Sendikal yasa değişiklikleri konusunda dağ fare doğurdu. Zarf değişiyor ama mazruf aynı. Yıllardır tartışılan 2821 sayılı Sendikalar ve 2822 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Yasası konusundaki değişiklikler, bir grup Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) milletvekilinin teklifi olarak Meclis gündemine geldi.
İşveren taleplerini anında Meclis’e sevk eden ve yasalaştıran AKP hükümeti -son örneği "istihdam paketi"- sendikal yasalarda ufak tefek değişikliklerin altına bile imza atmaya tenezzül etmedi veya patronların hiddetinden çekindi. Tek başına bu tablo bile değişikliklerin ciddiyetten uzak olduğunun göstergesi.
Elbette şekli bırakıp esasa bakalım denebilir. Öyle yapalım: Yasa teklifinin gerekçesinde, değişikliklerin amacının Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) 87 ve 98 sayılı sözleşmelerine uyum sağlamak olduğu belirtilmiş. Teklifi hazırlayanlar ya okuma yazma bilmiyor veya bizi salak yerine koyuyor.
Değişiklik teklifi ile sendikal yasalarda bazı iyileştirmeler yapıldığı doğrudur. Ancak teklif ile sendikal yasalardaki temel aykırılıklar giderilmediği gibi yeni aykırılıklar yaratılıyor. Değişiklikler sendikal yasaların yasakçı özünü değiştirmiyor ve ILO’nun temel eleştirilerini karşılamıyor. Dahası, suya sabuna dokunmayan iyileştirmeler ile köklü değişikliklerin önü uzun bir süre için kapatılıyor.
Değişikliklerin amacı sendikal yasaları demokratikleştirmek ve ILO sözleşmeleri ile denetim organları kararlarına uygun hale getirmekten çok, 28 Mayıs-13 Haziran 2008 arasında yapılan ILO yıllık konferansında eleştirilerden ve özel paragrafa alınma tehlikesinden kurtulmaktır.
Yıllardır tartışılan sendikal yasa değişikliklerinin en önemli sorunu, sendikal yasaları bütünsel olarak ele almak ve yeni baştan düzenlemek yerine sadece 2821 ve 2822’de tadilat yapmakla yetinmektedir. Oysa Anayasa ile 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Yasası ve 2821-2822 birlikte ele alınmalı ve ILO normları temel alınarak değiştirilmeliydi.
Meclis’teki teklif Anayasa ve 4688’i bir kenara bırakmıştır. Oysa 2008 ILO Uzmanlar Komitesi Raporunda da vurgulandığı gibi Anayasa ve 4688, ILO normlarına aykırıdır.
Konuya sadece 2821 ve 2822 sayılı yasalar açısından ele aldığımızda da değişiklik teklifi son derece yetersiz, çifte standartlı ve yeni aykırılıklar doğurmaya adaydır. Sendikaların işleyişinde kolaylıklar getiren teklif, sendikal hakların kullanılması konusunda ise bu kadar cömert değil.
Örneğin çok yakınılan yüzde 10 iş kolu barajını kaldıran teklif bu kez bağımsız sendika yasağı getiriyor. Üç konfederasyona üye olmayan sendikalara toplu sözleşme hakkı tanınmıyor. Yüzde 10 barajı yerine konfederal baraj geliyor.
Öte yandan ILO’nun ısrarlı eleştirilerine rağmen yüzde 50+1 işyeri ve işletme barajı korunuyor. Oysa ILO standartlarına uyum sağlanması ve sendikal örgütlenme için işyeri barajının kaldırılması şart.
Sendika üyeliğinde noter şartının kalkması olumlu bir değişiklik olmakla birlikte yetersiz ve sonuç alıcı olmaktan uzaktır. Toplu iş sözleşmesi yetki sistemi bakanlığa bağlı olmaktan çıkarılmadığı ve referandum yöntemi yasalaşmadığı sürece sendikalaşmanın önünün açılması mümkün değildir.
Teklifin grev hakkıyla ilgili düzenlemeleri de esaslı bir değişiklik sağlamayıp grev yasaklarını ve erteleme yolunu korumaktadır. Genel grev, hak grevi, dayanışma grevi, iş yavaşlatma yasakları devam etmekte ve bankacılık sektörü fiilen grev yasağı kapsamında kalmaktadır.
Hükümetin milli güvenlik gerekçesiyle grev erteleme imkanı korunmaktadır. Dolayısıyla teklif ile şehir içi ulaşım ve özel okullarda grev yasağının kalkması gerçek bir iyileşme anlamına gelmemektedir. Çünkü grev hakkı hükümet tarafından her istendiğinde askıya alınabilmektedir.
Tıpkı İstihdam Paketi’nde olduğu gibi sendikal yasalardaki değişikliler konusunda da güçlü bir sendikal tepki ve eleştiri yok. Hükümet sendikal yasaları demokratikleştiriyormuş gibi yaparken sendikaların büyük çoğunluğu da buna inanıyor. Oysa sendikal hareketin sorunları “ehven-i şer” yasa değişiklikleri ile çözülebilecek gibi değil. Hep birlikte yaşayıp göreceğiz; suya sabuna dokunmayan değişiklikler sendikaların derdine deva olmayacak, sadece hükümet günü kurtarmış olacak.(AÇ/EÜ)