Kotaların kalkmasını bianet'e değerlendiren sendika ve birlik temsilcileri ve ekonomist Mustafa Sönmez ucuz emek ve üretim girdisine sahip Çin'le rekabet edilmesi gerekeceğini ve bunun için hazırlık yapılması gerektiğini söyledi.
Tekstil sektöründe dörtte üçü kayıt dışında olan 3 milyon insanın çalıştığını belirten uzmanlar gerekli planlamalar yapılmadığı takdirde sektörde çalışanların büyük bölümünün işsiz kalabileceğine dikkat çekti.
Ekonomist Sönmez, yaşanacak rekabetin ve kayıt dışı ortamın sektörde daha fazla kadın ve çocuk emeği sömürüsüne yol açabileceğini belirtti.
Kotaların kalkmasını değerlendiren Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'na (DİSK) bağlı Tekstil İşçileri Sendikası Eğitim Dairesi Müdürü Asalettin Arslanoğlu, "Türkiye'de 600 bini kayıtlı yaklaşık 3 milyon kişinin çalıştığı tekstil sektörüne ilişkin politikalar belirlenmezse Türkiye'nin hakim olduğu pazar Çin'e kayar; bu durum tekstil ve konfeksiyon sektöründe emek yoğun çalışan işçileri olumsuz yönde etkileyebilir" dedi.
Türkiye Tekstil Örme ve Giyim Sanayi İşçileri Sendikası (TEKSİF) Genel Başkanı Zeki Polat da tekstil kotalarının kalkmasının kendini hazırlayan açısından iyi, hiçbir hazırlığı bulunmayanlar içinse kötü sonuçları beraberinde getireceği değerlendirmesi yapıp, "Türkiye tekstili artık Çin'e veya Hindistan'a rakip olmak yerine Fransa ve İtalya'yı rakip olarak görmelidir" diye konuştu.
Kotaların kalkmasından sonra tekstil sektörünün biteceği yönündeki eleştirilere katılmadığını söyleyen Polat, "Yaklaşık 1 milyon 200 bin ton pamuk üretilen bir ülkede tekstil bitmez. Pamuk üretimi devam ettiği sürece tekstil sektörü olmaya devam edecek" diye konuştu.
İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Süleyman Orakçıoğlu ise, kotaların kalkması ve Çin'in tetiklemesiyle rekabet ortamının şiddetleneceği belirterek "AB pazarında kota sonrası süreçte Çin ve Hindistan'ın pazar paylarını ikiye katlaması, Afrika, ABD, Kanada, Türkiye, Orta ve Doğu Avrupa, Asya ülkelerinin ise payının düşeceğinin öngörülüyor" değerlendirmesinde bulundu.
Orakçıoğlu, kotaların kalkmasından sonra Çin'den yapılan ithalatın artacak olmasının, tişört, kazak, pantolon, takım elbise, çorap, iç çamaşırı, havlu, bornoz, pamuklu mensucat ve kumaş gibi bazı hassas kategorilerde tehdit oluşturabileceğini söyledi.
Ekonomist Mustafa Sönmez, tekstilde uygulanan kotaların kalkmasının Türkiye'de tekstil sektöründe alt üst oluşu getirebileceğini belirterek, "Türkiye'nin bu konuda yeterli hazırlığı yok. Bu da birçok küçük atölyenin kapanması anlamına gelebilir ve issizliğin artmasına neden olabilir. Tekstil sektörü Çin'e kaşı direnmeyip teslim olabilecektir" dedi.
İşçiler olumsuz etkilenebilir
DİSK'e bağlı Tekstil İşçileri Sendikası Eğitim Dairesi Müdürü Asalettin Arslanoğlu, "Türkiye'de 600 bini kayıtlı yaklaşık 3 milyon kişinin çalıştığı tekstil sektörüne ilişkin politikalar belirlenmezse Türkiye'nin hakim olduğu pazar Çin'e kayar; bu durum tekstil ve konfeksiyon sektöründe emek yoğun çalışan işçileri olumsuz yönde etkileyebilir" dedi.
