Sosyalist Yeniden Kuruluş'un 20 Ocak'ta (dün) düzenlediği "Ortadoğu'da Dönüşüm Dinamikleri" başlıklı panel Ankara Çağdaş Sanatlar Merkezi'nde gerçekleşti.
İki oturumdan oluşan panelde Türkiyeli, Filistinli, Mısırlı ve Suriyeli siyasetçiler "Suriye'die İç Savaş ve Dış Müdahaleler" ve "Ortadoğu'da Halk Hareketleri" başlıklı konular üzerinde konuştu. Açılış konuşmasını BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü yaptı.
"Suriye'de Dış Müdahaleler" başlıklı ilk oturumda Barış ve Demokrasi Partisi'nden (BDP) İdris Baluken, Sosyalist Yeniden Kuruluş'tan Bereket Kar ve Suriye Halkın İradesi Partisi'nden Obada Buzo söz aldı.
Kürkçü: Mücadeleyi artık daha fazla örmeliyiz
Açılış konuşmasını yapan Ertuğrul Kürkçü yakıcı bir mesele olarak nitelendirdiği Ortadoğu'daki dönüşüm sürecini sadece tartışmadıklarını aynı zamanda yaşadıklarını da belirtti.
"Arap isyanlarıyla başlayan iki yıldır bütün Kuzey Afrika'yı ve Ortadoğu'yu kat eden isyanlar dalgasının hiçbir zaman devrilmez hiçbir zaman yıkılmaz sanılan nice diktatörlüğü havaya uçurduğunu Mübarek'i, Bin Ali'yi ve Suriye'de ki egemenliği sorgudan geçirdiğini, bazılarını alaşağı ettiğini gördük.
"O nedenle biz Türkiye'deki devrimciler olarak, halkların kardeşliğini savunanlar olarak Ortadoğu'yu bir ucundan öbürüne süpüren bu isyan dalgasını büyük bir sempatiyle selamladık."
Türkiye Devrimci Hareketi'nin geçmişte Filistin mücadelesine büyük bir ilgi gösterdiğini belirten Kürkçü sözlerini şu şekilde sürdürdü:
"Fakat bu daha çok şöyle bir ilgiydi: Ezilen bir halkın yardımına koşmak onun mücadelesinin bir parçası olmak ve ona dışardan destek taşımak. Orda mücadele eden devrimciler çoğu kez bu sınırlı amaçlarla mücadelelerini yürütüyorlar.
"Ancak şimdi bizim bütün kaderimiz git gide daha çok ortaklaşıyor ve ortak bir mücadeleyi örmek bakımından ne yapacağımıza dair sahici bir soruyla karşı karşıyayız."
Baluken: Türkiye fiili olarak savaş pozisyonunda
Birinci oturumda ilk sözü alan Baluken, Türkiye'nin Ortadoğu politikasının çöktüğünü ve bölge ülkeleriyle sorunlar yaşadığını dile getirdi.
"Türkiye Ortadoğu'da neo- Osmanlıcılık özlemiyle bir fetih tarihini hayata geçirebilmenin arayışı içinde hareket ediyor.
"Neo-Osmanlıcılık politikasını sıfır sorun şeklinde teorize edip Ortadoğu'daki bütün halkları farklı bir algı üzerinden kendi yedeğine almaya çalışan bu yaklaşımın teşhirinin bölge halkları tarafından açığa çıkartıldığına inanıyoruz.
"Ortadoğu da sıfır politika ile başlayan bu politika özünde bugün yaşadığı çıkmaz itibariyle Türkiye'yi Ortadoğudaki hemen hemen bütün ülkelerle bir savaş pozisyonuna getirmiştir."
Türkiye'nin Suriye politikasınınsa Kürt düşmanlığı üzerinden şekillendiğini ifade eden Baluken, Türkiye'nin aslında fiili bir savaş pozisyonu içerisine girdiğini söyledi.
"Hatay Reyhanlı'daki kamplarda Türkiye'nin bir takım Özgür Suriye Ordusu bileşenlerine askeri, lojistik her türlü desteği sağlaması ve sınırdan çatışmalı sürece katılacak şekilde destekler sunması bunun bir göstergesi.
