12 Mart askeri müdahalesinin süregittiği ve beş kentte sıkıyönetim uygulanan 1971-74 arasında Özel Harp Dairesi Başkanlığı'nı yürüten emekli orgeneral Kemal Yamak 'ın "Özel Harp" aygıtında her politik düşünceden özellikle "CHP'den milletvekilleri"nin de yer aldığına ilişkin açıklamalarına bugün de selefi emekli orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu etnik bir boyut kazandırdı : "Bu teşkilat Türkiye'nin mozaiğini oluşturuyor. İçinde Türk de Kürt'de Laz da Çerkes de var."
Halef-selef "Özel Harpçi" emekli generallere göre "Özel Harp Dairesi"nin "kontr-gerilla" operasyonları yürüttüğüne ilişkin yaygın kanaat bir "iftira" eseri. "İftira"nın kaynağı da eski Başbakan Bülent Ecevit.
Generaller "Özel Harp Dairesi"nin, olası bir işgale karşı "vatanı savunmak" için kurulduğunu,"iftiralar"ın aksine bir "kontr-gerilla" operasyonu yürütmediğini söylüyor. Onlara göre "Özel Harp Dairesi" 12 Mart müdahalesinde, Kültür sarayının yakılmasında, Kızıldere katliamında, Ziverbey'de ve başka yerlerdeki işkenceli sorgularda rol almamış. "Kontrgerilla"ya atfedilen hiçbir eylemi gerçekleştirmemiş.
Mağdurlar: "Dezenformasyon"
Yakın tarih konusunda kamu oyundaki yaygın kanıyı tersyüz eden bu açıklamaların gerçekliğini dönemi yaşamış ve yorumlamış "devlet terörü" mağdurlarıyla konuştuk.
Görüşlerine başvurduğumuz Doç. Dr. Haluk Gerger, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Yavuz Önen, Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu'ndan Tayfun Mater ve Kürt yazar Muhsin Kızılkaya, Yamak ve Yirmibeşoğlu'nun emekliliklerinde de bir "psikolojik harekat" kapsamında görev yaptıklarında birleşiyor ve açıklamalarını tek bir sözcükle özetliyorlar: "Dezenformasyon".
Konunun emekli "Özel Harpçiler"ce "Ecevit'in iftiraları"na indirgenmesine karşılık olarak da görüşlerine başvurduğumuz kimi tanıklar ise emekli Kurmay Yarbay Talat Turhan'ın bu konudaki kitaplarını hatırlatıyor ve Turhan'ın belgelere dayalı suçlamalarının bugüne kadar hiçbir zaman resmen yalanlanmadığına ve cevaplanmadığına da dikkat çekiyorlar
Özel Savaş: "Kendi yurttaşıyla savaş"
Talat Turhan Özel Savaş, Terör ve Kontrgerilla başlıklı kitabında "Kontrgerilla"nın temelini ST 31-15 Kara Kuvvetleri Sahra Talimnamesi-Gayri Nizami Kuvvetlere Karşı Harekat başlıklı bir askeri talimnamenin oluşturduğunu açıklıyor. Bu talimname ABD Ordusu'nun bir belgesinin tercümesi ve ABD askeri literatüründe de "FM 31-15" koduyla biliniyor.
Turhan'ın "25 Mayıs 1964 günü Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın verdiği emirle ve Orgeneral Ali Keskiner imzasıyla yürürlüğe sokulduğu"nu açıkladığı talimnamede "Gayri Nizami Kuvvetlere Karşı Harekat" kapsamında Özel Harpçilere "... adam öldürme, bombalama, silahlı soygunculuk, işkence, kötürüm hale getirme, adam kaçırmak suretiyle tedhiş ve olayları tahrik, misilleme ve rehinelerin alıkonulması, kundakçılık , sabotaj, propaganda ve yalan haber yayma, zorbalık, şantaj" ile "iç düşman" olarak tanımlanan "yurttaşlar"a karşı savaş açılması görevi veriliyor.
Turhan'ın açıkladığı, 1966'da Dağ Komando ve Okul Komutanlığınca yayımlanan "Komando ve Özel Harp Muhtırası" başlıklı başka bir belgenin "Psikolojik Hazırlık" başlıklı bölümünde de "özel harp" eğitimin amacının "tek eri kendi memleketinin vatandaşlarına karşı savaşmaya hazırlamak" olduğu görülüyor.
