Reklam panolarında bayrağı başlarının üzerinde tutmuş ileriye bakan birbirinden modern görünümlü gençler, vosvos arabanın camına yapıştırılmış Beşar Esad'ın resmi ya da her köşeyi süsleyen baba-oğul Esad'ların büstleri başlıyor yeniden.
Güneyden kuzeye doğru yolumuza devam ederken geçtiğimiz şehir merkezlerinin tamamında ağaçların yılbaşı için süslenmiş olduğunu, tüm merkezlerin ışıl ışıl olduğunu da söyleyelim.
Suriye bugüne kadar bir çokkültürlülük merkezi olagelmiş çağlar boyunca. Bugün kalabalık bir Kürt nüfusun bulunduğu, Filistinlilerin, çok az da olsa Çerkezlerin ve Yahudilerin, Ermenilerin, Rumların, Türkmenlerin, Dürzilerin, Süryanilerin, Marunilerin, Yezidilerin, Bedevilerin yaşadığı bir ülke.
Nüfusunun yüzde 70'i Sünni Müslümanlardan oluşuyor, en büyük azınlık grubu ise bazı kaynaklara göre Arap Alevileri bazılarına göre ise Suriye Şii'leri olarak adlandırılan Nusayriler.
Şam'dan sonra Suriye'nin ikinci büyük şehri konumundaki Halep'in nüfusu 2 milyon civarında. Halep'in kalesi şehrin tüm manzarasını belirliyor. Şehrin ortasında devasa bir alan üzerine, tam tepeye heybetle konumlandırılmış. Şehir kalenin çevresinden başlayarak genişliyor. Kalenin yakınındaki Suk'u yani çarşısı Suriye'nin en ünlü çarşısı neredeyse.
Gezerken sürekli Türkçe konuşmalar duyuyoruz. Türkiye sınırından vize almadan bayram için gelenler Suriye çarşılarında alış veriş yapıyorlar.
Suriyeli Yahudiler
Sefarad Yahudilerinin Eski Ahit döneminden beri yaşadıkları söyleniyor Halep'te. Tüm Suriye'de 1948'e kadar 30 bin Yahudi yaşıyormuş.
Suriye'nin Fransa'dan bağımsızlığını ilan ettiği 1944 yılından sonra Yahudilere karşı saldırıların artışı, yıllarca süren yurt dışına çıkma yasağı, mülk almalarının ve satmalarının önündeki engellemeler, sinagoglara yapılan saldırılar, İsrail ile Suriye'nin hâlen içinde bulundukları savaş statüsü bugün itibarıyla Halep'te hiç Yahudi kalmamasına, Şam da ise çok az sayıda bir Yahudi nüfusunun kalmasına neden olmuş. Halep'in Cemiliye semti tamamen Yahudilerin yaşadığı bir semtmiş yakın bir zamana kadar.
Suriyeli Yahudiler baba Esad'ın 1990'larda Yahudilerin seyahat özgürlüğünü yeniden sağlamasından sonra Amerika'ya ve İsrail'e göç etmişler. Amerika'ya göç eden Suriyeli Yahudilerin büyük bir kısmı bugün New York'da Brooklyn'de oturuyor. 2004 yılında Suriye'nin Amerikan Büyükelçisi İmad Mustapha, doğduğu şehir Halep'i yeniden görmek isteyen Amerika'da yaşayan bir Yahudi'nin isteğini fırsat bilip Brooklyn'den on iki kişilik Suriyeli Yahudilerden oluşan bir grupla Halep ve Şam'a bir gezi düzenledi. Beşar Esad bu grubu sözleriyle oldukça şaşırtmış ve etkilemişti. Mustapha gruba Esad'ın mesajını iletmişti, Esad 'Sizi buraya yeniden davet edemem. Suriyelileri Suriye'ye davet edemem. Rica ederim' demişti.
Suriye'den göç etmiş Yahudilerin mülkleri bugün devletin elinde. İlginç olan şu ki, Suriye bu mülkleri üçüncü şahıslara satmıyor. Evet, göç edenlere bir tazminat da vermiyor. Ama bugün hâlâ devam eden Türkiye'deki gayri Müslim cemaatlerin vakıf mallarına el koyma ve bu mülkleri üçüncü kişilere satma gibi bir yöntem yok. Üstelik de devletler nezdinde savaş statüsü varken... Suriye'nin bu malları üçüncü kişilere satmamasının sebebi kimilerine göre, barış olması halinde Yahudilerin bir gün tekrar Suriye'ye döndüklerinde mallarına yeniden sahip olabilmeleri amacını taşıyor.
Beşar Esad'ın bu tavrı elbette politik bir manevra olarak, mülklerin elde tutulmasının uzun vadede daha güçlü bir koz haline dönüşmesi açısından da değerlendirilebilir. Fakat yine de malların üçüncü şahıslara satılmaması en azından mülkiyet hakkının güvenilirliğine işaret ediyor. Konuştuğumuz Suriyeli Ermenilerden biri de 'Suriye'de bir çöpün varsa o senindir, kimse senden alamaz onu' cümlesini duyuyoruz.