"Ayrıca Serekaniye bölgesindeki silahlı bir takım çeteleri Kürtlerin kazanımlarını baltalamaya yönelik savaş sürecini yönetmesi Türkiye'yi aslında başında beri Suriye'de fiili bir savaş pozisyonuna soktu."
Kar: Suriye ABD'nin kriterlerine uymuyordu
ABD'nin ve diğer egemen güçlerin Suriye'ye yönetimiyle çatışma sebeplerine değinen Kar "Durup dururken 'Neden Suriye?' demiyoruz" dedi.
"Çünkü Suriye'nin ABD ile ilişkisi yok. Büyük Ortadoğu Projesine (BOP) karşı duran bir diktatörlük var Suriye'de. Filistin Devrimci Hareketi'ni kucaklamış, Hizbullah'ın İsrail'in saldırılarına karşı en büyük desteği vermiş. İran'la stratejik antlaşması var. PKK'yi yıllarca kendi topraklarında barındırmış.
"Bu yönetim tabi ki genel global süreç içerisinde ciddi sorunlarla karşı karşıya kalır. Suriye Kaddafi'nin düşürülmesi için, Saddam'ın devrilmesi için ABD'ye destek vermemiştir.
"Bütün bunları alt alta koyduğunuz zaman bu yönetimin mutlak surette gitmesi gerekiyor. Diktatör olduğu için değil, anti demokratik olduğu için değil, sosyalist olduğu için değil ABD'nin ve bütün Batılı güçlerin emperyalist projelerine 'evet' demediği için gitmesi gerekiyor."
Buzo: Suriye'de siyasi bir çözüm kaçınılmaz
İlk oturumda son sözü alan Buzo ise "Suriye'de kan akmaya devam ettiği için siyasi bir çözüm kaçınılmazdır" dedi.
Çatışan taraflarının her iki ucununda çatışmaları farklı şekilde ifade ettiğini dile getiren Buzo "Bir taraf buna devrim diyor. Diğer tarafsa bunu komplo olarak nitelendiriyor. Aslında gerçek her iki keskin ucun ortasında bulunmaktadır" diye konuştu.
Suriye'deki silahlı güçleri dört kategoriye ayıran Buzo bu hareketlerin her birinin kendisini muhalefet olarak tanımladığını belirtti.
"Bunlar başta Suriyeli silahlı güçler, yani yönetimden intikam almak isteyen silahlı güçler. Diğer bir taraftan kanun dışı kendi içinde emirlikler oluşturmaya çalışan silahlı güçler, dışardan gelen silahlı güçler ve devletin yanında yer alan silahlı güçler.
"Dışardaki ve de içerdeki silahlı güçler yönetim gitmeksizin hiçbir diyaloğa yokuz diyorlar. Biz de yönetime şunu söylüyoruz: Diyalog için bir çağrı yapıyorsanız ve silahlı güçlerin bütününe hayır diyorsanız kimlerle bu diyaloğu sürdüreceksiniz.
"Diğer tarafa yönelip şunu söylüyoruz: Sizler de 'Yönetim gitmeksizin hiçbir diyaloğa hazır değiliz' diyorsunuz. Siz göndermek için kimlerle diyalog yapacaksınız?"
İkinci oturum
"Ortadoğu'da Halk Hareketleri" başlıklı ikinci oturumda Mısır Komünist Partisi'nden E. S. Hassan Hussein, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi'nden Leyla Halid ve Sosyalist Yeniden Kuruluş'tan Mustafa Kâhya bir konuşma yaptı.
Hassan: Mursi'nin, Mübarek'ten bir farkı yok
Türkiye'ye üçüncü kez geldiğini belirten Hassan "Bu kez yanımda gençliğimden beri resmini sadece duvarlarımızda değil yüreğimizde resmettiğimiz Leyla Halid yoldaşımız var" diyerek sözlerine başladı.
