"Siyasi alanda muhalefet asla istenmiyor. Her türlü siyasi muhalif görüş terörle özdeşleştirilecek."
Önen, 11 Eylül sonrasının, Irak ve Afganistan'a saldırıların bir dönüm noktası olduğuna dikkat çekiyor.
"2004 yılında ilginç bir retorik gelişti: Bütün dünya antidemokratik bir süreç yaşarken, Türkiye Avrupa Birliği'ne (AB) yönelik demokratik adımlar atıyor lafı çokça söylendi.
Aslında bu söylem şunu örtbas ediyordu: Ciddi bir demokratikleşme yoktu ama, olumlu adımlar atılıyordu. Şimdi bu söylem terk edildi. Bu sefer, 'bakın Batı da bunu yapıyor' deniyor.
Batı'da Afganistan ve Irak işgaliyle bir sistem çöktü. İnsan hakları ve demokratik değerler sistemi çöktü; yabancı düşmanlığı, milliyetçilik yükseldi. İyileşme dediğimiz dönem Türkiye'de üstü örtülmüş bir milliyetçilik dönemiydi. Şimdi üzerinden AB şalı kaldırılıyor."
Sovyet sisteminin çöküşünün artçı depremi
Önen, bu eşiğin bir "artçı deprem" niteliğinde olduğunu söylüyor.
"21. yüzyıla doğru giderken büyük bir deprem yaşandı. Sovyet sisteminin çöküşü. İkinci gümbürtü savaş ilanlarıyla başladı. O dönemde yasaklanmış olan saldırı savaşı, şimdi kural haline getirildi. Bizim güvenlik sorunu içinde Terörle Mücadele Yasası'nı (TMY) çıkarmamız da bu bağlamda değerlendirilmeli."
"Türkiye'deki TMY'nin kaldırılan 8. maddesi, çok geniş bir terör suçu alanı tanımlamıştı. Terörün uluslararası hukukta, örneğin Birleşmiş Milletler'de üzerinde uzlaşılmış bir tanımı yok. Her ülkenin egemenlerinin hakim otoritesinin tanımına göre uygulanıyor. Hukuk dışı bir şey."
Önen: Geriye gidiş çok daha önce başladı
Önen, Türkiye'de idarenin hak ihlalleriyle ilgili geriye gidişinin çok daha önceden başladığını, yeni TMY talebinin bu sürece bağlandığını söylüyor.
"AB üyeliği için müzakere tarihinin verildiği 17 Aralık 2004'ten itibaren, hükümet -ilginç bir şekilde- değişik alanlarda hak ihlallerine neden oldu.
* Osmanlı Ermenileri'yle ilgili konferansa müdahale etti.
* Yasal, barışçıl gösterilere şiddetle müdahale etti.
* Türk Ceza Kanunu'nda polisin yetkileri artırıldı.
* Genelkurmay yetki genişlemesi istedi.
Hem bürokrasi, hem hükümet kanadı, olumsuz mesajlar vermeye ve ihlallerin yasal zeminini hazırlamaya başladı. Böylece, 'hükümet programının odağında insan hak ve özgürlükleri olacak' söylemi yalanlanmış oldu."
Düşünsel, idari ve yasal anlamda, ciddi bir düşüş süreci demektir 17 Aralık sonrası.
TMY ise, güvenlik sorunun önüne çıkarıldığı bir aşamada gündeme getiriliyor. Kürt sorununun tartışılır hale gelmesi, Güneydoğu'da 2. çatışma döneminin başlamasıyla gerekçe yaratılıyor. Bir ölçüde düzeltilen hak ve özgürlükler alanı tekrar mayınlanıyor." (TK)