Peki tiyatronun suçu ne?

Dostoyevski’nin “Yeraltından Notlar”ında bir insanın iç dünyasıyla hesaplaşması, iktidarın ve toplumun baskılarına karşı sessiz ama sarsıcı bir direnişe dönüşür. Jean Genet’nin "Hizmetçiler"inde ise iktidar ilişkileri, kimlikler ve bastırılmış arzular karanlık bir sahne estetiğiyle yüzümüze çarpar.
Bu iki oyun, yalnızca edebi ya da estetik değerleriyle değil, temsil ettikleri düşünsel ve politik duruşla da bugünün tiyatrosuna ayna tutar. Ne var ki, bugün bu aynaya bakmak dahi bazıları için fazlasıyla tehlikeli.
Sansürün açık ya da örtük biçimleriyle sanatın çeperlerini daraltmaya çalışan bir sistemde, tiyatro yalnızca sahnede değil, var olma hakkı için de mücadele etmek zorunda kalıyor.
Moda Sahnesi Sanat Yönetmeni Kemal Aydoğan, tiyatronun yalnızca oyun üretmek değil; varlığını, düşüncesini ve duruşunu korumak için savaştığını söylüyor.
Çünkü konu, artık yalnızca sanatsal ifade özgürlüğü değil, aynı zamanda bu özgürlüğün ekonomik, sosyal ve politik kuşatmalar altında nasıl boğulmaya çalışıldığı.
“LGBTİ+’lar ve Kürtler direkt sansüre uğruyor”
Sansürle karşılaşan tiyatrolar arasında Moda Sahnesi’nin deneyimi nasıldı? Siz bu durumu nasıl yaşadınız?
Şöyle yanıtlayayım, oyunun kendisine değil ama tiyatro yapma sürecine dair sansür anlamına gelecek bir takım müdahaleler oluyor.
Bize uygulanan açık sansürden dolayı dolaylı sansür. Açık sansür edilen topluluklar var. LGBTİQ+ ya da Kürt topluluklar ya da içerikler açık sansüre uğrayanlar. Onlar engelleniyorlar hatta. Bizde bu kadar açık bir şey olmuyor, dolaylı sansüre maruz kalıyoruz.
“Kültür sanat kurumları bizi görmezden geldi”
Somut olarak yaşadığınız bir örnek var mı?
Mesela İlhan Sami Çomak’ın Hayat Seni Çok Seviyorum oyunu oynarken Instagram reklamı verememiştik çünkü Instagram'da yoğun bir şikayet almıştı postlarımız. Moda Sahnesi bir Kürt yazarın oyununu oynuyor diye, terörist ilan eden şikayetler.
Bizi sevenlerin beğenisi bu düşmanlaştırma faaliyeti içindeki nefret suçu işleyenlerin şikayetlerini yenemediği için Instagram algoritması sayıca çok diye nefretin tepkisini öne alıp bizi reklam konusunda engelledi. Her kanaldan başvurduk ama kendimizi dinletemedik.
Instagram yanıt vermedi. Reklam vermemizi sağlamadı. Bu bir sansürün yollarından biri tabii ki.
Başka ne tür engellemelerle karşılaştınız?
Bir başka sansür de 2022’de zamlı elektrik faturasını ödemiyoruz dediğimizde başımıza geldi. yoğun bir sansüre uğradık.
Şöyle şeyler yaşadık: başka tiyatro salonlarında oyunumuzu periyodik olarak oynamak sözleşme aşamasına gelmiştik.
Avukatlarımız son gözden geçirmeleri yapıyorlardı sözleşmeleri. Ödemiyoruz eylemine başladıktan sonra bu kurumla birden iletişimi kesti. Ve bir daha da bizimle iletişim kurmadılar.
Peki bu süreçte kültür-sanat kurumlarının tutumu nasıldı?
Kültür sanat kurumlarından bizi görmezden gelenler oldu. Mesela bir takım festivallerde oynayalım istedik.
