Dolmabahçe Başbakanlık Ofisi'nde dün akşam yapılan Akil İnsanlar Toplantısı'nda dışarıda gazetecilerle 5 saat boyunca bekleyen dört kişi daha vardı.
Güngören Patlaması'nda 4,5 sene önce yakınlarını kaybeden dört kişi Başbakan'dan sivil şehitlik yasası olarak bilinen düzenleme hakkında görüşebilmek için kapı önünde bekledi. Ancak görüşemeyip evlerine geri döndüler.
Aileler, yeni düzenlemeden getirilen "yoksulluk" kriteri nedeniyle faydalanamadıklarını ancak bu süreçte maddi ve manevi olarak büyük kayıplar yaşadıkları için bu haktan yararlanmaya hakkı olduklarını söyledi.
Patlamada oğullarını kaybeden Perihan Ağca, Şadiye Şentürk, Türkan Öztürk ve yedi aylık hamile eşini kaybeden İlhan İkiz, çatışmanın en büyük mağdurları olarak barış sürecine tam destek verdiklerini söylediler.
"Dünya bizi yörüngeden attı"
Ağca ve Şentürk'ün 14 yaşındaki oğulları çok yakın arkadaştı; ikisi de subay okulunu kazanmıştı; ikisi de ikinci patlamada yardıma giderken öldü.
"Tek çocuğumdu, iftiharımdı" diyor oğlu Murat'ı anlatırken Ağca, ekliyor hemen: "Sürece nasıl bir yardımız olur bilmiyorum ama destek verdiğimiz bilinsin istiyorum."
Patlamadan önce ölen askerleri televizyonda gördüğünde ağladığını, her annenin bir gün başıma gelirse diye korktuğunu ancak yine de başına gelebileceğine inanmadığını söylüyor Ağca.
"Kendi halimizde ev kadınıydık; çocuklarımız öldü dünya bizi yörüngeden attı."
"Desteklemeyenler daha mı çok ölü istiyor"
Sürece destek vermeyenleri ise anlayamadığını söylüyor. "Bu ülkedeki en ağır bedeli biz ödedik. Barışı istemeyenler daha mı çok ölü istiyor? Neden desteklemiyorlar?" diye soruyor.
"Paylaşmayı bilirsek bu ülke hepimize yeter. Artık savaşa harcanan paralarla çocuklarımız iyi eğitim alsın. Kimse çocuğu için ağlamasın, endişelenmesin."
"Ama" diyor Ağca ve devam ediyor: "Çocuklarımızın katiline elbette kinimiz var, o kadar da melek değiliz. Mahkemede de katillere sordum oğlum size ne yaptı?"
"Damadım Kürt ne olmuş ki?"
"Sınavda tam 485 puan almıştı" diyor Furkan'ına annesi Şentürk, yıllar geçmesine rağmen oğluna dair en ufak ayrıntıları bile hatırlıyor.
"Üç gün sonra subay okulunu kazandığına dair kağıt geldi ama göremedi."
Kürt halkıyla bir sorunu olmadığına damadının Kürt olmasını kanıt olarak gösteriyor; kendisinin Nevşehirli eşinin Makedon göçmeni olduğunu ekliyor.
Kendilerine "Ülke bölünecek" eleştirilerine, "Biz ülke bölünsün değil barış gelsin istiyoruz" diye yanıt veriyor.
"Ben Kürt asıllıyım" diye araya giriyor İkiz, patlamada "Git insanlara yardım et, elinden ne geliyorsa yap" diyen 7 aylık hamile eşini yitirmiş.
"Halkların birbiriyle sorunu yok; bakın ben bu ailelerle birlikte şehitlik hakkı için mücadele veriyorum. Bugün de bu süreci sonuna kadar hep birlikte destekliyoruz."
"Çocuklarım hala psikiolojik destek alıyor"
27 yaşındaki oğlu Yunus'u kaybeden Türkan Öztürk, "Oğlumun yarısı İstanbul çöplüklerinde" diyor: "Patlamadan sonra oğlumun sadece ayaklarını görebildim, yüzünü göremedim."
Diğer çocuklarının patlama sonrasında psikolojilerinin bozulduğunu bu süreçte hem maddi hem manevi çok yıprandıklarını söylüyor.
"Oğlumu kızım çalıştığı hastanenin ambulansı ile kaldırdılar. Kızım çalışırken o sreni duydukça bayılıyordu. En sonunda işten çıkarıldı. Kaç senedir iş bulamıyor. Yıllardır çocuklarımın psikolojisi düzelsin diye destek alıyoruz."
Öztürk, bu yüzden neden kendilerinin de "terör mağduru" olmalarına rağmen şehit gibi görülmediklerine tepkili, kendileriyle görüşmeyen Başbakan'a ise kızgın.
Barış sürecinde "canilere özgürlük gelmeyecekse destekçisiyim, yardımcısıyım" diyor.
Ne olmuştu?
İstanbul Güngören'de araç trafiğine kapalı cadde üzerinde çöp kutularına yerleştirilen parça tesirli 2 bombanın 10 dakika arayla patlatılması sonucu 18 kişi öldü, 154 kişi de yaralandı. (NV)