Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi, Şemdinli bombalamasının sanıkları astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz'i cezalandırdığı kararının gerekçeli metninde, olayın bir çete işi olduğunu, bombalamayı tek başlarına planlamadıklarını, yardım edenlerin yargı önüne çıkarılmasının devletin yetkili organlarının görevi olduğunu belirtti.
Tanrıkulu: Yargı, TBMM, hükümet çetenin devamını ortaya çıkarmalı
Tanrıkulu, "Gerekçeli karar, çetenin 3 kişiden oluşmadığı bilgisini içeriyor. Sanıkların bir gün önce karar verip 'Şemdinli'ye gidelim, eylem yapıp gelelim' demediklerini, bir yapı içinde çalıştıklarını gösteriyor" dedikten sonra ekledi:
"Kamuoyunun beklentisi halen, bu davadan bağımsız olarak, Şemdinli'deki suç örgütünün ilişkilerinin ortaya çıkmasıdır. Burada öncelikli görev, savcılık makamında. Aynı zamanda Şemdinli Araştırma Komisyonu üzerinden Meclis'e, idari soruşturma organlarını harekete geçirme yetkisi olan hükümete de görev düşüyor.
"Sivil toplum da olayın üstünün örtülmesine razı olmamalı; bunu ortaya koymalı."
"Şemdinli'ye emir komuta zinciri içinde gittiler"
Tanrıkulu, acil olarak soruşturulması gerekeninse, suç örgütünün Hakkari'deki uzantıları olduğunu belirtti.
"Bunun hemen başlatılması gerek. Çünkü sanıklar Şemdinli'ye emir komuta zinciri içerisinde gittiler."
Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi de, gerekçeli karar metninde, sanıklar Kaya ve İldeniz'in Şemdinli'ye bir görevlendirme yazısıyla gittiğine dikkat çekti.
Mahkeme: Tek başlarına planlamaları ve uygulamaları olanak dışı
Mahkeme, kararında Yargıtay'ın Susurluk davası kararına göndermede bulunarak"askeri bir emir komuta zinciri içinde bulunan sanıkların böylesi bir eylemi terör eylemlerinin yoğun olarak yaşandığı bir bölgede, tek başlarına planlamaları ve uygulamaları hayatın olağan akışına aykırı ve olanak dışıdır" dedi.
Karar çeteleşme sürecini de şöyle ifade ediyor:
"Sanıklar yanlarına kamu görevlisi olmayan itirafçıyı da alarak terörle mücadele adı altında yola çıkmışlar ve bir süre sonra her türlü yasa dişiliği meşru sayıp terörle mücadeleye yönelik amaçlarına ulaşmak için tam bir sorumsuzlukla yasadışı her yöntemi uygulamışlardır. Tam bir dayanışma ve işbirliği içinde çeteleşme sürecine girerek hareket ettikleri anlaşılmaktadır."
Tanrıkulu, "Bu karar, güvenliğimizi sağlamakla görevli olan güvenlik personellerinin, kişi güvenliği,toplumun veya devletin güvenliği açısından nasıl tehlikeli hale gelebileceklerini göstermesi bakımından çok önemli" dedi.
Geçen ay sonunda, Şemdinli'deki Umut Kitabevi'nin bombalanmasıyla ilgili davada astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz hakkında, Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi, 39 yıl 5 ay 10'ar gün hapis cezası vermişti.
Müdahil avukatlar, Kaya ve İldeniz'e yeni Ceza Yasası'nın "Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kurmak" diyen 220. maddesinden değil, 302. maddesindeki suçtan yani "Devlet topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymaya veya devletin bağımsızlığını zayıflatmaya veya birliğini bozmaya veya devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya yönelik suç işlemek"ten ceza verilmesi gerektiğini belirterek, Yargıtay'a başvuracaklarını açıklamışlardı.
Yargıçlardan Sinan Sivri de sanıkların "basit çete" suçu yerine Savcı Ferhat Sarıkaya'nın hazırladığı iddianame doğrultusunda TCK'nin 302'nci maddesinde yer alan "devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozmak"tan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almalarını isteyerek karşı oy kullanmıştı. (TK)