Bu belgeler Özel Harp Dairesi'nin gerçekten de "işgalci düşman"la değil, "iç düşman" olarak tanımlanan "yurttaşlar"a karşı savaşmak için kurulmuş olduğuna kuşku bırakmıyor.
Gerger: "Psikolojik harekat yürütülüyor"
"Türkiye devletinin kendi halkına karşı psikolojik operasyon uygulama geleneği var" diyor, Doç. Dr. Haluk Gerger bianet'in sorularını yanıtlamaya başlarken. "Bu psikolojik savaşın gizli amaçlarını biz her zaman tam olarak anlayamasak da bu geleneğin bir devamı olduğu kuşkusuz."
Gerger emekli generallerin açıklamalarının "sağcısı, solcusu, hatta Kürdüyle" herkesin "milli seferberlik halinde muhbir tetikçi vatandaş ve ordulaşmış millet propagandası"na maruz bırakıldığı bir psikolojik harekat kapsamında görülebileceğini belirtiyor.
Kontrgerilla: Devletin kendi halkıyla savaşı
Kontrgerilla'nın kökenleri "ulusal güvenlik kültürü"nde yatıyor diyor Gerger.
"Ulusal güvenlik devletinin bir uygulaması bu. Dış kökleri soğuk savaşta yatıyor. NATO ve Amerikan soğuk savaşçılarının kurduğu örgütlenmeler bunlar.
"Ama Cumhuriyet'in kuruluşuna kadar giden iç nedenler de var. Yeni bir millet yaratma ve toplumsal dayanakları son derece çürük bir rejimi sürdürebilmenin bir aygıtı Özel Harp. Yani iç ve dış kaynaklı bu aygıtın hedefi kendi halkı."
Özel harbin sürekliliğine dikkat çekiyor Doç. Dr. Gerger: "1950'lerde farklı yaşadık, 60-70'ler, 80 öncesinde farklı yaşadık, şimdide 21. yüzyıl versiyonunu yaşıyoruz."
"Ama bu gelenek ölmüyor. Bunun içinde kışkırtma var sabotaj var, bu kirli bir savaş," diyor ve soruyor: "Kendi halkına karşı savaşmanın temizi olur mu? Bu bir iç savaş. Bu iç savaşta bir tarafta devlet ve düzenin tetikçileri öte tarafta halk var."
Önen: "Savaş esiri muamelesi gördüm"
1972'de genç bir mimarken Özel Harp Dairesi'nin operasyonlarında, daha sonra Genelkurmay İkinci Başkanlığı'na kadar yükselecek olan, Yarbay Çevik Bir tarafından bizzat işkenceyle sorgulanan İnsan Hakları Vakfı Başkanı Yavuz Önen de emekli Özel Harpçilerin açıklamalarının gerçekleri saptırmaktan başka bir amacı olamayacağına vurgu yapıyor.
"Kontrgerilla siyasi cinayetlerin işlendiği bir mekanizmaydı" diyor Yavuz Önen. "Yamak anılarında Ziverbey işkenceleriyle, Kızıldere katliamıyla ilişkili değildik dese de, kesinlikle ilgiliydi. Uygulanan anti-komünist stratejinin sorumlusu onlardı. İşkence uyguluyor, siyasi cinayet işliyorlardı."
Önen kendisinin de "savaş hali koşullarında savaş esiri muamelesi" gördüğünü hatırlatıyor ve ekliyor: "Bunun sorumlusu Özel Harp Dairesi'ydi."
"Türk Silahlı Kuvvetleri'nin işlevleri yasalarla belli. Ama bunlar hep kodlanmış kadrolar. Sonradan milletvekili olmuşların isimlerini açıklayamıyor 'çünkü ben tanımıyordum, kodları vardı' diyor. Bu yasadışı bir şey."
"Demokratikleşmenin önünü kesmek"
Önen "Terör Zirvesi" ve öncesinde estirilen militarist havayı "demokratikleşmenin önünü kesme projesi, manevrası" olarak yorumluyor.
"Bugün 'Terör Zirvesi' adı altında Başbakanlık'ta güvenliğin konuşulduğu kritik bir anda Hürriyet böyle bir kitabın reklamını yaparak Özel Harp Dairesi'ni meşrulaştırıyor. Birçok cinayetten işkenceden sorumlu olması gereken bir kurum 'Milletvekilleri vardı. Herkes vardı işin içinde. Kritik zamanlarda herkes omuz omuza verir ve Özel Harp Dairesi de görevini yapar' denilerek meşru bir kurum gibi sunulmaya çalışılıyor" diyor Önen.