Başvurduk ama bize dönmediler bile. Kültür Bakanı adımızı anmadan bizi hedef gösterdi bir televizyon kanalında: he450 tiyatro durumundan memnunken bu bir tiyatro sürekli bağırıyor, politika yapıyor bunlar dedi.
Bu olaydan bir süre önce özel tiyatrolara verilen devlet desteğinden dışarıya yansımayan ama destek komisyonunda “moda sahnesi türk örf ve adetlerine uygun oyunlar yapmıyor” diyerek yararlandırılmadık. Bu sezon da jean Genet’in Hizmetçiler oyunu destek almaya uygun bulunmadı aynı komisyon tarafından.
"Ekonomik olarak da sürekli engelleniyoruz"
Bu durumun arkasındaki neden sizce neydi?
Ekonomik olarak sıkıştırmak. Sansürün bir başka biçimi bizce. bir tür engelleme. Bu komisyonlarda tiyatrocular var. insan en çok ona üzülüyor. %70'inin dağıtıcı firmanının kârı olduğu bir elektrik faturasını ödemediğimiz için oluyor bunlar.
Vatandaşın da ödememesi, komisyondaki üyelerin de ödememesi gerekir aslında. Enerji firması mı besleyecek ya hu deyip ödememek gerekirken, tepki verip ödemiyoruz diyen susturulmaya çalışılıyor. aba altından sopa da sürekli gösteriliyor.
Bu tür bir cezalandırma başka ne tür etkiler doğuruyor?
Yani siz bunları yaparsanız size kapılar kapanır. Başka salonlarda oynayamazsınız. Kültür Bakanlığı devlet desteği vermez.
Hatta bunu Türk örf ve adetlerine uygun değil diyerek de vermez. Türk örf ve adetlerine uygun değil dedikleri oyun çok bayıldıkları Dostoyevski'nin Yeraltından Notlar’ı.
Bu sürecin sanatçılar üzerindeki psikolojik etkisi ne oluyor sizce?
Sansüre ses çıkartmayınca oto-sansüre dönüyor. İktidar ve iktidar politikaları temaları hakkında artık konuşmamayı tercih ediyoruz.
O şiddetin varlığı, sansür şiddetinin varlığı tabii ki bizi içimizde terbiye ediyor ve neyi ne kadar nasıl söyleyeceğimize dair iktidar gözünden kendi fiilimizi denetlerken buluyoruz kendimizi. Bu çok sık rastladığımız bir durum.
Bu durumun önüne geçilmesi için nasıl adımlar atılmalı sizce?
Yerel yönetimler bir takım özel tiyatroları, bağımsız özel tiyatroları destekleyecek modeller, mevzuatlar oluşturması ile tiyatroların gücü oluşturulabilir.
Bu mümkün ama bu konuda da ne ilçe belediyeleri ne de il belediyesi, büyükşehir belediyesi birkaç tane oyun almak yani palyatif çözüm dışında köklü ve problemi gören ve problemi tümüyle bertaraf eden bir destekleme modeline yanaşmıyor. Bunun çabasını göstermiyor.
Pandemi döneminde verilen sözlerin tutulmaması da bu sorunu büyüttü mü?
Pandemiden beri yerel ya da merkezi yöneticiler bir sürü söz verdi. Ama o sözlerin hiçbiri tutulmadı. Çünkü küçük bir rahatlama, diyelim ki pandeminin etkisinin hafiflemesiyle birlikte zaten hemen rahatlanıyor ve problem sanki ortadan kalkmış gibi algılanıyor. Bu hem yerel yöneticiler hem de tiyatrocular tarafında böyle.
Burada esas problem sizce nedir?
Tabii ki gelip dayanan şey bir kültür politikası denen şeyin olmaması ya da iktidarın açısından olması. İktidarın kültür politikasını benimsemeyenlerin de olduğu göz ardı ediliyor.