Kotaların kalkacağının uzun zamandır herkes tarafından bilindiğini hatırlatan Arslanoğlu, "Sektör bir takım hazırlıklar yaptı, devletten talepleri oldu ve bir kısmı da karşılandı. Buna rağmen piyasada kotaların kalktığı günden bu yana büyük bir endişe var. Çin'in pazarı tamamen ele geçireceği yönündeki endişelerin yersiz olduğu söylenemez. Sektördeki makine alımları konusunda Çin'in yüklü miktarda alımlar yaptığını görüyoruz. Çin'in satış rakamlarında da büyük artış gözleniyor" diye konuştu.
Arslanoğlu tekstil sektörünün bu sorunu aşması için işverenlerin ve devletin yapması gerekenler olduğunu belirterek şöyle devam etti:
* İşverenler kalite, verimlilik, araştırma-geliştirme ve buna bağlı olarak ürün çeşitliliğine yönelmeli sektörün geleceği için büyük bir strateji kurabilmeliler. Bunu yaparken işçi kesimiyle sosyal diyalogu asla elden bırakmamalıdırlar. Tüketici pazarlarındaki üretilen ürünün sosyal uygunluğuna yönelik avantajlarını ön plana çıkartmalılar. Çin'le bu alanda üstünlüğümüzü ortaya koymalılar.
* Devlet ise başta enerji fiyatları, vergi ve sigorta primleri olmak üzere ürün maliyetlerini aşırı derecede yükselten kalemlerde sürekli teşvik edici indirimler yapmalıdır. Sektörün geleceğinin planlanmasına doğudan iştirak etmeli plansız ve gelecek vaat etmeyen yatırımları verimli yatırımlara dönüştürmek için düzenleyici rol oynamalıdır."
Uluslararası Tekstil Giyim ve Deri İşçi Sendikaları Federasyonu'nun (ITGLWF) İstanbul'da geçtiğimiz sonbaharda yapılan 9. Genel Kurulu'nda da kotalar konusunun gündeme geldiğini belirten Arslanoğlu bu alanda yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
* Genel kurulda kotaların kaldırılmasının olumsuz etkileriyle ilgili durumu hafifletici önlemler alınması için bir karar çıkartılmıştır. Dünya Ticaret Örgütü'nün Çin İşçi Sendikaları Federasyonunu Çin'deki işçi haklarıyla ilgili şartların gözden geçirilip iyileştirilmesi için dikkatinin çekilmesi kararı alınmıştır. Sektörün bir süre daha ülkemizde kotayla korunması doğru olacaktır.
* Ama hangi menşeden olursa olsun gelen malların hangi şartlarda üretildiğini, özellikle Dünya Çalışma Örgütü (ILO) normları açısından değerlendirmek Türkiye açısından bir politika haline getirilmelidir. Ucuz ve kalitesiz mallara karşı pazarımızı ve üreticilerimizi korumamızın en önemle yollarından biri budur.
* Sigorta primlerinin ve vergilerin düşürülmesiyle birlikte kayıt dışılığın çok hızlı bir biçimde kayıt altına alınması ve bu potansiyelin kayıt altında kaliteli ürünler üretir hale getirilmesi sağlanmalıdır.
* Meslek eğitimine önem verilmeli, eğitimde işveren ve işçi tarafları planlamadan uygulamaya kadar her aşamada etkin rol üstlenmelidir. Böylece sektörün ihtiyaç duyduğu nitelikte elemanların yetiştirilmesi sağlanmalıdır.
Fransa ve İtalya'yı rakip olarak görmeliyiz
Türkiye Tekstil Örme ve Giyim Sanayi İşçileri Sendikası (TEKSİF) Genel Başkanı Zeki Polat da tekstil kotalarının kalkmasının kendini hazırlayan açısından iyi, hiçbir hazırlığı bulunmayanlar içinse kötü sonuçları beraberinde getireceğini belirterek, "Türkiye tekstili artık Çin'e veya Hindistan'a rakip olmak yerine Fransa ve İtalya'yı rakip olarak görmelidir" dedi.
Kotaların kalkmasından sonra Tekstilin biteceği yönündeki eleştirilere katılmadığını söyleyen Polat, "Yaklaşık 1 milyon 200 bin ton pamuk üretilen bir ülkede tekstil bitmez. Pamuk üretimi devam ettiği sürece tekstil sektörü olmaya devam edecek" diye konuştu.
