Radyo yayıncıları, daha önce pek çok gündeme gelen ancak bir türlü uygulamaya sokulamayan frekans tahsis ihale sistemi yerine, yıllık bedel uygulamasının olumlu olduğunu söylüyorlar. Ancak ekliyorlar: "Önemli olan uygulama."
Tartışılan konular, yıllık frekans kullanım bedellerinin nasıl belirleneceği, yayıncıların brüt reklam gelirleri üzerinden ödemek zorunda kaldıkları katkı payları ve özellikle yerel-bölgesel yayınlarla bağımsız yayınların tekelleşme karşısında nasıl korunacağı.
Radyo Televizyon Yayıncıları Meslek Birliği ( RATEM ) Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Gürsoy, "İhale sisteminden vazgeçilmesi sevindirici. Yoksa, fiyat üzerinden bir ayrışma olacaktı. Frekans kullanım bedeli uygulaması, tekelleşmeyi önleyici nitelikte" diyor bianet'e.
Frekans kullanımları için "Kamuya ait bir varlığı kullandığımızı biliyoruz. Uygun bir bedel ödemek kaydıyla, bu uygulamayı olumlu buluyoruz" diyor.
Yıllık frekans kullanım bedeli uygulamasında, mevcut radyo ve televizyonlar, kullandıkları frekans ve kanallar için her yıl belli bir ücret ödeyecekler. Bu uygulamanın, daha önce önerilen ve büyük itiraz alan frekans ihale sistemine göre en büyük getirisi, mevcut radyo ve televizyonların frekanslarını koruması.
İhale sistemine getirilen en büyük eleştiri, "parası çok olanın yayıncılık yapacağı, tekelleşmeye yol açacağı, bağımsız yayınların, yerel ve bölgesel yayınların engelleneceği"ydi.
İstanbul Özgür Radyo 95.1'den Füsun Erdoğan, vazgeçilen frekans ihalesinin olası sonuçlarını şöyle anlatıyor:
"Uygulama açık artırma yoluyla yapılacaktı. Büyük kentlerde frekansların önemli bir kesimini TRT, geriye kalanları da parası olanlar alacaktı. Bu kendi gücüyle yayın yapan radyoların yaşamının son bulması anlamına geliyordu; yani tam bir tekelleşme.
"Şimdiyse, yıllık frekans kullanım bedellerinde rakam belli değil. Gerçekte küçük radyoları korumaya ne kadar yönelik, göreceğiz."
Gürsoy'un verdiği bilgilere göre, RTÜK tarafından yıllık frekans kullanım bedelleri belirlenirken, yayınların ulusal, bölgesel, yerel olarak ayrılan lisans tipleri ve vericilerin gücü ve erişimi gibi ölçütler dikkate alınacak.
Gürsoy "Fiyatlandırma çalışmalarının ocak ayı içinde bitmesini bekliyoruz" diyor ve ekliyor:
"Radyo ve televizyonlar yıllık yayın izin bedelleri dışında bir şey ödenmemeli."
"Başka bedel ödenmemeli"
Radyolar ve televizyonlar, ticari faaliyetleri için ödedikleri gelir vergisi, stopaj ve KDV'nin yanı sıra, bir de brüt reklam gelirleri üzerinden "katkı payları" ödüyorlar.
Brüt reklam gelirinin toplam yüzde 10'unun yarısı "eğitime katkı payı", yarısı da "RTÜK'e katkı" olmak üzere veriliyor.
"Bu eşitliğe aykırı" diyor Gürsoy, "sadece radyo ve televizyonlardan alınan haksız bir vergi."
Özgür Radyo'dan Erdoğan da, bu katkı paylarının "ödenmemesi gerektiğini" söylüyor:
"Özellikle bağımsız medyayı olumsuz etkiliyor. Bir tek reklam geliriniz var. Büyük reklam verenler, tekeller, özellikle bizimki gibi radyolara -ideolojik bir yönelimle- reklam vermekten kaçınıyorlar."
İstanbul Yaşam Radyo 87.5'in yöneticisi Zeki Akbıyık da, bu katkı paylarının radyo kâr etse de, etmese de alındığına dikkat çekiyor.
Erdoğan ve Akbıyık, radyoların toplumsal görevleri olduğunu anımsatıyor, "Bağımsız yayınlar piyasa mekanizmalarından korunmalı" diyor.
"Ticari bir iş yapıyoruz, ama bu aynı zamanda kamusal bir iş. Bunun desteklenmesi gerekiyor."
Erdoğan, "Tekelleşmeye gerçekten karşı olunacaksa, bağımsız radyoların ekonomik koşulları düşünülmeli. Teşvikler, krediler sağlanabilir" diyor.
"Yerel radyo ve televizyonların yerel demokrasinin geliştirilmesine katkısı"na dikkat çeken Gürsoy, bu desteğin radyo ve televizyonların satın aldıkları kamu hizmetlerinde indirimlerle verilebileceğini düşünüyor.
Gürsoy'a göre şu hizmetlerde birtakım indirimler yapılabilir:
* Enerji giderleri: Yerel ve bölgesel yayınlar için en önemli gider kalemlerinden biri.
* İletişim giderleri: Telefon, İnternet erişim ücretleri.
"Ayrıca, kamu reklamlarının/ilanlarının radyo ve TV'lerde de yayınlanması düşünülmeli" diyor Gürsoy.
Kamu ilanları, birçok yerel/bölgesel gazetenin temel gelir kaynaklarından birini oluşturuyor.
Akbıyıksa, yayıncılara destek ölçütlerinin belirlenmesi gerektiğini, ancak bunun toplumsal katılımla yapılmasının şart olduğunu söylüyor: "Bu ölçütlerin belirlenmesinde meslek örgütleri, sendikal örgütler, sivil toplum örgütleri mutlaka bulunmalı."
Gürso da, RTÜK düzeyinde, yayıncıların kendileriyle ilgili karar süreçlerine katılımının güvenceye alınması gerektiğini söylüyor: "RTÜK'e ihtiyaç olduğu ortada. Ancak, RTÜK'ün oluşumunda yayıncılığın temsil edilmesi, yasada tanım olarak yer almalı." (TK/EK)