Mısır'da devrim hareketinin üç ayrı yönelimi olduğunu söyleyen Hassan "Bunlardan ilki sosyal adalet anlamında demokratik bir talep, ikincisi siyasi olarak siyasi demokratik bir devletin kurulması ve üçüncüsü her türlü iş birlikçiliğin ve dışa bağımlılığın son bulması" dedi.
Talepleri kabul edilinceye dek devrim hareketinin süreceğini dile getiren Hassan, birinci adımda "Firavun"u devirdiklerini söyledi.
"Sınıfsal ve toplumsal değişimler ile çelişkiler var oldukça ve bunların üzerinden mücadeleyi yükselten güçler ittifaklar kurup mücadelelerini sürdürdükçe bu devrimden umutlu olmamak için bir nedenimiz yok.
"Bugün Mursi'nin uyguladığı politikaların Hüsnü Mübarek'in uyguladığı politikalardan farkı yoktur. Gerek ABD ile olan ilişkiler gerekse Filistin hareketine karşı tutumunda gerekse de ekonomik ve sosyal politikalarda Mübarek'le aynı politikaları gütmektedir.
"Aslında halk devrimini oluşturan şey sınıfsal çelişkiler ve yoksulluktur. Bugün iktidar olanlar meselenin bir kanuni sorun olduğunu ve bir seçim sorunu olduğunu göstermeye çalışıyorlar.
"Bu toplumsal siyasal yapıdaki çarpık çelişkiler ve sorunlar çözülmedikçe bir dönüşüm sağlanmadıkça Mısır toplumunda bir değişimin olması ya da devrimci hareketin engellenmesi mümkün değildir."
Halid: İsrail de gidecek
Zafer işaretini yaparak konuşmasına başlayan Halid "Bu Doğu'da kanun üstünde bir devlet yaratıldı. Adı İsrail'dir" dedi.
"Ve tarihte eşi görülmemiş bir katliam yaşandı bununla birlikte. Filistin halkı köklerinden sökülerek dünyanın başka yerlerine göç ettirildi. Ve bunların yerine Filistin'le bağı olmayan güçler konumlandırılmaya çalışıldı. Bu devleti sömürgeci güçler inşa etti."
İsrail'in "Vaat edilmiş topraklar" sözünü hatırlatan Halid "Bu topraklar Arap topraklarıdır. Ve öyle kalacaktır. Kızılhaçlar buradan geçti. Bütün Avrupalı sömürgeciler buradan geçti. Ve hepsi göçüp gitti. Osmanlılar geldi, onlarda geçti gitti. İsrail'de gidecek."
İsrail'in Türkiye'ye boyun eğdirdiğini, bunu Mavi Marmara olayında gördüklerini belirten Halid, Türkiye'nin İsrail'e olan öfkesinin boşa çıktığını söyledi.
"İsrail özür dilemedi. Hala İsrailli pilotlar Türkiye toprakları üzerinde eğitim görüyorlar. Askeri ilişkiler devam ediyor. Yöneticileriniz 'Filistin halkının yanındayız' diyor. Ama bizi ne söyledikleri değil ne yaptıkları ilgilendiriyor.
"Türkiye toprakları üzerinde eğitim gören pilotlar, kendi halkınızı, kendi çocuklarınızı öldürüyor. Filistin halkıyla dayanışma içinde olan güçler İsrail'le ilişkilerini kesmek zorundadır."
Kahya: Ortadoğu emperyalist sistemin en zayıf halkası
Doğu halklarının kendi geleceklerini kendilerinin kuracağını belirten Halid "Bütün çiçekleri koparabilirler ama baharın gelişini asla engelleyemeyecekler" diye konuştu.
İkinci oturumun son konuşmacısı olan Kahya ise Ortadoğu'nun emperyalist sistemin en zayıf halkısı olduğunu dile getirdi.
"Tabi ki emperyalist kapitalist sistem içerisinde ABD kendi hegemonyasını devam ettirmek için bu sistemin gerekli olan ihtiyacını Ortadoğu da egemenlik kurarak sağlayabilirdi. Çünkü enerji kaynakları buradaydı." (SK/HK)