Ankara Başsavcıvekilliği'nin 28 Şubat soruşturması kapsamında sorguladığı ve sevk edildiği mahkemece tutuklanmasına karar verilen eski Genelkurmay 2. Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir'e sorgusunda Batı Çalışma Grubu (BÇG) soruldu.
Savcı Mustafa Bilgili'nin sorularını yanıtlayan Bir, BÇG'nin kurulması ve BÇG'nin fişleme ve yönlendirme faaliyetleri konusunda anayasaya göre görev yaptığını söylediği Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kararları konusunda bilgi verdi.
Bir, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ne göre irticanın öncelikli tehdit olduğunu belirterek, "MGK karar verdi. Biz emir ve talimatları uyguladık. Bunları uygulamamak suçtur" dediği belirtildi.
Bir, savcılıktan sonra sevk edildiği Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde ise, savcılıkta söylediği "Arkadaşlar aşırıya kaçmışlardır. Eyleme geçilmemiştir" şeklindeki ifadesini düzeltti.
Bir, yapılanların yasal olduğunu ileri sürdü:
"14 Mart 1997'de dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan, bakanlıklara, Genelkurmay Başkanlığı'na, Bakanlar Kurulu kararına da atıfta bulunarak MGK kararlarının uygulanması için gerekli düzenlemelerin yapılmasını, yasal düzenlemeye ihtiyacı olursa Bakanlar Kurulu'nun bu yasal düzenlemeleri de yapacağını, buna göre çalışmaya başlanmasını bildiren talimatını verdi."
"BÇG, MGK kararı ve Bakanlar Kurulu kararlarıyla kuruldu. BÇG'nin MGK kararları Ek-A'sı, Başbakanın talimat yazısı, İçişleri Bakanı Meral Akşener'in kendi alt birimlerine MGK kararları uyarınca verdiği talimatlar bulunuyor. Tüm bu hususlar, hükümetin talimatı ile bakanlıkların da çalışma yaptığını ve BÇG'nin yasal bir çalışma olduğunu gösterir."
"BÇG, Bakanlar Kurulu kararı uyarınca irticaya karşı tedbir alınması amacıyla oluşturuldu. Amacı irticai terörün Türkiye Cumhuriyeti demokrasisine ve Türk halkına ve hükümetlerine zarar verilmesini engellemekti."
"TSK'nın koruma ve kollama görevi var"
Milliyet gazetesinin haberine göre, emniyette tutulduğu üç gün boyunca susma hakkını kullanan Bir, dün sabah erken saatlerde çıkartıldığı savcılıkta soruları yanıtladı.
Bir, imzasını taşıyan BÇG belgelerinin büyük bölümünün kendisine ait olduğunu kabul ederken, az sayıda belge için "Hatırlamıyorum", "Bana ait değil" gibi yanıtlar verdi.
Bir, BÇG'nin kurulması ve kendisine bağlı olarak çalışması konusunda, anayasa, kanunlar ve yönetmeliklere göre, "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin koruma ve kollama görevi bulunduğunu" anımsattı.
MGK'nın bu doğrultuda kararlar verdiğini, görevdeki bir asker olarak, kendisinin de bu kararların gereğini yerine getirmemesinin suç oluşturacağı için talimatlara uygun biçimde hareket ettiğini ifade etti.
"Engin Alan görevlendirdi"
MGK'nin Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ne göre irticayı öncelikli tehdit olarak niteliğini anımsatan Bir'in, dönemin başbakanı başta olmak üzere siyasilerin de bu kararlara imza attığını, kendisinin de MGK kararlarını yerine getirmekle yükümlü olduğunu söyledi.
Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) Seferberlik Bölge Başkanlığı'ndan, tutuklanan emekli Kurmay Albay Abdurrahman Yavuz Gürcüoğlu ise sorulara verdiği yanıtlarda, Balyoz davası kapsamında tutuklu bulunan Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) İstanbul Milletvekili Engin Alan tarafından BÇG'de görevlendirildiğini belirtti.
"Mayıs 1997'de ÖKK Başkanı bana görev verdi. Gittiğimde birimin BÇG olduğunu öğrendim. Beni görevlendiren ÖKK Komutanı Engin Alan olabilir. Sözlü bir görevlendirmeydi. Kriz Masası'nın gece vardiyasında görevliydim. Seferberlikle ilgili gelen bilgileri düzenliyordum."
"Darbelere karşıyım"
Bir, savcılıktaki ifadesine şöyle devam etti:
"BÇG, Genelkurmay Karargahı'nda girişin kartla yapıldığı büyük bir salonda çalışıyordu. Giriş kartım Genelkurmay'a gittiğimde hazırlanmıştı. O kart ile içeri giriyordum, çıkışta kartı orada bırakıyordum. Giriş kartı olmayan hiç kimse bu birime giremiyordu. Orası çok gizliydi.
Harita ve planlar vardı. Kimse bilgi vermezdi. Ben de kimseye bilgi vermezdim. Kimse de bir şey sormazdı."
"BÇG bilgileri, büyükçe salondaki lojistik, harekat, istihbarat birimlerine dağıtılıyordu. Gelen bilgiler benim çalıştığım ÖKK ile ilgili ise benim masama bırakılıyordu. Ben de bunları dosyalayıp ilgilisine veriyordum."
"Bir istihbarat ağı var mıydı hatırlamıyorum. Teşkilat yapısını da bilmiyorum. Milli iradeye saygılıyım. Milli iradenin dışındaki hiçbir oluşuma katılmadım, tasvip de etmiyorum. Darbelere karşı olduğumu ifade etmek isterim."
