Fotoğraflar: Timuçin Özerer
Bugün, Ermeniler ve Hemşinliler için özel bir gün. Çünkü bugün, vartevor/vartevar.
Hemşinliler, Temmuz ve Ağustos ayları içerisinde köyden köye değişen tarihlerde, dinlenmek ve eğlenmek amacıyla kutluyor vartevoru. Genelde bir yayla şenliği olarak Hemşin halkı bir araya geliyor.
NOT: Vartevor’a dair detaylı bilgi almak için yakın zamanda kaybettiğimiz iki önemli isim Adnan Genç ve Sarkis Seropyan, “vartevor” ve “vartevar” geleneğini anlattığı bu yazıya bakabilirsiniz. |
Doğu ve Batı Ermenicesi şarkılara getirdiği yorumlarla tanınan İstanbullu şarkıcı Sibil ve uzun yıllardır Doğu Karadeniz müzikleri alanında icra ve araştırma çalışmaları yapan Ayşenur Kolivar’ın birlikte seslendirdiği Lusi Hadig (Işık Tanesi) adlı şarkı, dijital platformlarda yayınlandı.
Vartevor’a birkaç gün kala yayınlanan şarkı ve klibi, tam olarak güne kendi anlamını yeniden yüklüyor, karanlıklar içinde ışığı, umudu hatırlatıyor. Kaybolmaya yüz tutan Batı Ermenice’nin ve Hemşince’nin Türkiye’deki temsilcileri arasında yer alan iki kadın sanatçı, “Şarkımız tüm halklara barış ve eşitlik getirsin” diyor ve ekliyor: “Hiçbir dil yok olmasın.”
“Kültürlerimiz birbirine çok benziyor”
Siz, ikiniz, nasıl yan yana geldiniz?
Sibil: Ayşenur’un da içinde yer aldığı Sonbahar Kumpanya’nın konserine konuk sanatçı olarak davet edilmiştim. Sonbahar Kumpanya Özcan Alper’in Sonbahar filminin müziklerini yapan ekibin daha sonra filmin müziklerine filmin ruhuna uygun kimi bazı şarkıları da ekleyerek hazırladıkları bir repertuarla sahne alıyordu.
Bu repertuar içinde Ermenice bir şarkı ile yer aldım. Bizim tanışmamız da yine Hemşince açısında da kıymetli bir filmin müzikleri ile olmuş oldu. Ben zaten Ayşenur’u solist olarak önceden tanıyor ve takip ediyordum. Konser sonrası sık görüşemesek de bağımız hiç kopmadı.
Peki bu projede yan yana gelmek kimin fikriydi? Şarkı seçim süreci nasıl ilerledi?
Ayşenur: Aslında birlikte bir şeyler üretmeyi uzun telefon sohbetlerimizde ikimiz de dillendiriyorduk ancak bu proje esas olarak Sibil’in hayali.
Sibil: 2019 yazında Ermenistan'dayken Ayşenur’un da bir etkinlik için Erivan’da olduğunu öğrendim. Hemen haberleştik ve buluştuk. Ben bu buluşmayı fırsat bilip ne zamandır aklımda olan projeyi Ayşenur’a açtım.
“Ayşenur, sen Hemşin müziğini, ben de Ermeni müziğini icra etmeye çalışıyoruz. Niye bu iki dillin yakınlığını, birlikteliğini gösterecek bir şarkı yapmıyoruz? Bu bir ilk olur, güzel yeni üretimlere bir başlangıç, bir vesile olur.”
Ayşenur'un un sanatçı kimliğini seviyorum. Çok farklı ve benzeri bulunmayan bir ses. Bir de Hemşin müziğini, kendi kültürünü tanıtma çabasını her zaman takdir etmişimdir. Ben de naçizane bu topraklarda doğup, büyüyen, yaşayan biri olarak tırnaklarımla kazıya kazıya, Ermeni müziğini tanıtmaya çalışıyorum. Ayşenur da öyle ve ikimiz de bu konuda samimi ve kararlıyız.
Ayşenur: Proje beni de çok heyecanlandırdı. Sibil yaz sonu İstanbul’a döner dönmez projeyi Hikmet Akçiçek ve Mahir Özkan ile paylaştık. Buluşup uzun uzun konuştuk tartıştık.