Tarihi şehir
Halep'in tarihi şehri Unesco tarafından koruma altına alınmış, dar sokakları, pek çoğu otel ya da restoran haline getirilmiş tarihi taş evleriyle son derece bakımlı. Restorana ya da otele dönüştürülmüş taş evlerin birkaç tanesini görme şansımız oluyor. Ortada büyük bahçeli bir avlu ve avlu etrafında evin çeşitli bölümleri yer alıyor. Birkaç ailenin rahatlıkla yaşayabileceği kadar geniş evler. Evlerin altında kiler olarak kullanılan kat kat inilen mağaralar var adeta. Turistik amaçlı kullanılan evlerde üç kat daha aşağı doğru kıvrılarak inen bu mağaramsı kısımlara bar yapılmış.
En ilginci bu mağaraların sonu bir kapıyla Halep kalesinin yakınlarına açılıyor. Tarihi şehir içinde benzer bir ev halen Ermeni yetimhanesi olarak kullanılıyor. Yetimhanede kalan 29 çocuk var.
Akşam ışıklandırılmış tarihi şehrin sokaklarında geziyoruz. Mardin'in mimarisini andırıyor sokakları, abbaraları ve gelişmiş taş işçiliğiyle.
Halep'te Ermeniler
Halep Beyrut'tan sonra Ermenilerin yoğunluklu yaşadığı ikinci şehir. Suriye genelinde Ermeni nüfusu 80 bin, Halep'te ise 50 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Ticaret yolları üzerinde bulunan Halep'teki ilk kilise Surp Asdvadzadzin Kilisesi daha sonra Karasun Manug Kilisesi yapılmış ki, bu kilisenin yapılış tarihi 500 yıl önceye dayanıyor. Kudüs yolu üzerinde olması Halep'teki kilisenin tarihinde çok belirleyici olmuş. Bize kiliseyi gezdiren Varty Keshishian bu kilisenin Kutsal Topraklara doğru giden Ermeni din adamlarının konaklama ve üretim merkezi haline geldiğini ve burada bulunan el yazmalarının ilkinin 1329 yılına ait olduğunu söyledi. 1915 ve 1922 sonrasında Halep'e varan Ermeniler Karasun Manug Kilisesi'ne sığınmışlar ve kilisenin tüm avlusu, içi, misafirhanesi her tarafı Tehcir'den gelen Ermenilerle dolmuş.
Baron Caddesi üzerindeki Baron Otel Halep'in Pera Palas'ı. 1911 yılında Krikor Baron Mazloumian tarafından işletilmeye başlatılan otelde Pera Palas'ın ünlülerinden Agahta Christie de kalmış. Atatürk şehri ziyaretinde Baron Otel'de konaklamış. 1919'da kral Faysal bu otelin balkonundan selamlamış Suriye halkını. Bağdat-Berlin arasındaki tren yolu Baron Otel'in müşteri portföyünü kısa sürede genişletmiş ve sürekli kılmış.
Karen Jeppe
Halep'te Ermenilerden söz ederken Karen Jeppe'nin adını anmamak olmaz. Jeppe 1903'de ülkesi Danimarka'dan Urfa'ya, Alman Doğu Misyonu'nda çalışmaya gelen Protestan bir misyoner. Fakat Jeppe yüzyılın başında Ermenilerin yaşadığı felaketlerin tanığı olarak kısa sürede Ermenilerin mezhep değiştirmesi için uğraşmanın anlamsız olduğuna karar verip bu insanlara nasıl yardım edebileceği üzerine kafa yormaya başlar.
1903-1921 arasında Urfa'da çalışmalarını sürdüren Jeppe daha sonra Halep'e gider. Kafileler halinde sürülen pek çok Ermeni'nin Halep'e vardığını bilmektedir. Burada Jeppe, sağ kalan Ermenilerin hayatlarını yeniden kurmalarına yardım eder. Kadınların ve erkeklerin birer meslek öğrenmeleri için atölyeler kurdurur, dillerini unutmamaları için çaba harcar.
Jeppe Halep'e geldiğinde zaten Ermenice, Türkçe ve Arapça konuşabilmektedir ve Urfa'da başlattığı yeni öğretme tekniklerini Halep'te uygulamaya başlar. Aynı yıl Jeppe Milletler Cemiyeti'nin Ermeni kadın ve çocukları kurtarma çalışmaları komisyonuna üye olarak kabul edilir. Uluslar arası Kadınlar için Barış ve Özgürlük Komitesi de Karen Jeppe'nin çalışmalarına büyük destek verir.
Aralıklarla sağlık durumu bozulan Jeppe, 1935 yılında geçirdiği bir sıtma krizinden sonra hayatını kaybeder. Jeppe'nin mezarı bugün halen Halep'te, mezar taşının yarısı Ermenice yarısı Danimarka dilinde. Bugün Urfa'da Karen Jeppe adına bir şey var mı bilmiyorum ama Halep'teki Ermeni okullarından biri Karen Jeppe'nin anısına ismiyle anılıyor.