"Psikolojik harekat için talimat almadım"
ÖKK'dan emekli Tuğgeneral Abdullah Kılıçarslan ise sorgusunda BÇG'nin varlığını inkar etti. 28 Şubat soruşturması kapsamında tutuklanan Kılıçarslan hem Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda görevlerini yapıp hem de BGÇ'de çalışamayacağını söyledi.
Çevik Bir imzalı belgelerin ÖKK komutanlığına dağıtımının yapılmadığını, kendi adının BÇG teşkilat şemasına binbaşı yazıldığını belirten Kılıçarslan, "Rütbem kurmay albay olduğu için binbaşı rütbesindeki görevi yapmam mümkün değildi" dedi.
Kılıçarslan, "İddia edildiği gibi hükümeti yıkmak için psikolojik harekat yapmam için bana herhangi bir emir ve talimat verilmedi" dedi.
"BÇG tamamen yasal bir çalışma"
Tutuklanan dönemin Genelkurmay Basın Sözcüsü emekli Albay Hüsnü Dağ ise Genelkurmay'daki hiçbir çalışma grubunda görev almadığını söyledi.
Dağ'ın avukatı da "Bu çalışma grubunun eyleminin herhangi bir suç kabul edilemeyeceği de açık. 28 Şubat 1997'de toplanan MGK devletin bu alandaki en üst organı. Bu organın tavsiyesi doğrultusunda bizzat o devrin başbakanı tarafından verilen ve sivil bakanlıklarda uygulandığı gibi Milli Savunma ve Genelkurmay'da uygulanan bazı tedbirlerin alınması için vücuda getirilmiş bir organ niteliğindedir. Yani tamamen yasal bir çalışma" dedi.
Dönemin Genelkurmay İç Harekat Daire Başkanı emekli Tuğgeneral İdris Koralp ise, sorgusunda, "BÇG'nin MGK kararları çerçevesinde oluşturulduğu kanaatindeyim. BÇG Harekat Konsepti'nin tamamı MGK ve Bakanlık genelgeleri ve tasarruflarına dayanır" dedi.
"BÇG'nin bahsi geçen faaliyetleri icra yetkisi yok. Genelkurmay adına faaliyetlerini, raporlarını derler. MGK kararları, Başbakanlık, Bakanlıklar tarafından da genelgelerle vali ve bütün devlet kurumlarında yayımlandı. Esas icradan sorumlu Başbakan ve Bakanlıklarla birlikte her ay toplantı ile değerlendirme yapılan MGK'dır."
Serbest kalan emekli Albay Mustafa Kemal Savcı ise "BÇG'yi kuran ve yöneten orgeneral Bir ve BÇG listesine ismimi yazmasına rağmen, bunu bana bildirmeyen emekli Kurmay Albay Cihangir Akşit'ten şikayetçiyim" dedi.
28 Şubat medyası da inceleniyor
28 Şubat operasyonunda gözaltına alınan diğer şüphelilere de Gölcük'teki aramalarda ele geçirilen emekli Orgeneral Bir, emekli Tuğgeneral İdris Koralp, emekli Tuğgeneral Kenan Deniz imzalı belgeler soruldu.
Belgelerde, belediye başkanları, vali, kaymakam, hâkim, savcı, emniyet görevlileri, öğretmen fişlemeleri, ticari şirketler, okullar, yurtlar, vakıf ve dernekler, imam hatip liseleri, Kuran kursları ile ayrıntılı raporlar yer aldı.
28 Şubat'a ilişkin adli soruşturmanın başlatılmasında, Gölcük Donanma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü'nde 6 Aralık 2010'da bulunan belgeler etkili oldu.
Döşeme altında gizlendiği belirtilen 10 çuval dolusu belge içinde, BÇG'nin çalışmalarına ilişkin dokümanlar çıktı. İstanbul Başsavcılığı, bu dokümanları Ankara Başsavcılığı'na gönderdi.
Şüphelilere, İstanbul'dan gönderilen ve Genelkurmay Karargahı, Genelkurmay Başkanlığı, Muharebe Elektronik ve Bilgi Sistemleri Başkanlığı logoları bulunan, seri numaralı, gizlilik dereceli CD içinden çıkan Bir, Koralp ve Deniz imzalı belgeler soruldu.
Soruşturma, Refah Partisi'nin seçimlerden birinci olarak çıktığı 1995 ile erken seçimlerin yapıldığı 1999 arasını kapsıyor.
Bu kapsamda, 28 Şubat döneminde yazılı ve görsel medyada yer alan haberler de mercek altına alındı.
Şüphelilere, 28 Şubat sürecine "olumlu katkı" yaptığı değerlendirilen bu haberlerin yayınlanmasında BÇG'nin ve Genelkurmay'ın etksinin olup olmadığına ilişkin sorular yöneltildi.
Ayrıca, 28 Şubat sürecine zemin hazırlayan ve sonrasında yaşanan gelişmeleri yönlendiren bir medya planlanmasından haberdar olup olmadıkları soruldu.
Şüphelilere televizyon dizileri de soruldu. Gözaltındaki askerlere, "Sevilen dizilerden Tatilciler, Bizimkiler ve Süper Baba'nın senaristleriyle görüşülüp laiklik vurgusunun yapılmasının istenip istenmediği" de sorular arasındaydı. (AS)