4 Şubat 2009'da askerliğini yaptığı Kastamonu Bozkurt Karakolu'nda kafasından aldığı kurşunla 21 yaşında ölen er Caner Bahar'ın babası Ramazan Bahar, "somut delillerin oğlunun ölümünün intihar olmadığını kanıtlamasına rağmen" şüphelilerin 'kasten adam öldürme' suçundan değil, 'görevi ihmal' suçundan yargılanmasına tepkili.
Bahar, şüpheli durumlar aydınlatılmadan ölümle ilgili kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, ölen erin olaya tanık olan arkadaşlarının telefonla tehdit edildiğini, askeri savcılık raporunda ölüm saati 8.30 olarak geçerken 10.45'te acil servise yaralı olarak giriş yaptığına dair raporlar bulunduğunu anlatıyor.
Ramazan Bahar, oğlunun ölümünden iki hafta sonra "bu ölümün intihar değil, cinayet olduğu ve tek şüphelinin de Bozkurt Karakolu Komutanı M.T. olduğuna" dair Kastamonu Bozkurt Cumhuriyet Savcılığı'na dilekçe vererek, şüpheli ölümünün araştırılmasını istedi. Görevsizlik kararıyla dilekçe ve ilgili dosya Jandarma Genel Komutanlığı Askeri Savcılığına gönderildi. Burada ölüm olayıyla ilgili kovuşturmaya yer olmadığına karar verilirken, karakol komutanı M.T. hakkında "emre itaatsizlik" ve "görevi ihmal" suçuyla dava açıldı.
"Görevi ihmal" suçuyla açılan davanın gerekçeleri, komutanın iç hizmet kanununa göre silah ve mühimmatı ayrı yerde bulundurma emrine uymaması, silahları açıkta bırakması ve nöbetçi subayları emir vererek görev yerinden evlerine göndermesi.
Ramazan Bahar, komutanın görevi ihmal değil, kasıtlı adam öldürme suçundan yargılanması gerektiğini, ölümle ilgili kovuşturmaya gerek görülmemesinin hukuk dışı bir karar olduğunu söylüyor.
Huzurda yargılama talebi reddedildi
4 Mayıs 2011'de gerçekleşen ilk duruşmaya sanık komutan katılmazken, mahkeme komutanın huzurda yargılanması talebini reddetti. Komutan M.T. ve olay günü görev yapan başçavuş ve nöbetçi subayların talimatla ifadesinin alınmasına, karakolda görev yapan santralci İ.D. ve kurye jandarma er F.U.'nun huzurda yargılanmasına karar verildi. Bir sonraki duruşma 13 Temmuz'da gerçekleşecek.
Oğlunun intihar etmediğini söyleyen Bahar, "26 asker ve dokuz rütbelinin görev yaptığı bir karakolda bir kişinin vurulduğunu kimsenin görmemesinin mümkün olmadığını, delillerin karartılarak olaya intihar süsü verildiğini" söyledi. Bahar gerekirse davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşıyacağını belirtti.
Raporlar tutarsız
"Adaletin yerini bulması oğlumu geri getirmeyecek ama boğazımızdaki düğümü biraz olsun azaltacak ve başka Caner'lerin ölmesini engelleyecek" diyen Bahar, davada birçok tutarsızlık olduğunu, delillerin karartıldığını ya da görmezden gelindiğini anlatıyor:
* Tanıklarımız dinlenmeden, şikayet dilekçemizde belirttiğimiz şüpheli durumlar aydınlatılıp soruşturulmadan, askeri savcılık ölüm hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.
* Düzenlenen raporlarda, intihar ettiği iddia edilen Bahar'ın elinde barut izi bulunamadı.
* MP5 silah subayların kullandığı bir silah. Er olarak görev yapan Caner Bahar'ın bu silaha erişimi yok.
* Olay Yeri İnceleme Ekibi tarafından MKE 9 P 03 ve MKE 9 P 04 olarak belirlenen kovan numaraları, balistik incelemeden sonra MKE 9 P 03 ve MKE 9 P 07 olarak açıklanıyor. Bu tutarsızlığa açıklama olarak da, "kovan düz tutulduğunda 4, ters tutulduğunda 7'ye benziyor" denildi. Boş kovanın nasıl tutulduğunu bilmeyen biri nasıl olay yeri inceleme uzmanı olabilir.
* Olayın ardından savcılıktan önce alaya haber veriliyor. Askeri savcılık olaydan üç saat sonra çağırılıyor.
* Ölen erin arkadaşları olayın saat 6.20'de gerçekleştiğini söylüyor. Ancak üç saat sonra olay yerine gelen savcılığın raporunda ölüm saati 8.30 olarak geçiyor. Bunun yanısıra, ambulansla hastaneye kaldırılan Bahar'ın saat 10.45'te yaralı olarak acil servise getirildiğine dair bir rapor mevcut. Yani askeri savcılığın raporlarının aksine, Bahar acil servise getirildiğinde hala hayatta.
* Mahkemede de belirttiğim üzere, orada askerliğini yaptığı dört ay boyunca Caner karakol komutanı tarafından tehdit edildi, silah çekildi. Bunun hem tanıkları var, hem de oğlum ölümünden önce bunları bana anlatmıştı. Komutanın yasadışı işlerinde Caner'i kullanmak istediğini, eğer yardımcı olmazsa askerliğini yakmakla tehdit ettiğini anlatmıştı.
* Ayda bir psikiyatri tedavisine gitmesi gerekirken, aynı komutan bu tedaviye de engel oluyordu.
* Bize oğlumun ölümüyle ilgili bilgi veren kişiler, terhis olmalarına rağmen gizli numaradan aranarak, "Caner Bahar'ın ölümüyle ilgili konuşursanız sizin de canınızı yakarız" denilerek tehdit ediliyor.
* Olayın ardından karakola geçmiş olsun demek için giden Bozkurt Lisesi Müdürü'nün olayın nasıl gerçekleştiğini sorması üzerine, M.T. "Caner Bahar'ın babası ölmüş. Cenaze için benden izin istedi. İzin vermedim. İntihar etmiş" diye anlatıyor. Burada bahsedilen benim cenazem. Mahkemede tüm bunları anlattım, ancak mahkeme müdürün tanık olarak dinlenmesini talep etmedi, ayrıca bizim sunduğumuz tanıkları da dinlemeyi reddetti.
* Mahkemeye "intihar" olayına tanık olan askerlerin listesi gönderildi. Bu listede Caner'in dört arkadaşının ismi yer alıyor. Onlarla iletişime geçtiğimde böyle bir tanıklıkları olmadığını, söz konusu listeden de haberdar olmadıklarını ve böyle bir belge imzalamadıklarını belirttiler.
* Oğlumu öldüren silahın üzerinde hiçbir parmak izi bulunmadığı açıklandı. Oysa İdari İşler Astsubayı ifadesinde "olay yerine geldiğinde ikinci bir kazayı önlemek için yerde duran silahı eline aldığını, sonra delillerin bozulmaması gerektiğini hatırlayarak tekrar yere bıraktığını" söyledi. Bu ifadeye rağmen nasıl "mukayeseye elverişli parmak izi bulunamamıştır" raporu verilebiliyor?(ÇT)