Çin'in gereğinden fazla abartıldığını düşündüğünü ifade eden Polat, "Ben Çin'den korkmuyorum; içimizdeki faturasız mal satanlardan, çift bordro kullananlardan, vergi kaçıranlardan, kayıt dışı işçi çalıştıranlardan korkuyorum. Türkiye işgücü, genç nüfusu ve doğru planlamayla bu yenebilecek güçtedir" değerlendirmesinde bulundu.
Yetişmiş eleman, emek gücü ve tecrübesiyle Türkiye'nin tekstilde rekabete hazır olduğunu söyleyen Polat, "Türkiye bugüne kadar düşünmediği yeni projeleri düşünmek ve üretmek zorunda. Bütün dünya markalarına fason iş yapıyoruz; yani bir başka deyişle tedarikçilik yapıyoruz. Bunun yerine yeni kendi markalarımızı yaratmalı ve uluslararası satılık markaları ele geçirmenin yollarını aramalıyız. Yani hiç bilmediğimiz araştırma-geliştirmeyi (ar-ge) üretim-geliştirmeyi (ürge), marka ve modayı bir noktaya getirirsek Çin, Hindistan gibi Uzakdoğu değil, dünya liginde oynarız" diye konuştu.
Kayıt dışı çalıştırma azalmalı
Siyasi iktidardan birtakım beklentileri olduğunu söyleyen Polat, bunları şöyle sıraladı:
* Kayıt dışının kayıt içine alınması bu yolla haksız rekabetin giderilmesi,
* Katma Değer Vergisi'nin (KDV) yüzde 18'lerden yüzde 8'e indirilmesi,
* Başbakan Erdoğan'ın İşkur Genel Kurulu'nda tekstilde KDV'nin yüzde 8 indireceği şeklinde verdiği sözünün yerine getirilmesi,
* Tekstil sektöründe enerjiden alınan ücretin dünya ortalamasına göre belirlenmesi,
* Yüksek olan SSK primlerinin aşağıya çekilmesi,
* Vergi yükünün hafifletilmesi
"Bunlar gerçekleştirilirse Türkiye tekstil dünyasında iyi bir noktaya gelecektir" diyen Polat bir ürünün tarımdan başlayıp paketleme ve ihraçta kadar en az 13-14 işlemden geçtiğine ve bunların hepsinin ayrı birer katma değeri beraberinde getirdiğine dikkat çekti.
Milli tekstil politikasının olması gerektiğini savunan Polat, kayıt dışının kontrol altına alınmasıyla, sektörde kayıt dışı olarak çalıştırılan çocukların ve kadınların kullanılmasının da azalacağını söyledi.
İstihdam desteği tekstilde kullanılsın
İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Süleyman Orakçıoğlu, kotaların kalkması ve Çin'in tetiklemesiyle rekabet ortamının şiddetleneceği belirterek "AB pazarında kota sonrası süreçte Çin ve Hindistan'ın pazar paylarını ikiye katlaması, Afrika, ABD, Kanada, Türkiye, Orta ve Doğu Avrupa, Asya ülkelerinin ise payının düşeceği öngörülüyor" dedi.
Orakçıoğlu, kotaların kalkmasından sonra Çin'den yapılan ithalatın artacak olmasının, tişört, kazak, pantolon, takım elbise, çorap, iç çamaşırı, havlu, bornoz, pamuklu mensucat ve kumaş gibi bazı hassas kategorilerde tehdit oluşturabileceğini söyledi.
Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın bir tebliğ yayınlayarak Çin'den yapılan tekstil ve hazırgiyim ürünleri için korunma önlemi kararı aldığını hatırlatan Orakçıoğlu, "Tebliğ yayınlandı, Pazartesi günü de Çin'i görüşme masasına davet ediyorlar. Görüşmede, tarafların bu konuyla ilgili görüşleri ortaya konacak. Orada belki farklı bir çözüm de bulunabilir ama önümüzdeki hafta uygulama geçici olarak başlayacak" diye konuştu.
