Kazadan yıllar, yıllar sonra, başka bir 3 Kasım, çok şey ifade eden sloganın bu kez yerine oturmasını sağladı. Kaza sloganında, bir umut vardı, bir şeyler değişecekti, şimdi ise, iki yönlü de okumak mümkün...Artık, "Allah sonumuzu hayretsin mi" denir, aman aman iyi oldu mu denir, bilinmez, henüz erken...
Ama bir şeyler iyi olmaya başladı en azından 3 Kasımdan sonra. Mesela annelerinin karnından o koltuklarda çıkmış izlenimi veren bir takım siyasilerimiz, canları yana yana koltuklarını terk etmeye hazırlanıyorlar.
Kadın'dan sorumlu bakan kesinlikle kadın olacaktı
Her biri belli ki hala elinden gelen çabayı sarf edecek bir şans daha diye, ama olacak gibi değil, gidiş o gidiş belli ki... Yani seçimlerden sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının ilk sinyalleri olumlu... Şimdilik Polyannacılığı bırakmaya gerek yok. Mutluyuz...
Hem yeni hükümetimiz, belli ki herkesle uyumlu çalışacak, "kimsenin tavuğuna kışt demeyecek". İktidar partisinin kadın milletvekilleri kurbanlık koyun misali Siyaset Meydanı'na çıktıkları gün, verdikleri sözü tutacaklarından emin olunmuştu.
Kadın ve Aileden Sorumlu Bakan, kesinlikle bir kadın olacaktı. Kadın örgütü temsilcilerinin eh işte, öğrencilerin ise sıfırın altında performanslarıyla, kurbanlık koyun rolünde gelen kadın milletvekilleri bir anda sahnenin yıldızı oldular, yapamayacakları bir şey söylememeye dikkat ettiler, eh doğal olarak sahadan galip ayrıldılar.
Ama bu onların başarısından değil, karşı takımın formsuzluğundan kaynaklanıyordu, üniversite öğrencisi genç kadınlar sadece Erdoğan kasetlerinden ve ne kadar laik olduklarından söz edince, kolay lokma haline geldiler doğal olarak...
"Kesinlikle" Sezer'den döndü
Siyaset Meydanı yayınlandıktan 10 gün kadar sonra açıklanan kabine, kadından sorumlu devlet bakanlığına Güldal Akşit'in getirildiğini gösteriyordu. İktidar verdiği sözü tutmuştu...
Kabine listesi köşke çıktı ve Cumhurbaşkanı tarafından "ayarlandı". Güldal Akşit bir anda Turizm Bakanlığı'na kaydı, kadından sorumlu devlet bakanlığı ise Prof. Dr. Beşir Atalay'a kaldı.
Basında, Atalay'ın Milli Eğitim Bakanlığı'na "irticai faaliyet" iddiaları nedeniyle uygun görülmediği yazıldı, demek ki kadından sorumlu bakanlıkta, bu "durum"un bir sakıncası yok... Cumhurbaşkanının hayal kırıklığı yarattığını söylemek gerek...
Petek Dinçöz, mankenler ...
Seçim muhabbetleri daha çok uzun sürecek belli ki... Sanat dünyasının kadınları seçimlerin olduğu günden beri engin politik birikimlerini bizle paylaşıyorlar. Seçim gecesi Fatih Altaylı'nın Ramazan eğlencesi tadındaki saçmalıklar abidesi "Seçim Özel" programında Petek Dinçöz'ün söylediklerini duydunuz mu?
"Adımı değiştirdiğim için oy kullanamadım, ama eğer kullansaydım Genç Partiye verecektim oyumu, çünkü ben de gencim..."
Politikayla ilgisi kuzey kutbundaki korunmaya muhtaç kutup ayılarına duyduğu ilgiden daha az olduğu belli olan "mankenler dünyası" ise genel olarak "Çiller'e oy vereceğiz, çünkü kadın..." dediler... Popüler kültürün ülke politikası ile ilgisinin gençlik ve kadınlık sınırlarında kalakalmış ülkemde...
