Altısı tutuklu 20 sanıklı Cumhuriyet davasının ikinci duruşmasında savcı mütalaasını verdi. Savcı Hacı Hasan Bölükbaşı, tüm tutukluların tutukluluk halinin devamını sitedi.
İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada, sanık avukatları savcının mütalaasına karşı çıkarak tahliye taleplerini yineledi.
24 Temmuz 2017'de Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde başlayan Cumhuriyet davası, Silivri Cezaevi'nin dışına kurulan adliyedeki duruşma salonunda gerçekleşiyor.
Davada Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı avukat Akın Atalay, Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarı Kadri Gürsel, Cumhuriyet Gazetesi muhabiri Ahmet Şık, Cumhuriyet Gazetesi muhasebe çalışanı Emre İper ile tweet'leri nedeniyle suçlanan Ahmet Kemal Aydoğdu tutuklu yargılanıyor.
TIKLAYIN: Cumhuriyet Davasında İkinci Duruşma
Savcı: Adli kontrol yeterli olmayacak
Savcı, "Tanık anlatımlarına ekleyeceğimiz yoktur. Ara kararda belirtilen eksikliklerin giderilmesi talep olunur. Delilleri karatma şüphesi, adli kontrol yeterli olmayacak" diyerek tüm tutukluların tutukluluk halinin devamını istedi.
Avukat Durakoğlu: Adelet borçlandık
İstanbul Barosu Başkanı ve sanıkların avukatı Mehmet Durakoğlu şöyle konuştu:
"Avukat olan sanıkların, sanık olmayan avukatları olarak cezaevine ziyarete gittiğimizde bir kamera vardı. Bunu bir KHK yaptı. Bu dava OHAL ve KHK rejiminde götürülüyor. Bu rejim bizi başka bir noktaya götürüyor.
"Bu dava mahkemenizin davası olmanın ötesinde anlam içeriyor. Bu kadar avukat ondan, bu kadar kişinin izlemesi ondan. İnsanlar 'bu dava hukuki falan değil, siyasi bir davadır' diyorlar.
"Bu ülkede halkın yüzde 70'i yargıya güvenmiyor. Bu dava Cumhuriyet davası değil. Yargı bağımsız mı değil mi, onun kararı çıkacak. Biz çok borçlandık. Yargının kurucu unsuru avukatlar olarak halka adalet borçlandık.
"Biz yargının kurucu unsuru olarak kendimizi sorumlu hissediyoruz. Ne olur, sorumlu olarak devam edelim. Bu ülkenin insanlarına bir şey söyleyelim istiyoruz. Ben sizden tahliye talep ediyorum da aslında talep ettiğimin tahliyenin çok ötesinde bir şey olduğunu söylemeye çalışıyorum."
Avukat Bayraktar: Nasıl karartmışız delilleri?
Kadri Gürsel'in avukatı Köksal Bayraktar “Mütalaayı duyunca düş kırıklığı yaşadım. Burada tanıklar dinlendi. Açıkça beyanda bulundular” diye söze başladı.
“Savcı diyor ki ‘sanıkların delilleri karartma şüphesi’. Nasıl karatırlar? Yargılanan kişiler avukat. Ben bunu hukuka hakaret sayarım. 10 aydır tutuklu bizim müvekkillerimiz. Nasıl karartmışız delilleri?
"Diğer tedbirler yetersiz kalacak’ diyor. Efendim, huzurunuzda bulunan kişiler bu memleketi çok sevdikleri için yargılanıyor. Bu memleket bırakılıp gidilmez.
[Salon alkışladı]
“Tanıklardan Şükran Soner en iyi tanımı yaptı. 12 Mart'tan beri çok yargılama gördüm. Bu mahkeme de onların devamıdır. Hukuk bu kadar eğilip bükülebilir mi? Biz bunu Ergenekon'da da yaşadık.
“Kadri Gürsel 10,5 aydır tutuklu, 316 gündür tutuklu, 7584 saattir tutuklu. Bunun devamını istemek de vahimdir. 7584 gündür 10 yaşına yeni basmış çocuğunu okula uğurlamaktan mahrum kılınmıştır. Biraz da olaylara insani açıdan bakalım. Bu tutukluluk doğru mudur değil midir, tespit edin.
"Müvekkilime yapılan işkencedir"
“316 gündür tutuklu olan müvekkilime yapılan işkencedir, fena muameledir, kişi özgürlüğünün kısıtlanmasıdır, kanunsuz suç olmaz ilkesinin ihlalidir, orantısızdır.
“Sizi yüksek adaletinize sesleniyorum. ‘Güveniyorum’ demek isterdim ama sesleniyorum. Kadri Gürsel'in örgüt üyesi olduğunu savunmak mizahi bir romanda olur. Biz kendisinin imza yetkisi olmadığını söylemiştik. Bir kişinin bir makale ile devlet güvenliğine tehlikeye atması mümkün değildir.
"Ara kararınızda 'yardım suçunun oluşabildiği dikkate alındığında' diyorsunuz. Bakın bu 'ihtimal'dir. Sonra 'Somut delillerin mevcudiyeti var' diyorsunuz. Hangi somut deliller? Bu gerekçe değil. Bu AYM ve AİHM'in anladığı bir gerekçe değil. Ama siz gerekçe olarak 10,5 aylık tutukluluğumuzu devam ettirmeye karar veriyorsunuz. Bu gerekçelerle tutukluyuz. Maddi vakalar açısından, olaylar açısından yanlış.