Görüşlerine değer verdiğimiz başka kimi arkadaşlarla da masa başında projenin içeriğine dair tartışmalar yürüttük. Özellikle bu bir araya gelişin aynı zamanda müzikal olarak da nasıl bir araya gelebileceğimiz üzerinde çalıştık. Ancak bir takım koşullar nedeniyle bir türlü istediğimiz ilerlemeyi sağlayamadık.
Maalesef savaşın ve pandeminin Ermenistan’da ve Türkiye’de yarattığı psikolojik iklim hayalimizdeki şarkıyı üretmeye uygun bir ortam sunmadı.
Sibil: Şarkı seçimi sanıyorum en zorlu süreçti. Aslında ilk başta yola çıkarken yeni bir şarkı yapalım, beste yapalım dedik. Hatta bir iki beste üzerine çalıştık. Ama hiçbiri içimize sinmedi.
Sonra pandemi koşulları biraz toparlamaya başlayınca projeyi yeniden gündeme aldığımızda bir an ikimizin de seveceği güzel bir bestemiz olacağına dair umudumuzu yitirdik ve o vakit ikimiz de bohçamızda ne varsa onu koyduk ortaya. Sevdiğimiz Ermenice ve Hemşince şarkılar üzerine kafa yormaya başladık.
Ayşenur: Geçten kış artık bir ekip kurmalıyız dedik. Müzikal olarak beraber yol alabileceğimiz genç ve yetenekli bir müzisyen olan arkadaşımız Ari Hergel’in kapısını çaldık.
Biz ona birtakım şarkılarla gittik. Ari “Yok” dedi “Bunlar olmaz. Oturalım, bir deneyelim, bir beste yapalım. İçimize sinmezse o zaman başka bir çözüm düşünürüz.” Kısa bir süre sonra Ari bize bir demo gönderdi.
Beste tam istediğimiz gibiydi. Bizim Sibil’le sohbetlerimizde vardığımız nokta şuydu: Karanlık bir dönemden geçiyoruz. Mutsuzuz, umutsuzuz. Savaşlar ve acılarla sarılı dört yanımız. Şarkımız aydınlık, neşeli, umutlu bir şarkı olsun. Umudu birlikteliği, uyanışı, tazelenmeyi ifade eden bir şey şarkı olsun. Ve tabii ki barışı. Ari bizim fikirlerimizi müzikal olarak işledi, tam da niyetimizi ifade eden bir melodiyle karşımıza çıktı.
Böyle adım adım ilerlemişsiniz resmen…
Ayşenur: Evet, çok emek verdik. Ve ne mutlu bize ki çok güzel insanlarla yol aldık. Özellikle arkadaşımız ve danışmanımız Altuğ Yılmaz’ın katkılarını belirtmek isterim. Keyifle çalışan, uyumlu bir ekip olduk. Örneğin sözlerin yazılma sürecinde ilk başta pek çok soru vardı kafamızda, iki dili nasıl bir araya getireceğiz, nelere dikkat etmeliyiz gibi.
Batı Ermenicesi de Hemşince de bugün maalesef tehlike altındaki diller arasında yer alıyor. Bu dillerin tarihsel ilişkisini, yakınlığını vurgulamak kadar varlıklarına da dikkat çekmek, bu dillerde yeni üretimlerin birine imza atmak ve bir nebze de olsa gelecekleri için bir katkı sunmak istedik.
Sibil: Biliyorsunuz Batı Ermenicesi İstanbul dışında farklı diasporalarda da konuşuluyor. Lübnan da Batı Ermenicesinin önemli merkezlerinden biri. Tam sözlerle ilgili çalışmaya başladığımız dönem tesadüf benim Beyrut’ta bir konserim vardı. Orada tanıştığım genç bir şair arkadaş, Aşod Pakraduni bizim şarkımız için söz yazmayı kabul etti. Şarkıyla ilgili fikirlerimiz bu sefer de sözlerde vücut bulmuş oldu. Zaten söz yazarlarımızla da her adımda birlikte konuşa konuşa ilerledik.
Hemşince sözlerde kimle çalışıldı?
Ayşenur Kolivar: Mahir Özkan’la çalıştık. Mahir Özkan’ın Hemşince edebiyat konusundaki çalışmaları, Hemşincenin yaşatılması ile ilgili çabalarının çok kıymetli olduğunu düşünüyorum.