Popüler kültürün politika ilgisinin bu durumda olduğu ülkemde, politikanın popüler kültür bilgisi de çok farklı değil... Seçimlerde iktidar partisi olan Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) milletvekillerinden biri, televizyonlardaki magazin programlarıyla ilgili, "spor programı değiller artık galiba" dedi.
Bir değerlendirme de Uras'tan
Ülkenin bu kadar gerisinde kalmak da iyi değil tabii... Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Genel Başkanı Ufuk Uras, seçim sonrası, partisinin aldığı oy oranı ile ilgili öz eleştiri yaparken aynen şöyle dedi; "Bu halkın Seda Sayan'ı neden sevdiğini anladığımız gün, kazanacağız..."
Bu halkın Seda Sayan'ı neden sevdiğini anlamak kadar kolay bir şey yok Türkiye popüler kültüründe. Mesela Nez'i ya da Petek Dinçöz'ü neden sevdiklerini anlamak popüler kültür üzerine çalışan iletişim profesörleri için bile zor olabilir, ama sokaktaki çocuk bile Seda Sayan'ın neden sevildiğini anlayabilir. Buradaki doğru soru belki de "Seda Sayan bu halkı neden seviyor" olabilirdi.
Sabah kuşağı programları furyasının en gediklisini yapıyor Sayan. Seçimlerin ertesi sabahı yaptığı programda, AKP'yi desteklediğini, Tayyip Erdoğan'ı beğendiğini, seçim sonuçları açıklandığı anda iki ağabeyini, yeni İçişleri bakanı Abdülkadir Aksu'yu ve Elazığ bağımsız milletvekili Mehmet Ağar'ı arayıp tebrik ettiğini söylüyor.
Sayan'ın "devlet katı"ndaki ağabeyleri
Telefon edilen isimler sıradan milletvekili adayları değil, Seda Sayan sıradan bir kadın değil. Sayan "devlet katında" bile güçlü, ağabeylerine bakarsanız... Doğru soru burada çıkıyor, "Seda Sayan neden halkı seviyor?"...
Yaşlı teyzelere ve genç kızlara göre, aslını hiç unutmadığı, ihtiyacı olanlara yardım ettiği için bu kadar seviliyor, genç delikanlılara göre harbi olduğu için, ailelere göre de içten olduğu için...
Sayan yeri geldiğinde, tam bir "mahalle kabadayısı" gibi davranabiliyor. Mesela dün, canlı yayında yeri geldi, davrandı. Hafta sonu bir magazin dergisinde Beyaz ile birlikte olduğuna dair yazılan yazıya çok kızmış, yazıyı yazan Tayfun Topal'a "seni yakaladığım yerde beynini dağıtacağım" diye ağzına geleni söyledi.
Meclis'teki kadınlar da Sayan gibi
Son cümleleri ise çok ilginçti: "Senin dergini 1000 kişi okuyorsa, beni en az 20 bin kişi izliyor. Ki, AGB Ölçümleri bu sayının çok, çok, çok daha yüksek olduğunu söylüyor, sen yazdıkça ben konuşacağım, bu halk hükümete gereken cevabı verdi, sizin de artık ayağınızı denk almanız gerekiyor..."
Seda Sayan'ı neden sevdiğini anlamak zor değil bu halkın. Kendini bu kadar net ifade edebilen kadınlar çok değil ne yazık ki, çünkü ifade şansları ve mecraları yok.
Sayan sahip olduğu yeri tepe tepe kullanıyor. Umarız meclise zar zor girmeyi başaran 20'den biraz fazla sayıda kadın milletvekili de tepe tepe kullanma şansına sahip olurlar koltuklarını... Buradan pek öyle olacakmış gibi görünmüyor ama...