İnsan Hakları Derneği (İHD) eski başkanı Akın Birdal ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) eski Başkanı Yavuz Önen, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü 28 Şubat soruşturması kapsamında dönemin komutanlarına yönelik olarak bugün başlatılan operasyonu bianet'e değerlendirdi.
Gözaltına alınan isimlerden 28 Şubat Dönemi Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir'in 1972'de işkence yaptığı Yavuz Önen, soruşturmanın olumlu olduğunu ancak 28 Şubat döneminin diğer aktörlerine de uzanması gerektiğini söylüyor.
Batı Çalışma Grubu tarafından hazırlanan andıçta adı geçen ve andıç'ın Hürriyet ile Sabah gazetelerinde yer almasından bir hafta sonra, 12 Mayıs 1998'de Türk İntikam Tugayı (TİT) tarafından gerçekleştirilen silahlı saldırıda ağır yaralanan Akın Birdal ise Fethullah Gülen'e kadar 28 Şubat'a ortak olan herkesin soruşturmaya dahil edilmesi gerektiğini düşünüyor.
Önen: "Çevik Bir işkence timinin başıydı"
TİHV eski başkanı Yavuz Önen, 28 Şubat süreci nedeniyle bugün gözaltına alınan emekli Orgeneral Bir'in kendisine 12 Mart muhtırasından bir yıl sonra işkence yaptığını söyledi.
Önen, Çevik Bir'in kendisine işkence yapan timin başı olduğunu belirterek, aralarında geçen bir diyalogu şöyle özetliyor:
"İşkence anlarından birinde koluma girip beni yürütürken 'Senin hayatının değeri bir tek kurşundur ve o kurşunu sıkma yetkisi bendedir' dedi."
Önen, Çevik Bir'in gözaltına alındığını duyduğu zaman Bir'in gözaltındayken kendisine yaşattıklarını yaşamamasını temenni ediyor.
"Bir'in gözaltındayken yabancılık hissedeceğini düşünmüyorum. Gençliğinden itibaren, hayatı derin gözaltı merkezlerinde geçti.
"Türkiye devrimci hareketini ezmek için eğitilmiş, misyon olarak bu görevi edinmiş biridir. Kendisi işkence timlerinin başında işkence yapmış biridir. Çevik Bir dediğimiz kişi derin devlet dediğimiz ve militarizmin baş sorumlularından biri."
"Üniformalılar yetmez, sivil giyimli üniformalı kafalılar da var"
Önen, 28 Şubat soruşturmasının tepelere kadar ulaşmasının olumlu bir gelişme olduğunu söyledi.
12 Eylül davasını örnek gösteren Önen, bu davada da bir iki kişinin sorgulanmaması gerektiğini, sistemin tepeden tırnağa demokratikleşmesi için süreçte rolü olan herkesin soruşturmaya dahil edilmesi gerektiğini belirtti.
"Bu sadece üniformalılar için değil, sivil giyimli üniformalı kafalılar için de geçerli. Toplumsal mücadeleyle birlikte soruşturma kapsamının bu noktalara da ilerleyeceğini umuyorum."
Birdal: Gülen'e kadar ortak olan herkes dahil edilmeli
Akın Birdal, gelişmeleri "gecikmiş kararlar" olarak değerlendirdi. Bugüne kadar andıçta imzası bulunan Çevik Bir ve Erol Özkasnak hakkında üç kez suç duyurusunda bulunduğunu ama savcılıkların her defasında soruşturmaya gerek görmediğini hatırlatan Birdal, soruşturmanın gecikmeli de olsa başlatılmasını olumlu buluyor.
Birdal, 28 Şubat'ın sivil iradeye doğrudan müdahale olduğunu ve bu sürecin tüm faillerinin hala yargı önüne çıkmadığını söyledi.
"Sadece komutanlar değil, bu süreci destekleyen, cesaretlendiren basın ve siyaset çevrelerinden isimler de soruşturmaya dahil edilmelidir."
"Artık dosya açılmıştır ve bütün olarak ele alınmalıdır. Dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş gibi doğrudan etkin olan isimlerin yanı sıra dolaylı olarak destekleyen, alkışlayan Fethullah Gülen gibi isimler de soruşturmaya dahil edilmelidir."
"28 Şubat soruşturması kimsenin şüphe duymayacağı şekilde sürdürülmeli ve ortak olan kim varsa soruşturmaya dahil edilmelidir. Ancak o zaman darbe ve darbecilerle hesaplaşma konusunda yol alınabilir."
Fethullah Gülen: Asker Anayasal yetkisini kullandı
Fethullah Gülen, 28 Şubat sonrasında Necmettin Erbakan'ı sert şekilde eleştirenler arasında yer almış ve silahlı kuvvetlerin müdahalesini demokratik bulduğunu ifade etmişti.
Gülen 29 Mart 1997'de Samanyolu TV'da katıldığı bir programda silahlı kuvvetleri muhtıra vermekle eleştirenlere seslenerek, "Asker demokratik yollarla sorunların çözümünü istedi" demişti:
"Darbe hiçbir zaman tam bir çözüm değildir. Dağlama en son çaredir. Darbeciler iyi niyetlidir ama her darbe birikim ve tecrübe sahiplerini heba etmiştir. Ülkemiz kriz içinde. Gücü temsil edenler krizi önlemelidir. Bu hükümeti değiştirin demek daha demokratik olur. Burada 'Askeriye muhtıra verdi' diye suçlanmak isteniyor. İsteselerdi, bu öyle bu böyle olacak diyebilirlerdi. Oturup onlarla meseleyi altı saat mülahaza etmezlerdi. Demokratik yollarla problemler çözülsün istediler."
Fethullah Gülen, 16 Nisan 1997'de Kanal D'den Yalçın Doğan'a verdiği röportajda ise askerlerin anayasanın kendilerine verdiği yetkiyi kullandıklarını belirtmişti:
"Askerlerimiz bir yönüyle yaptıkları bazı şeylerden ötürü bazı çevrelerce, belki antidemokratik davranıyor sayılabilirler. Ama onlar konumlarının gereğini anayasanın kendilerine verdiği şeyleri yerine getiriyorlar. Hatta dahası, ben zannediyorum, onlar, bazı sivil kesimlerden daha demokrat."
"Herhalde onların temsil ettikleri kuvvet şu partiler arasında birbirini istemeyen insanların elinde olsa bir gece hızlı bir baskınla gelirler hasımlarını bertaraf ederler onun yerine otururlar."
"Kuvvet ellerinde olduğu halde çok mantıki davranıyorlar. Çok muhakemeli davranıyorlar. Epey zamandan beri. His öne çıkmıyor burada ve kuvvet, güç gösterisi şeklinde öne çıkmıyor. Bana demokraside daha dengeli geliyorlar, o açıdan." (EKN)