'ın bu seçimlerde parlamentoya girmek için henüz erken açıklamasının yarattığı üzüntü henüz geçmemişti ki, yüreğimize su serpen sözler şarkıcı Sevda Demirel'den geldi. Demirel, bir kaç ay önce bir televizyon programında Hande Ataizi'ne attığı tokattan sonra, bu kez Türk halkına bir şamar atmak istemiş, bunun için de AKP'den adaylık başvurusu yapmıştı. Gerekçesi ilginçti; bir gece klübü açılışında şarkı söylemek için gittiği Akhisar'da AKP İlçe Yönetim Kurulu üyelerinden birinin kendisine 35 şişe şampanya göndermesi, AKP'nin aslında ne kadar ilerici ve demokrat bir parti olduğunun kanıtıydı, bu durumda Sevda Demirel'in milletvekilliğinden adaylığını koymak için en doğru adresi de tabii ki AKP'ydi.
Erbil'in kayınvalidesinin arkadaşı
AKP, tabanındaki muhafazakar yapıya rağmen magazin dünyasından ilgi gördü. Mehmet Ali Erbil'in eşi Sedef Erbil'in annesi İffet Erguvan'ın yakın arkadaşı olmak gibi karışık bir ilişkiler yumağı sonucunda hayatımıza giren ama neden girdiğini kimsenin anlamadığı Nil Demirkazık adlı kadın da AKP'ye aday adaylığı başvurusu yapmaya giderken yanında kameraları götürdü. Üzerindeki bikini benzeri bluz ve mini etekle poz verdiği parti genel merkezi önünde gazetecilere "AKP bu kıyafeti taşıyabilecek olgunlukta bir yapılanma" gibi veciz bir takım laflar etti.
Hülya Avşar: Ben olmayan bir bakanlık isterim...
Magazin dünyasının gerçek ünlüleri ise seçimler konusunda henüz kararsız. Hülya Avşar pek çok partiden teklif aldığını, partilerin isimlerini veremeyeceğini, ancak Türk siyasetinde kendisini taşıyacak bir parti olmadığını söyledi.
Avşar, "Ben mesela politikaya atılırsam, bakan olmak isterim, ama olmayan bir bakanlık, yani yeni bir bakanlık olsun isterim, hangi bakanlık diye sormayın bana, ben de bilmiyorum şimdilik" diye politikayla olan yakın alakasını dosta düşmana gösterdi. Avşar, politikayla mesela yeni alınacak bir arabayı aynı kefeye koyuyor belli ki, kullanılmış herhangi bir şey, bakanlık bile olsa, ona göre değil...
Seren Serengil: Piyano çalıyorum, tabii ki politika yapabilirim...
Politikayla ilgisini son zamanlarda keşfeden Seren Serengil de DYP Gençlik Kollarına üye olup, parti çalışmalarına katılanlardan. Partililer tarafından Tansu Çiller'in büyük oğluyla çocukluk arkadaşı olduğu için partiye alındığı söylense de, Serengil'e göre, teklif DYP'lilerden gelmiş, gerekçe ise basit; "Ben iyi eğitim almış, yabancı dil bilen, son derece prezantabl, üstelik de piyano çalan biriyim, tabii ki politika için uygunum". Seren Serengil, sahip olduğu özelliklerin aslında hangi meslek grupları için uygun olduğunu gazetelerdeki iş ilanlarından öğrenebilir ama belli ki, okumaya vakti yok...
Seçim öncesi en önemli önerilerden biri de Davut Güloğlu isimli şarkıcıdan geldi. Güloğlu, "siyasi parti liderleri bizden 7-8 sanatçıyı yemeğe davet etsinler, biz 3 saatte halkın bütün sorunlarını onlara anlatırız" diyerek seçim öncesi çok iyi bir yol gösterici oldu.
Politikayla magazin kardeş sayılır...
Gazetelerin magazin sayfaları da son zamanlarda hangi ünlünün kime oy vereceği ile ilgilenmeye başladı. Mesela Teoman, YTP'ye oy vereceğini açıkladı, belli ki söylediği anda da pişman oldu. Magazinciler Gülben Ergen'e AKP'den teklif olduğunu yazdılar, ama iki taraftan da doğrulama gelmedi. Ibrahim Tatlıses, son zamanlarda verdiği bütün konserlerde nabız yokladı. Sonucu kendisi açıkladı; "Halk beni mecliste görmek istiyor, hem de bağımsız olarak, ama ben daha karar veremedim...". Görme engelli şarkıcı Metin Şentürk, engellilerle ilgili önemli çalışmalarıyla dikkat çektiği dönemde, DYP'den gelen teklifi kabul etti, seçimlerde DYP'den milletvekili adayı oluyor.
Aslında politika ve magazin hep bir arada galiba. Düşünsenize, düğün haberleri bile "politika ve sanat dünyasının ünlü simalarının katılımıyla" diye yazılıyor. Politika ile sanat ve sosyete dünyası bu kadar iç içeyken, mecliste olmak da sanat dünyası için çok tuhaf bir durum değil aslında.
Gazinolar, meclisin ön kapısı...
Aslında meclis, politikanın Maksim Gazinosu. Hatta gazinolarla Meclis ilişkisi kanıtlanabilir, somut bir şey. Bugüne kadar politikaya atılan pek çok ünlü asıl işleri şarkı söylemek olmamasına rağmen zaman zaman gazinolarda sahneye çıkarak şarkıcılık da yaptılar; Anap Milletvekili Ediz Hun, eski Şişli Belediye Başkanı Fatma Girik, bir kaç dönem önce seçimlerde ANAP'tan aday olan ancak seçilemeyen Hülya Koçyiğit bu isimlerden bir kaçı...
Yani, halkla sadece televizyondan ya da sinemadan buluşmayan, en yakın olabilecekleri yerlerde, gazinolarda ya da sahnede de buluşanlar politikaya da atıldılar geçmiş dönemlerde. Şimdilerde Bir Fatma Girik gibi, bir Ediz Hun çapında olmasalar da, Sevda Demirel ve Nil Demirkazık gibi isimlerle seçim çalışmaları şenlenecek gibi görünüyor. Kazanma ihtimalleri yok denecek kadar az ama, olsun, magazin olsun, eğlence olsun...