Fotoğraflar: oyuncularsendikası.org ve tilbesaran.com.tr
"Kayıp Balık Nemo"daki mavi balık Dory karakterini bilen bilir. Şaşkın, unutkan ama çok mutlu bir balıktır Dory. Türkçe seslendirmesi de bir o kadar güzeldir. Usta oyuncu ve seslendirme sanatçısı Tilbe Saran'dır Dory'nin sesi.
Ancak maceranın devam filmi "Kayıp Balık Dory"de sesiyle yer alamaz Tilbe Saran. Nedeni ise, aslında yasalarla hakları korunsa da önüne getirilen sözleşmede tüm haklarını teslim etmesi istenir. Bunun üzerine sözleşmeyi imzalamayı reddeder Tilbe Saran ve Dory'yi de bir başka sanatçı seslendirir.
Tilbe Saran oyunculuğun yanı sıra seslendirme oyunculuğu için de uzun yıllarını vermiş bir sanatçı.
"Seslendirme alanı en çok emek sömürüsüne açık alandır" diyor Oyuncular Sendikası'nın başlattığı kampanyadan söz ederken.
Sendika üzerinden "Sesimiz hakkımızdır" diye açıklama yapan seslendirme oyuncuları "Seslendirme oyuncularının sektörde seslendirdiği eserlerle ilgili dijital yayın platformlarındaki hak devirlerinin yeniden ücretlendirmesi noktasında bir süredir hak sahibi seslendirme oyuncuları ile seslendirme stüdyoları arasında bir uyuşmazlık ve buna bağlı olarak çözümsüzlük mevcuttur. Stüdyoları, aracı şirketleri ve doğrudan yayıncı kuruluşları bu uyuşmazlığın çözülmesi ve uyuşmazlık yaşanan bu işyerlerindeki iş barışının bir an önce tesis edilmesi için bizim adımıza Oyuncular Sendikası ile görüşme yapmaya çağırıyoruz" diyor.
İlelebet hak devri!
Saran o sözleşmeyle ilgili olarak da, biraz da tiye alarak şunları söylüyor:
"İlelebet, uzayda ve diğer galaksilerdeki hakkımı da teslim ettiğime dair bir sözleşmeydi. Daha bu ne ki? İlk filmi seslendirdikten sonra sözleşmeyi önüme koydukları için artık çok geçti ve imzalamak durumunda kalmıştım."
"Aslında yasalarda olup ama uygulamada olmayan, mağdur edilen bir çalışma grubuyuz. Çok uzun yıllardır bu sebeple seslendirme yapmıyorum. Televizyonlardaki yabancı filmlerde bana ait ses duyarsanız bilin ki onlar en az 10,15 yıl önceki çalışmalar. Aslında o filmlerin her gösteriminde bize telif de ödenmesi gerekiyor. Bütün bunların konuşulabilmesi lazım. Aslında taraflar yasal haklarımızı gayet iyi biliyorlar. Ne hikmetse bir türlü bir araya gelip de akan kan durdurulamadı. Bir arpa boyundayız yani. Seslendirme oyuncularının girişim çok yerinde ve doğru bir adımdır. Sonuna kadar birlikteyiz, hep birlikte konuşacağız bunu. Zannediyorum ki bunun yasal çerçevesinin çizilecek olması pek çok konuya da öncülük edecektir. Bekleyen sorunlar hakkında. Oyuncuların yasal hakları ememklilik, sigorta, telif hakları gibi..."
"İş hacmi büyüdü"
Oyuncular Sendikası'nın Genel Sekreteri ve seslendirme oyuncusu Sercan Gidişoğlu ise şunları söylüyor
"Telif meselelerini de organize eden bir kanunumuz var. Bu kanunun tabi ki eksiklikleri var ancak yine de bu kanun hak sahiplerini çok net belirliyor. Müzik alanında da bu böyle. Müzik sahiplerine para ödemeden artık AVM'lerin içinde şarkı bile çalamıyorsunuz.
Bir eserin yayınlanabilmesi için bu hangi platformda olursa olsun bu hakları kişilerin bile isteye devretmesi lazım. Aksi takdirde yasadışılık söz konusu.
Seslendirme oyuncuları da aynı durumda. Doğrudan eser sahibi olmasalar da bağlantılı hakları var. Seslendirme sektöründe uzun yıllardır orman kanunu işletir gibi bir düzen vardı. Kayıtdışılık vardı hatta, o biraz değişti. Makbuz kesilmeye başlandı. Bize göre sigortalarıyla çalıştırılmalı gerekiyor aslında.
"Bu çalışma düzeni içinde maalesef iş akitleri, kontratlar yok ortada. Ancak dijital platformaların yayılmasıyla birlikte iş hacmi büyüdü. Seslendirme oyuncusu arkadaşlarda da bir bilinç oluştu, sendikanın da emeğiyle birlikte."
Dünyada bu işin nasıl olduğuna dair ise şu bilgileri veriyor Gidişoğlu:
"Ana karakter için 70, 80, 100 lira ödeniyor"
"Dünyada bu iş şöyle oluyor: Öncelikle belirlenen bir tür performans ücreti var. Bunu kişiler belirliyor ama bu ücretlerin bir tabanı, minimumu var. Bazı ülkelerde sabit ücret oluyor. Bunu sendikalar toplu yoldan müzakere ediyor. Uygar ülkelerde bu şekilde. Hangi hakların devredildiğine kaç yıllığına devredildiğine göre kurallar var.
"Biz bu kurallar bütününü geçtik, aldığımız ücretler bile çok düşük. Dünyadaki örneklere göre çok düşük. İngiltere 4 saatlik bir seansa girdiği zaman seslendirme oyuncusu saat başına ücret alıyor. Bizde ise parça başı. İngiltere'de 4 saat için aldığı minimum ücretler 200 küsur sterlin. Biz ise televizyon için bir film konuştuğumuzda 70-80-100 lira.
"Seslendirme stüdyolarının endişe edecekleri bir derdi olmamalı aslında. Onlar aracı bir kurum, parayı alıp ödemesini yapıyor bize. Biz sendika olarak müzakere etmek istiyoruz. Sektörümüzü korumak istiyoruz. Yabancı platformlar daha çok ivme kazanacak Türkiye'de. Dövizle yatırım yapacaklar. Biz kendi iç piyasamızı çok düşük tutarsak hepimiz kaybedeceğiz. Hakkaniyetli bir ücretlendirme yapılması lazım." (AÖ)