Başkaları var. Kamu başkaların bize benzemeyenlerin olduğunu kabulle başlıyor. Yani Türkiye’de kamu yok, devlet var.
Seyirci desteğinin önemi
Bu şartlar altında tiyatro yapanlar nasıl bir pozisyonda kalıyor?
Bir oyun yapalım, biraz para kazanalım hayatta kalalım önce… yeni prodüksiyon için, çalışanların maaşları, sigortaları için para kazanacak ürün hazırlayalım… evet indirgenmiş bir sanatsal faaliyet içindeyiz. Bu da iplerin ekonomide olduğu sanat değil “iş” yaptığımız anlamına geliyor… yani ekonomi ile güdülüyoruz. Siyaset de gütmek değil mi kökeninde☺
Yaratıcılığın bu kadar sınırlandığı bir ortamda tiyatro nasıl etkileniyor?
Yani kimse, yaratıcıların büyük çoğunluğu istediği gibi bir sanatsal çalışmayı, araştırmayı ve bunun sonuçlarını, ürünlerini meydana getirmeyi düşünemiyor.
Çünkü bu sadece ekonomik bir güce dayanıyor. Herkes aslında hakikaten bir ürün çıkarıyor ortaya ve buna da piyasada müşteri bulmaya çalışıyor.
Piyasa koşulları tiyatro repertuarlarını nasıl etkiliyor?
Büyük çoğunluğu gişeyle yaşıyor. Gişeyle yaşayan toplulukların temel problemi de yine gişeye gelecek seyirciyle uyumlu bir repertuar oluşturmak. Onları rahatsız etmeyecek, onların kanaatleri doğrultusunda bir repertuar oluşturmak üzere hareket ediyor. Bu da ister istemez zaten piyasa denen şeyin kuralı gibi.
Bu şartlar altında sanatın özgürlüğünden söz etmek mümkün mü?
Sanat ve sanatçının özgürce düşünüp, özgürce temalar ve formlar yaratması, problemleri kendi gördüğü mercekten, perspektiften yansıtması ve insanın ya da toplumun krizlerini ortaya koyması tabii ki ister istemez sekteye uğruyor.
Dolayısıyla bağımsız, özgür olmayan bir sanat ortamı aslında bir tür iktidarın şiddeti altında çok da kıpırdayamadan bir faaliyeti benimsemiş oluyor.
Bu süreçte Moda Sahnesi nasıl bir yol izliyor, nasıl ayakta kalıyor?
Moda Sahnesi’nin problemleri aşarken çok çalışmaktan, değişik tiyatro oyunlarını yani klasik, modern, çağdaş, yerli oyunları sahneye getirmekten, seyirciyle bunu paylaşmaktan geçiyor. Ve tek kaynağımız da seyircimiz, seyircimizin tiyatroya geliyor olması ve oyunlarımızı seyretmesi. Seyirciyle kurduğumuz bağı güçlendirecek bir hem repertuar anlayışı hem de tiyatro faaliyeti içindeyiz.
Seyirciyle bu bağı nasıl kuruyorsunuz? Yeni mecralara yöneliyor musunuz?
YouTube kanalı açtık. Oradan tiyatro dertlerini konuşuyoruz. Kendi içimizdeki oyunculuk anlayışımızı tartışıyoruz, konuşuyoruz. Oyunların kendi iç konuşmalarını, prova notlarını oradan paylaşıyoruz. Dolayısıyla seyirciyle bağımızı güçlendirecek bir faaliyet içindeyiz. Bizim için problemleri aşmanın tek yolu seyircimizin tiyatroya gelmesi, bizi seyretmesi.
(EMK)
Sistematik şiddeti görmeyen mahkeme, Ezgi’yi tahliye etmedi

102 GENÇ TAHLİYE EDİLDİ
Anne Baba Dayanışma Ağı: Hepsi serbest bırakılana kadar buradayız

Ahmet Mattia Minguzzi davası 8 Mayıs'a ertelendi

Çıplak arama: Yasada yok diyorlar fakat sistematik

Afganistanlı göçmenin sağlık hakkı bürokraside tıkandı