"Bir telefonu olan kişi ByLock şifresine sahip olan bir kişinin herhangi bir şekilde telefonla çağrısını gördüğünde anlayabilir mi?' Uzman cevap verdi; 'Hayır olamaz'. O zaman nasıl 112 telefon ve SMS ile sorumlu tutuluyor? Suç işleme kastı yok ki.
“Bir kimsenin 112 ByLock SMS'i almak ‘olağandışı’ imiş. Ceza hukukunda nerede ‘olağandışılık’ yazıyor? Böyle delil olmaz. Olan bir delil var. Vuku bulan hadiseler.
"Bu mütalaa hukuka aykırıdır"
"Müvekkilim bir gazeteci. Hiç telefon konuşması yapmasaydı, hiç SMS almasaydı o zaman sizler ya da sayın savcı 'Kadri Gürsel bir gazeteci, öyleyse kendini gizleyen bir kişi' diyecektiniz."
[Salon alkışladı, mahkeme başkanı "Aynı şekilde olursa salonu boşaltırım" dedi.]
"Kimdir Kadri Gürsel? Uluslararası politika uzmanıdır. 35 yıldır gazetecidir. Televizyon ve gazetelerde ciddi ve doğru gazetecilik yapmıştır. Gazetecilikten hiç ayrılmamıştır. Sedat Simavi 1950'li yıllarda genç gazetecilere hitaben şunu diyor: 'Aç kalabilirsiniz, büyük zorluklar içinde yaşayabilirsiniz, ama sakın kaleminizi satmayacaksınız'. Kadir Gürsel kalemini satmamış bir gazetecidir. Bu nedenle bu 316 günlük süre sona ermelidir.
"Bu mütalaa hukuka aykırıdır. Bu mütalaaya uyulmamasını ve Kadri Gürsel'in tahiyesini arz ve talep ediyoruz."
Pekin: ByLock delili inandırıcılığını yitirdi
Duruşmada konuşan avukat Tora Pekin ise "Emre İper'in dosyasında yer alan ByLock kullanımını teknik olarak çürüttüğümüzü düşünüyorum. İddialarda yer alan ByLock kullanımı kesin bir şekilde yoktur” diyerek şunları söyledi:
“Savcılar delil toplar gibi yapmasaydı. Savcılık bunu anlamaya ilişkin bizlere soru bile sormadı. Bylock delili sulandırılıyor. Bylock delil olarak inandırıcılığını yitirdi.
“Asılsız ByLock dışında iddianamede bir delil yok. Bunun dışında olanlar tweetlerdir. Bu yaklaşımın demokratik bir açıklaması olamaz. Kimse fikrini paylaştı diye, beş ay cezaevinde kalamaz. Bu topluma sosyal medya kullanmayın demektir."
“Savcının yaptığı tek doğru işlem Emre'nin davasını Cumhuriyet davasıyla birleştirmesidir. Çünkü bu Cumhuriyet davasıdır.”
MİT TIR’ları haberi üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın "Ben bunu onun yanına bırakmam" sözleri ardından, gazeteci ve avukatların birlikte imzaladığı "Sorumlu benim" metnini hatırlatan Pekin, "Bu metni hep birlikte imzaladık." dedi.
Pekin, Emre İper hakkında dosyaya koyulan son dakika belgeleri ile ilgili de eleştiride bulunarak "Mesai saatinden sonra bu belgelerin dosyaya konması kötü niyetlidir" dedi. ve tüm sanıkların tahliyesini talep etti.
İlkiz: Gazeteciler tanık olamaz
Duruşmada söz alan Fikret İlkiz, özetle şunları söyledi:
"Bu iddianamenin dili yoktur. Eğer bir iddianamenin dili yoksa anlaşma olanağı da tartışma olanağı da yoktur"
"Örgüte üye olmamakla birlikte gazete, manşet ve yazılarıyla örgüt adına suç işlenebilir mi? Üye olmamakla birlikte yardım edilebilir mi?"
"Hiçbir basın savcısı terör örgütü üzerine iddianame yazamaz, yazmamalıdır. Basın özgürlüğünü koruyan uluslararası anlaşmalar vardır ve biz de tarafız. Bu ilkeleri yok sayıyorsunuz. Ama biz var sayıyoruz. 15 Mart 2016 tarihli Venedik Komisyonu'nun kararında; Örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek maddesinin kaldırılması tavsiye edilmiştir. Bazı uluslararası kararları sevmiyor olabilirsiniz. AİHM'in Ahmet Şık kararı vardır. Şık'ı sevmiyor olabilirsiniz ama böyle bir karar vardır."
"Devletin yargıladığı kişi, aslında bu sırada devletlerin demokratik meşruiyetini ve hatta devletin var olup olmadığını yargılar."
"Gazeteciler mahkemelerin tanığı olamaz, gazetecilerin davalarında tanıklık yapamaz. Ama bugün yaptılar.9 Mayıs 2002 tarihinde, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılamada gazeteciler tanık değil, uluslararası gözlemci olabilir, kararı verildi."
Avukatların tahliye taleplerini alan mahkeme heyeti ara karar için ara verdi. (EA/BK)