Ermenilerin on üç tane okulu ve üniversiteye eş değer Ermeni Kültürel ve Eğitsel Birliği Hamazkayin'e bağlı Hamakidagan Himnarg isimli dört yıllık eğitimle, Ermeni okulları için öğretmen yetiştiren bir okulu var. Himnarg on yıldır hizmet veriyor. Suriye'deki Ermeni okullarında öğretmen olabilmek için bu okuldan mezun olmak şart. Son yıllarda Yerevan'daki Haçadur Apovyan Anaokulu Öğretmenliği Fakültesi'yle yapılan bir anlaşmayla Halep'te öğrenim gören öğrenciler, son iki yılda Yerevan'a gelerek master düzeyinde bir diplomayla mezun olabiliyorlar.
Suriye'deki Ermeni okullarına Türkiye'dekilerin aksine Araplar da isterlerse gidebiliyorlar. Bir sınıfta beş kişiden fazla Arap öğrenci olması halinde özel din dersi konması şartı var. Bugün Halep'teki Ermeni okullarının büyük çoğunluğunda en az birkaç Arap öğrenci var.
Suriyeli Ermeni Edebiyatçılar
Şu anda Suriye'de Ermenilerin çıkardığı bir siyasi gazete yok. Son yıllarda değişen uygulamalarla derneklere daha kolaylıkla izin verildiği söyleniyor ancak bunun Ermeni cemaati içerisinde henüz bir örneği yok. Fakat Ermenice siyasi basının olmayışı Ermeniceyle edebi eser basımını kısıtlamıyor. 2005 yılında çıkan Suriye Ermenilerinin edebi hayatının tanıtıldığı Yert isimli kitapta 32 yazarın/şairin ismi ve eserlerinden örnekler var. Bugün Türkiye'de Ermeniceyle edebi eser üretebilenlerin sayısı ise iki elin parmakları kadar dahi değildir ne yazık ki.
Siyasal arenada ise Ermeniler parlamentoda iki mebusla temsil ediliyorlar. Hukuki olarak da evlenme, boşanma, göç gibi konular Ermenilerin öncelikle dini merkezlerinde çözmeleri gereken sorunlar. Dini merkezde çözülen bu tür hukuki sorunlar ikinci aşamada devletin idari mercilerine bildiriliyor. Böylelikle Ermenilerin dini merkezlerin yetki alanı hukuku ve idareyi de kapsıyor.
Halep'te de Beyrut'takine benzer bir biçimde Ermenilerin toplumla entegre olmadıklarını, daha çok kendi dernekleri, okulları ve kiliseleri çevresinde örgütlü olduklarını, kendi kültürel hayatlarını yaşadıkları ülkeninkiyle çokça paylaşmadıklarını kanaatini edindim. Ermeni yazarların şiirlerini, yazılarını Arapça'ya çevirmemeleri bunun bir göstergesi. Ermeni yazarlar henüz kendi yaşadıkları ülkeyle entelektüel bir bağ kurmuyorlar. Sosyal olarak da fazla bir ilişkilenme içinde olmadıklarını da eklersek, gettolaşmış bir cemaat hayatının izleri belirginleşiyor. Bunun nedeni de aynen Beyrutlularda olduğu gibi yaşanan mekâna bir ara durak olarak bakma anlayışı olabilir. Onlar da sanki pek çok diyasporik topluluk gibi son durağı olmayan bir gitme hissiyle yerleşmiş, gitme fikri akıllarının bir köşesinde kalacak şekilde yerleşmişler.
Halep - Şam çekişmesi
İkinci büyük şehir olmasın rağmen Halep siyasetin gazabından da payını almış. Siyaseten etkin grubun Şam'da oluşu, Halep'in yoğunluklu olarak Sünni nüfusa sahip olması Halep'in daha da periferikleştirilmesine (merkez dışına kaymasına) neden olmuş, kültürel, etnik, ekonomik ve hatta siyasi öneminin Şam'ın gölgesinde kalmasına yol açmış.
Bugüne baktığımızda ise 11 Eylül sonrasının etkileri ile küreselleşme etkileri iç içe geçerek yürüyor. Tüm dünyada Müslümanlığa karşı 11 Eylül sonrasında gelişen tepki Suriye içinde tabii ki tersine, Hıristiyanların; son kertede ülkenin ve bölgenin aleyhine işlemekte. İçinde yaşadığımız konjonktürde Hıristiyanlar ve Müslüman arasında sürtüşmelerin artması sadece Suriye içinde değil, bölgede tırmanışa geçti bile Lübnan'da yaşanan son patlama ve suikast olaylarıyla.
Halep'ten hareketle zikzağımızın son durağına, son kez Beyrut'un paralelindeki Şam'a doğru yola çıkıyoruz. (TS/EÖ)