Orakçıoğlu, Avrupa Giyim ve Tekstil Organizasyonu'nun da (Eurotex), Çin'e karşı koruma başlatılmasıyla ilgili kararını AB Komisyonu'na taleplerini bildirdiklerini belirterek, "Türk hükümetine de görev düşüyor. Teşvik için çıkarılan 5084 sayılı yasa kapsamındaki teşviklerden sadece istihdam desteği 1 yıl süreyle hazırgiyim sektörüne uygulanmalı" şeklinde konuştu.
Orakçıoğlu, istihdam muafiyetleri kendilerine sağlanırsa sektörün yarattığı istihdamda yüzde 20 artış olabileceğini,aksi durumda işten çıkarmalar yaşanabileceğini söyledi.
Vergiler azaltılsın
Orakçıoğlu, 2005'de doğacak Çin tehlikesine de dikkat çekerek, uluslararası arenadaki kazanımları yurtiçi rekabet koşullarının iyileştirilerek kendilerine destek olunmasını vergilerin azaltılmasını istedi.
İTKİB olarak 2005'de kotaların kalkmasıyla girilecek yeni dönemde rekabet gücünün artabilmesi için "Yeni Rekabet Ortamında Hazırgiyim ve Konfeksiyon Sektörüne Yönelik İstihdam Desteği" adlı bir rapor hazırladıklarını belirten Orakçıoğlu, yüksek istihdam vergisi nedeniyle, uluslararası pazarlarda Türk hazırgiyim sektörünün rekabet gücünün azaldığı vurguladı.
Sosyal güvenlik ve vergi sistemindeki çarpıklıklar nedeniyle de iç piyasa için üretim yapan firmaların önemli bir kısmının kayıt dışına çıktığını savunan Orakçıoğlu şöyle devam etti:
"Türk hazırgiyim ve tekstil sektörü GSMH'dan yüzde 10'un üzerinde pay alıyor, 2 milyonun üzerinde kişiye istihdam sağlıyor ve ihracat döviz girdisinin yüzde 30'unu oluşturuyor.
Küçük atölyeler kapanabilir
Ekonomist Mustafa Sönmez, Tekstilde uygulanan kotaların kalkmasının Türkiye sektöründe alt üst oluşu getirebileceğini belirterek, "Türkiye'nin bu konuda yeterli hazırlığı yok. Bu da birçok küçük atölyenin kapanması anlamına gelebilir ve işsizliğin artmasına neden olabilir. Tekstil sektörü Çin'e karşı direnmeyip teslim olabilecektir" dedi.
Sönmez, kotaların kalkmasının ardından dünyada ve Türkiye'de yaşanılan en büyük korkunun Çin'le nasıl baş edileceği olduğunu vurgulayarak, "Çinlilerin büyük rekabet güçleri var. İşgücü ve elektrik fiyatlarının düşüklüğünün yanısıra dolardaki düşük seyir, parası dolara endeksli Çin'in pazardaki gücünü artırıyor" diye konuştu.
Türkiye'nin rekabet konusunda yapabileceği ve yapamayacağı şeyler olduğunu ifade eden Sönmez şöyle devam etti:
"Türkiye'nin rekabet edebilmesinin bir yolu sahip olduğu işgücü olabilir görülebilir. Tekstil sektöründeki kayıt dışı fazlalık ve kadın ve çocuk çalışanların sayısında artışa yol açabilir. Bunun yanısıra tekstil sektörü, ücretlerin göreli olarak daha düşük olduğu Anadolu'ya tesislerini taşıyabilir. Bir başka seçenek rekabet edebileceği bazı ürünlerde kalıp, diğer ürünlerden çekilebilir. Bir diğer olasılıkta Türk konfeksiyoncusunun rekabet etmek yerine ithalatçı olmayı seçmesi olabilir."
Tekstil sektörünün rekabet yerine bir uyum yöntemi geliştirmesi gerektiğine dikkat çeken Sönmez, "Sanayici dış rekabet karşısında ithalatçı olmak ve yurt dışındaki sektörle işbirliği yapmak yollarına gidebilir. Yapacağı işbirliğiyle daha üst derece ürünlere markalara yoğunlaşabilir, harcı alem mallarda rekabet etmeyip bu pazarı Çinlilere bırakabilir" değerlendirmesinde bulundu. (KÖ/YS)