Öndül: İnsan hakları kavramını topluma İHD tanıttı
Öndül, 19 yılda İHD'nin neleri değiştirdiğini şöyle sıralıyor:
"* İnsan hakları kavramını topluma tanıttı: En önemli işlevlerinden birisi bu oldu.
* Devlet organlarını insan haklarıyla ilgili birimler kurmaya sevk etti: İnsan Hakları Bakanlığı, Meclis'te İnsan Hakları İzleme Komitesi, Başbakanlık'ta İnsan Hakları Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı'nda gözaltı izleme birimleri gibi. Devletin kendi bünyesinde, insan hakları alanında örgütlenmeye gitmesinde etkin oldu.
* İhlallerin gizlenemeyeceğini kanıtladı: Düzenli raporlar açıklamak suretiyle, hakları ihlal edilenlerin yanında tutum alarak, insanlara yalnız olmadığını gösterdi.
* İHD hakkında bilgisi olmayanlar bile derneğe başvurmaya başladı. İHD, tanınmışlık açısından popüler bir örgüt oldu. Hem insan hakları kavramını tanıttı hem de kendisi tanınır hale geldi.
* İşkenceye karşı mücadelede, bütün dünyanın tanıdığı Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nı (TİHV) kurdu. 15 yıldır faaliyette olan vakıf, işkence tedavisinde dünyaca tanınan bir kurum haline geldi."
Biçici'yse, insan hakları mücadelesi sayesinde, Türkiye'nin tabularının konuşulabilir hale geldiğini söyledi:
"Tabular rahatlıkla konuşulabilir, üzerinde karar alınabilir hale geldi. Örneğin, Kürt sorunu, inanç özgürlüğü, azınlıklar sorunu, Ermeni tehciri gibi konular.
Birilerinin 'Avrupa Birliği sayesinde oldu' dediği birçok değişiklik, İHD'nin ve demokratik güçlerin çabası sonucunda gerçekleşti. İnsan haklarının bir ihtiyaç olduğu bilinir hale geldi."
Biçici: İHD de öğrendi
Kiraz Biçici, 19 yılın İHD'yi de çok değiştirdiğini söylüyor.
"Biz de öğrendik, birlikte yol aldık. Bizim de tabularımız yıkıldı. İnsan hakları mücadelesi de olgunlaştı.
Uç bir örnek vereyim. Güvenlik güçleri hakkında açıklama yaptığımızda, övgü de, yergi de aldık. Biz işkence yapana işkence yapılmasına da karşıyız. Bunu inanarak, sonuna kadar savunarak söyleyebiliyorsak, biz de büyüdük, olgunlaştık demektir. Haklar söz konusu olduğunda, ihlal ihlaldir, taraf olmamız söz konusu değildir.
Bunlar içselleşti, bize de mal oldu. Gerçek anlamda bir insan hakları savunuculuğu ancak son yıllarda oturmuştur, diyebiliriz."
Öndül de, İHD'nin "insan haklarını bilgiye dayalı kavrama konusunda hem kendisini olgunlaştırdığını hem de kendi iç tartışmalarını yoğunlaştırdığını" söylüyor.
"İHD, hem dış çalışmalarında aktif olduğu, hem de doğrudan sokakla, hayatla bağı olduğu için, olguları, sorunları kendi bünyesinde tartışan bir örgüt. Bu bilgi birikimi oluştu ve aktarıldı."
Öndül: Bürokrasi hâlâ otoriter zihniyete sahip
Hüsnü Öndül, insan hakları alanındaki değişimin, "özlenen, istenen hızda gerçekleşmediğine" dikkat çekti.
"Devlette bir zihniyet değişimi çabuk olmuyor. Bürokraside bir değişimin olduğunu söyleyebilirim, ama istenen hızda değil.
Engeller, yalnızca anti demokratik yasalardan değil, temelde bu zihniyet sorunundan kaynaklanıyor. Önemli adımlar atılmıştır, atılıyor; ama Türkiye bürokrasisi, özellikle güvenlik ve yargı, hâlâ otoriter bir zihniyete sahip."
Biçici de, insan hakları savunuculuğunda "hedeflerin hâlâ değişememiş olduğunu" söylüyor.
"Keşke bize hiç ihtiyaç olmayan bir zamana kavuşabilsek.
İnsan hakları ihlalleri, çok yoğun bir şekilde sürüyor.Yoğun bir savaş sürecine girmiş durumdayız. Hala gerekliyiz, buna üzülüyorum.
Süreç kızışıyor. İnsan hakları savunucularına baskı artıyor. Bunlar bizi caydırmayacak, ama işimiz giderek zorlaşacak.
İnsan hakları konusunda atılan adımlar, kağıt üzerinde; yaşamda karşılığı yok.
Örneğin insanlara 'haklarınız var' deniyor; ama pek çok şey eskisine göre daha inceltildi. Artık ihlaller daha ince işleniyor. Eskiden ihlallerin yaşandığı gözaltılar şimdi kaçırmalara dönüştü." (TK)