Bu projeye sözleri yazmanın ötesinde pek çok katkısı oldu. Hemşince dilbilimsel açıdan Batı Ermenicesinin bir diyalekti ama sonuçta başka bir coğrafyada kendi tarihselliği içerisinde komşu dillerle kurduğu ilişkiyle şekillenmiş yeni bir sistemden bahsediyoruz. Biz sözlerin yazım aşamasında Ermenicenin bu her iki diyalektinin hem kendine özgü karakterlerinin hem de benzerliklerinin görünür olmasını istedik.
Örneğin nakarat bölümünü dikkatlice dinlerseniz Sibil’in ve benim söylediğim sözler neredeyse tamamen aynı, çok ufak bir iki değişiklik var.
Sibil: Aynı şeyi müzik gelenekleri için de söyleyebiliriz. İki ayrı müzik var. Müzik tarzları çok farklı. Hemşin müziğinin enstrümanları farklı, Ermeni müziğinin enstrümanları farklı. Çok deneysel bir iş yaptığımızı söyleyemem ama bu tarz hassasiyetlerimiz vardı elbette.
“Şarkı herkese iyi geldi”
Peki ne zaman yayınlandı ve tepkiler nasıl?
Sibil: 19 Temmuz’da yayınlandı. Benim tarzımı daha önce bilenler için biraz sürpriz oldu. Ben daha çok balat türünde şarkılar söylemeyi tercih ediyorum.
Dinleyicilerin karşısına ilk kez bu kadar hareketli bir parça ile çıktım. Ama insanlar çok yakıştırdılar. Bizim ikimizin birlikteliğini çok yakıştırdılar, sevdiler. “Konserler bekliyoruz sizden” dediler. Bana gelen tepkiler çok olumluydu.
Ayşenur Kolivar: Bu benim dinleyicilerim için de birçok yenilik içeren bir parçaydı. Bana en çok iletilen yorum parçanın yeni bir umut ve enerji taşıdığı yönünde. Bir ışık tanesi bile hepimize iyi geldi.
Klip çok ışık saçıyor. Özellikle mi tercih etiniz?
Sibil: Klip çekmenin en zor yanı güzel bir ekip bulmak. Fakat biz şanslıydık. Türkiye'nin Ermenice klibi olma özelliğine sahip “Namag/Mektup” adlı şarkımın klibini ve sonrasında Türkiye’de yaptığım bütün klipleri Özkan Aksular yönetmiştir.Özkan dünyalar tatlısı bir insan ve işini layığıyla yapmaya çalışan iyi bir sinemacı. Biz Özkan’la oturup klibe dair zoom toplantıları yaptık. Özkan şarkıyı dinledi, sözlerin üzerine çalıştı. Hava koşulları bizi biraz zorlasa da çok keyifli bir çalışmayla tamamladık çekimleri.
Ayşenur Kolivar: Aslında sadece bir değil üç klibimiz var. Klibimizi tamamladıktan sonra hem Türkçe hem de Ermenice olarak engelsiz versiyonlarını da hazırlamak istedik.
Türkçe sesli betimleme ve işaret dili çevirili versiyonunu kızkardeşim Emine Kolivar’ın da içinde bulunduğu Sesli Betimleme Derneği hazırladı. Ermenicesi ise Karen Terziyan ve Talar Köseoğlu’nun çalışmasıyla hazırlandı. Engelsiz klipler de dâhil olmak üzere projenin başından beri her aşamasında desteğini eksik etmeyen Nilüfer Saltık ve Kalan Müzik’e minnettarız.
Sizden bir vartavor mesajı alabilir miyiz?
Sibil: Vartavar Ermenistan'da büyük bir coşkuyla kutlanan önemli bayramlardan bir tanesi. Kutlama için insanlar gün boyunca birbirlerini ıslatıyorlar. Islanmayı sevmeyenler tabii ki o gün evden dışarı çıkmamayı da tercih ediyor. İstanbul'da da birçok kilisenin bahçesinde insanlar Vartavar kutlaması yapıyor. Biz de evde annemle sabah kalktığımızda bardaktan su alır birbirimize atarız.
Karanlık günlerde en çok istediğiniz şey ışık ve umut. Bir şarkıyla bile olsa dinleyenlerin yüreğine bir umut tohumu ekebiliyorsak ne mutlu bize.
Ayşenur Kolivar: Umarız bu bir başlangıç olur, bir küçük bir küçük ışık tanesi, barış dolu aydınlık günlerin haberici olur.
(EMK)