Önen'in yorumu "Demokratik açılımların önüne ket vurulmak istendiği" yönünde. "Hükümetle bu yönde bir 'konsensus' aranıyor. Yakın gelecekte bunların sonuçlarını göreceğiz."
Tayfun Mater: "Şemdinli'yi dengelemek!"
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu sözcülerinden Tayfun Mater de "Şemdinli olaylarının açığa çıktığı bir dönemde bu generallerin yaklaşımları medya tarafından öne çıkarılarak bir denge sağlanması amaçlanıyor" diye düşünüyor.
"General diyor ki: 'MİT çağırsa casusluk diye gitmez ama öbürü vatanseverliktir gelir buraya.' Bu şekilde halk gözünde Özel Harpçiliği temiz bir yere yerleştirme operasyonun bir parçası. 'Özel Harp Dairesi o kadar kötü bir şey değil. Herkes görev alabilir,' demek istiyorlar."
"Kökü 6-7 Eylül'de"
Mater, "Geçmişte kendi ağızlarından kaçırmışlardı '6-7 Eylül'ü bunlar yapmıştır' diye. Şimdi onu inkar ediyorlar," diyor.
"Kökeni 'Seferberlik Tetkik Dairesi'ydi bu örgütün. 6-7 Eylül olaylarında ortaya çıktı. Kıbrıs'taki Denktaş'ın sorumlularından olduğu Türk Mukavemet Teşkilatının kuruluşu, orada çeşitli cinayetlerin işlenişi, Kıbrıs sorununun içinden çıkılamaz hale gelişinin arkasında Rum tarafındaki benzer örgütlerle birlikte Türk tarafındaki bu örgütlenmeler var," Mater'in değerlendirmesine göre.
Mater, NATO'nun, "Gladio" adı verilen antikomünist organizasyonunun Türkiye kolu olduğunu söylediği "kontrgerilla"nın Soğuk Savaşın sona ermesinden sonra NATO ülkelerinden tasfiye edildiğini hatırlatıyor ve ekliyor: "Türkiye'de ne derece tasfiye edildiği şu anda bile bilinmiyor."
Ancak Mater'e göre emekli Özel Harpçiler'in anılarının yayınlanması "bir anlamda faydalı."
"Her şey ortaya dökülebiliyor. Ecevit de yazarsa, herkesin bildiği kıyısından köşesinden ortaya çıkarsa, tam olarak resmi görebiliriz."
Muhsin Kızılkaya: "Katiller içinde Kürt var diye cinayet cinayet olmaktan çıkmaz"
Yazar Muhsin Kızılkaya da Yamak ve Yirmibeşoğlu'nun açıklamalarını Özel Harbin meşrulaştırılması çabası olarak görüyor: "'Biz Gladio'da sadece faşistleri kullanmadık. Bunların içinde CHP'liler, Kürtler, Aleviler vardı dolayısıyla bu meşru bir şeydi' diye bize gösteriyorlar."
"Cinayetlere Kürtlerin, Alevilerin, CHP'lilerin ortak olmuş olması onu meşru kılmaz. Kürtlerin içinde de faşistler, cinayet işletilen, tetikçi olarak kullanılan insanlar var. Demek ki CHP'nin içinde de, Alevilerin içinde de varmış, başkalarının içinde de varmış. Bu cinayeti meşrulaştırmıyor" diyor Kızılkaya.
Kızılkaya "Yamak'ın anıları bir itiraf" diyor: "Şimdiye kadar işlenmiş bütün faili meçhul cinayetleri, askeri darbeleri, idamları yapabilmek için toplumu birbirine düşürdüklerinin itirafı bu."
"Savcılar harekete geçmeli"
Kızılkaya açıklamalardan sonra savcıların harekete geçmesi gerektiği kanısında: "Demek ki, 12 Eylül darbesinin gerekçesi yapılan, 5 bin insanın birbirine kırdırılmış olması bütünüyle bir tertipmiş.
"Demek ki, dönemin başbakanları, genelkurmay başkanları, cumhurbaşkanlığı görevlerinde bulunmuş kişiler bu oluşumdan haberdarmış."
Kızılkaya: "Bütünüyle o dönemin sorumlularının hesap vermesi gerekiyor" diyor. Aklı başında bir savcı varsa çıkar, bu itirafları bir şekilde ciddiye alır ve suç duyurusunda bulunur. Ama bizim savcılarımızın gücü ancak aydınlara yetiyor."(KÖ/EK)